İÇİNDEKİLER DAVRANIŞLARA YANSIR.
30 Mayıs 2023 tarihinde “İçi Başka Dışı Başka Olanlar” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Aradan bir yıl geçti, dünyada çok şey değişti; çok mutluluklar çok acılar yaşandı ve yaşanıyor. İnsanlık sınavımız ise sürüyor. Daha iyi, daha erdemli olma yolunda ilerleyişimiz, çabamızla orantılı bir hızda sürerken bir yıl sonra, aynı konuya farklı örneklerle yeniden değinmek istedim çünkü insanlık sınavımız devam ettikçe yeniden hatırlamak ve kendimizle yüzleşmek zorundayız.
İletişim kurduğunuz insanları nasıl değerlendirirsiniz? Davranışlarıyla, söylediği sözlerle, kullandığı kelimelerle; öyle değil mi? Eğer biri size olumsuz davranışta bulununcaya kadar onu dış görünüşüyle değerlendiriyorsanız yanılma ihtimalini de her zaman göze almanız gerekir.
Bakalım o dış görünüşte neler var? O insan, son derece kültürlü, iyi bir konumda çalışıyor, kendini geliştirmiş, iyi yerlerde oturmuş, gezip görmüş, kıyafetleri gayet iyi. İçinin nasıl olduğunu görmediğiniz bu insan hakkında dışarıdan gördüğünüz özelliklerine göre değerlendirme yapıp puan vermeniz istense muhtemelen 10 üzerinden en az 8 veririsiniz. Ne demek istediğimi yaşadığım iki örnek ile daha ayrıntılı anlatmaya çalışacağım.
Bundan altı sene önce bir arkadaşımla konuşuyoruz; insanlar hakkında düşüncelerini anlatıyor. Bu orta yaşlı arkadaşım, hep dış görünüşe göre değerlendirme yapar. İnsanlarla ilişkilerinde maddi ya da manevi olumsuz bir olay yaşadığında hemen onları eğitimsizlikle, cahillikle, iyi yerde yetişmemekle suçlar. İşte o konuşmamızda böyle birkaç kişinin olumsuz davranışlarından bahsederken bana ilk sorduğu soru şu oldu:
“Onların eğitimi nedir? Hangi okulları bitirmişler?”
Ben de onun beklemediği bir cevap verdim.
“Siz,” dedim “zihninizde ‘eğitimli olan olumsuz bir davranış sergilemez,’ diye bir kalıp, bir takıntı veya bir şekil geliştirmişsiniz. Fakat söz ettiğiniz bu kişilerin hepsi de çok çok iyi eğitimler almış, çok yerler gezmiş ayrıca da sizin söylediğiniz gibi aydın görünen insanlardır.”
“Nasıl olur?” dedi şaşkınlıkla.
Hz. Mevlâna’nın sözünü paylaştım kendisiyle:
“Nice insanlar gördüm üzerinde elbisesi yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok.”
Onu şaşırtan şey bakış açısıyla ilgiliydi. İnsanları dış görünüşlerine ve toplumdaki konumlarına göre değerlendirme yanılgısına düştüğü gerçeğiyle ilk kez o gün yüzleşmişti.
İkinci örneğim ise içi ve dışı başka olan bir insanla ilgili. Yıllar önceydi. Eğitimi, giyim kuşamı, kültürü ve aydın düşünce yapısıyla dış görünüşü gayet iyi, diyebileceğimiz bu kişi, bir gün bir olumsuzluk yaşattı. Kendisine yanlış davranışta bulunduğu söyledim.
“Bu, senin ruhunu ve karakterini gösterir,” dedim.
“Sen Tanrı değilsin; beni ruhum yargılayacak,” diyerek tepki gösterdi.
Ben ona şu cevabı verdim:
“Tabii ki değilim, yargılama da yapmıyorum. Sadece senin içini gördüm ve yaptığın bu davranışın da içini yansıttığını biliyorum. Seni, yaptığın davranışa göre değerlendiriyorum. Sen bir insanı neye göre değerlendirirsin? Sana yapılan davranışa göre, değil mi? İşte ben de aynı şekilde davranışına bakarak değerlendiriyorum. Dış görünüşün beni ilgilendirmiyor.”
Söylediklerim hoşuna gitmemişti. Çünkü dışarıdan görünen niteliklerinin aksine sözünün arkasında durmayan, inkâr eden, “Söylemedim” veya “Unuttum” diyerek bahaneler üreten bu insan samimi, açık, dürüst olmayan ruhuyla yüzleşmekten rahatsız olmuştu.
Birincide, gördüğüyle yargılayan; ikincide ise göründüğünden başka davranan bu iki insan örneği bize çok şey anlatıyor. İşte bu yüzden insanların içlerine bakmak gerekiyor. Dış sadece bir makyajdan ibaret… Elbette hem dışı hem de içi güzel nice insan var. Bu yazımda sadece ve sadece dış görünüşe göre değerlendirme yapmanın, ön yargılı davranmanın yanlışlığını belirtmek istedim.
İçte olan nedir? Kalbin ve ruhun güzelliğidir. Kalbi ve ruhu güzelleştiren nedir? Dürüstlük, sevgi, saygı, merhamet, vicdan, hoşgörü, sadakat, vefa, güven, yardımseverlik, paylaşımcılık, açık sözlülük, iyilik, görgülü, adaletli davranmak, hümanistlik, samimi olmak, vb. Bunların olmadığını görünce insanın aklına halk arasında kullanılan “Dışı başkasını yakar, içi beni yakar” sözü geliyor.
Hayatınızda hiç beklemediğiniz kişilerden olumsuz davranış gördüğünüzde kendinize sorarsınız “Ben ne yaptım ki?” Aslında sormanız gereken soru şudur: “Bu insanın dışına aldanıp içi de güzeldir, diye mi baktım?”
Mesela, takdir ettiğiniz siyasetçiler, spor kulüplerinin başkanları, şirket yöneticileri öyle bir davranış gösterir, öyle sözler söylerler ki yapıcı olmak yerine yıkıcı olmalarından rahatsızlık duyar “Hiç yakışıyor mu?” dersiniz. “O kadar aydın, o kadar tanımış biri bunu bu yaparsa hiç eğitim almayan insan neler yapar?” diye eleştirmeye başlarsınız.
İnsanların değeri ne giyim kuşamları ile ne malı, mülkü ile ne mevkisi makamı ile ne aldığı eğitim ile ne gezmesi ile ne kültürü ile ölçülür. Esas cevher ruh ve kalptedir. Ruh ve kalp ne kadar zenginse insan da o kadar kıymetlidir. Kişinin değerini ölçen yegâne unsur budur. Ruhu, kalbi boş olanın cüzdanı dolu olsa da bu hiçbir şeyi değiştirmez. İyilik, güzellik, doğruluk gibi kavramlar zenginlik ile ölçülmez.
Nice zengin, güzel kıyafetli insan vardır ki kalbi vicdan ve merhametten yoksundur. Böyle insanların ne kendilerine ne de diğer insanlara faydası vardır. Ancak nice kimse vardır ki üstünde ucuz, kalitesiz kıyafet; ilmiyle ve doğruluğuyla taş çıkartır. Kalp gözü açık olanlar, dışarıdan görünene asla önem vermezler, kişiliğe ve karaktere bakarlar.
Değerli olan insanlıktır, doğruluktur, güzelliktir. Dünyasını bu temeller üzerine kuran bir insan en değerli insandır.
Çünkü insanı insan yapan da her zaman anılacak olan da ruhun ve kalbin güzelliğidir.
Sevgi ve ışıkla kalın !..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com