GÖNLÜNDEN PAYLAŞIMLAR
Sizlerle zaman zaman bilgelik hikayeleri paylaşacağım. Bu hikayelerde kıssadan hisse çıkartılacak bir sürü güzel dersler yer alacak. Hikayelerin özüne inerseniz, hayatlarınız için olumlu dokunuşlar kazanacağınıza yürekten inanıyorum. Bu dokunuşlar beraberinde de farkındalıkları mutlaka getirecektir. Önce hep birlikte hikayemize bakalım ardından hikâyeye dair söyleyeceklerim olacak.
GÖNÜL SADAKASI
***
Bir hanımefendi anlatıyor:
“Biraz fasulye ve biraz pilav alarak bakır bir tepsiye koydum. Üzerine patlıcan, salatalık ve birkaç tane kayısı ekledim… Tam dışarı çıkacaktım ki babam sordu:
“- Nereye gidiyorsun kızım? “
“Ninem bunları kimsesiz yaşlı adama götürmemi söyledi” diye cevap verdim.
Bunun üzerine babam:
“- Şöyle yap. Mutfaktan birkaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına kaşık, bıçak ve bir bardak su da koy, öyle götür” dedi.
Dediklerinin hepsini yaptım ve elimdekileri dedeye götürdüm. Dönünce babama neden böyle yapmamı istediğini sordum. Babam:
“Yemek ikram etmek ‘Mal’ sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise ‘Gönül’ sadakasıdır. Birincisi karnı doyurur; ikincisi ise kalbi doldurur.
Birincisi, kimsesiz dedeye, yardım isteyen dilenci hissini verir. İkincisi, yakın bir dost, iyi bir misafir olduğu hissini verir.” diye cevap verdi ve devam etti:
“-Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır. Gönülden olanın hem Allah katında hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür.” Dedikten sonra biraz durdu. Sonra gözlerimin içine bakarak sözlerini şöyle tamamladı:
“- Bak yavrucuğum. Yapacağımız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Sakın aşağılayıcı ve küçük düşürücü olmasın.
***
Ağzımızdan çıkan her bir söz gibi, her bir davranışımızda gönül telimizin güzellikleri arasından gelmelidir. Maksadımız birilerine iyilik yapmak ve onları bu iyiliklerle mutlu kılmak ise bunu onları olumsuz hisler içine sokmadan, onları incitmeden, nazikçe yapmalıyız. Bununla birlikte elbette ki, yaptığımız iyilikler bizde kibir, ego, büyüklük hislerini oluşturmamalıdır. Alçak gönüllüğümüzü her daim muhafaza etmeliyiz. Bütün eylemlerimiz sevgiyle, şefkatle olmalı, yüreğimizin sıcaklığını karşımızdakilere hissettirebilmeliyiz.
Tüm bunlar bir yana hikayemiz de bahsi geçtiği gibi bir yemeğin paylaşılması ya da sunulması esnasında çok dikkatli ve hassas davranılması gerekmektedir. Bu paylaşımda en mühim olansa; paylaşımı yaptığımız kişiler arasında ayrımcı bir tavır içinde olmamaktır. Her insana özel olduğunu hissettirecek incelikte davranmak en güzel davranış şekli olacaktır. İster evimizde ağırlayıp ikramda bulunalım ister evine ister çalıştığı yere bir ikram götürelim ve o kişi kim olursa olsun ona özenli davranalım.
Kimi zaman rastlarım evlerinde tanınmış ya da büyük maddi varlıklara sahip kişileri ağırlayanların hazırladıkları o sofraların görüntülerine. Acaba bu kişiler başta kendilerine karşı samimi olup herhangi bir insana, mesela markette çalışan kasiyere, bir apartman görevlisine, bir çiçekçiye de aynı özeni gösterip, aynı sofrayı hazırlar mı diye? Hatta anlatırlar o ihtişamlı sofraları hazırlayan kişiler yaptıkları o hazırlıkları. Ah bir de sofranın hazırlandığı kişiden menfaat de elde edilecekse işte o sofralarda ayrı bir enerji olur ve bir şekilde hissedersiniz bunu.
Asıl olan nedir bilir misiniz dostlar? ‘Bir kişiyi diğerinden malına, mülküne, mevkiine bakmaksızın ayırt etmemek. Herkese sadece insan olduğu için değer vermek, sahip oldukları için değil, ya da bize bir faydası dokunacağı için değil. İnsanlarla güzel paylaşımlar yapmak, onlara keyifli, hoş ikramlarda bulmak. Herkese aynı, herkese eşit özende davranmak. Gönülden yapılan her paylaşım yerine mutlaka ulaşacak, her ulaştığı kişiyi de mutlu edecektir.’