İYİ SEN’İ ALMALARINA İZİN VERME

“Ne kadar iyi insan olursan ol senin hikayende de kötüler olacaktır. Zaten iyilik böyle ortaya çıkar” Sosyal medyada rastladığım bir sözle bugünkü yazımın açılışını yapıyorum.

İyi ve kötü birbirinden bağımsız ele alınamayacak kavramlardır. Biri olmadan diğerinin olmayacağı, birbirlerinin varlığına gereksinimleri olduğu ve ancak birbirleriyle ilişkileri çerçevesinde var oldukları yaygın olarak kabul edilen bir gerçektir. İyi ve kötü arasında kalın, keskin bir sınır çizgisi çekemesek de kötülük kavramı her zaman insanın kendisine ve çevresine zarar vermeye yönelik bir eylem olarak ele alındığından insani değerlerle birlikte anılan iyiliğin karşısına çıkan, her zaman yok edilmeye çalışılan ve karşı mücadeleyi gerektirdiği düşünülen bir kavramdır.

İyilik-kötülük ikilemi, binlerce yıldır tartışılagelen en temel ikilemlerden biridir. Dinî metinlerden, günümüz romanlarına değin insan soyunun çelişkisi uzun uzadıya işlenmiş, aralarındaki ilişki irdelenmiştir. Bu metinlerde genellikle iyilik kutsanmış, ödüllendirilmiş; kötülük ise lânetlenmiştir. 

İstisnasız her birimiz insanları iyi ve kötü olarak iki sınıfa ayırırız. Bilinçli ya da bilinçsiz birisinden bahsederken iyi insan deriz bir diğerinden bahsederken de kötü insan deriz. Ağzımızdan kolaycacık dökülüverir bu sözler. Peki kime göre iyi kime göre kötü? İyi insan ne demektir, kötü insan ne demektir? Bir insan neye göre iyi ya da kötü olabilir? Bunun üzerine bir düşünelim.

Ben derim ki başkalarını sınıflandırmayı bir kenara bırakalım, önce dönüp kendimize bakalım, kendimizle yüzleşelim. Sonra değerlendirenim çevremizdekileri.

Bir insan başkasına zarar veriyorsa o insan karanlıktadır, içindeki ışığı gün yüzüne çıkartamamış, sevgiyi seçememiştir. Böyle bir insan önce kendisine sonra da etrafına zarar verir. Çocuklukta başlayan ruhsal travmalar, manasızca oluşan egolar kişiyle birlikte büyüdükçe büyür ve negatif duygu yumağı oluşturur. Bu yumak bir örümcek ağı misali kişinin tüm ruhunu sarar. O ağı ören örümcekler kötü duygularla beslendikçe etrafına zehir saçmaya başlar. Önce içinde büyüdüğü bendeni zehirler sonra da etrafındaki zavallı insanları.

Hayatımız boyunca hiç de hoşumuza gitmeyen ve gitmeyecek birçok davranışlarla karşılaşırız. Hoşa gitmekten öte o davranışı hak etmediğinizi düşündüğünüz durumlar cereyan etmiştir. Böyle durumlara karşı tepkiniz nasıl olur? Siz de asla bencil olmayan, bencilliği hayatınızın hiçbir evresinde yüreğinizde tutmayan bir insansınız ama canınız yandı, karşınızdaki kişi kendi bencilliğiyle sizi üzdü… Siz ne yapıyorsunuz bu durum karşısında? Sizde onun gibi mi davranmayı deniyorsunuz yoksa iyi ve hoş tavrınızdan vazgeçmiyor musunuz? Siz yine iyi ve hoş davranıyorsunuz ama yine gördüğünüz karşılık bir öncekiyle aynı. Artık iyilikten vaz mı geçecekmişsiniz sizde değişen ne olacak? Bırakın kötülükleri sizin özünüz ne ise öyle olmaya devam edin. Yapacağınız yegane şey; sizi üzen insanlara sadece sevgi ve samimiyetle kendilerinin sizin karakterinize ve kişiliğinize uygun olmadığını açık yüreklilikle söylemenizdir. Herkes birbirine iyi gelecek ya da birbiriyle anlaşacak diye bir kaide yok şu yaşamda. Uzaklaşmayı tercih ettiğiniz o insanlar hayatınızdan çıktıktan sonra artık onlarla ilgili ruhunuzdan herhangi bir düşünce geçirmemeye başlayacaksınız ve bunun sınırsız rahatlığını yaşayacaksınız. Yaşanan her bir olay bizler için bir uyanıştır ve bu uyanışın farkına vardığımızda bakış açımızda tamamen değişir. Önemli olan karanlığı içindeki ışığı görmek ve o ışığın kalbi olmaya çalışmaktır.

Yeri gelmişken bir regresyon danışanımla yaşadıklarımı anlatayım size. Seans esnasında şöyle bir cümle kullandı: ‘Artık bencil olacağım, sadece kendimi düşüneceğim.’ Ona şöyle sordum: ‘Sen bencil misin?’ Aldığım cevap; ’hayır’. Sonra konuşmamız şu yönde ilerledi: Ona neden kendini değiştirmeyi seçtiği sordum, cevabı artık üzülmemek için bu yolu seçtiği şeklindeydi. Ona aynı ruhani duygularıyla hayatına devam etmesi gerektiğini, kötülüklerin bencilliklerin ruhunun özüne zarar vermemesi gerektiğini yapılacak en doğru şeyin yaşananlardan ders alınıp, hayata kalındığı yerden devam edilmesi gerektiği anlattım. Aksi bir davranışla ışığı terk edip kendini karanlığa hapsedeceğini üstüne basa basa ifade ettim. Sonra dedim ki, içinde var olan sevgiyi ruhunun tamamına işlediğin gibi etrafına da işlemeye çalışıyorsun ama karşındaki bencil olan kişi de sevgi olmadığından senin ruhundaki sevgiyi göremiyor. Sen sırf böyleleri için mi sevgiden vazgeçiyorsun? Sen senden vazgeçme karşındakinden vazgeç.’

Siz ne kadar iyi bir insan olursanız olun sizin değerinizi, kıymetinizi bilmeyen insanlarla çok defa karşı karşıya geleceksiniz. Mühim olan şu ki, siz iyiliğinizden, ışığınızdan vazgeçmeyin. Yaşanan ve yaşanabilecek benzer her şeyi iyilerin bir dersi olarak kabul edin. Nihayetinde şu da benim yürekten inandığımdır ki; kötü dediklerimiz aslında içinde sevgi ve ışığı olmayan ruhsal travmalar sonucu karanlığa tutsak olan insanlardır. Siz eğer temiz bir ruha sahipseniz sizin ruhunuzu asla hiç kimse kirletemez. Kimseye öfkelenip, kızıp, kin besleyip içinizdeki ışığı söndürmeyin aksine daha çok ışık olmaya ve parlaklığınızı dört bir yana saçmaya odaklanın. Sizin yolunuza karanlık tohumları atmaya çalışanlara da sevgiyle yaklaşın. Ancak onlar bu sevgiyi görmüyorlar, göremiyorlarsa onlardan uzaklaşın, sizi değiştirmelerine, kendilerine benzetmelerine asla müsaade etmeyin.

İnsanlık adına da asla karamsarlığa düşmeyin. İşte burada Gandhi’ nin sözüne kulak vermekte yüksek fayda var. “İnsanlık bir okyanus gibidir; okyanusun birkaç damlası kirlenirse okyanus kirlenmez.” İnsanlıktan umudunuzu kesmeyin. İnsanlıktan yana kesilmiş umut iyilikten yana kesilmiş umuda eş değerdir. İyilik ne kadar artarsa kötülük güçsüzleşecektir. Kötülük ne kadar artarsa iyilik direncini daha fazla kaybedecektir. İyiliğin galibiyetine destek olun. Elbet bir gün iyiliğin aydınlığı, kötülüğün karanlığını aydınlatacaktır.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

HER GÜNE TEŞEKKÜR ETMEK

Yeni bir olumlamada yeniden birlikteyiz. Geçen ayki olumlama paylaşımımda bu olumlamaları düzenli yapıp yapmadığınıza dair sizi harekete geçirmesini umduğum birkaç soru sormuştum. Bazıları özel iletişim yolunu kullanarak bana ulaştı ve sorularını dile getirdiler. Soruların çoğunluğu bu olumlamaların hangi sıklıkta yapılacağına dairdi. Kendilerince ne denli sık yapsalar da hayatlarına bu olumlamaları gerçek bir periyodik düzen şeklinde oturtamadıklarını söylediler. Bununla birlikte olumlu dönüşlerde aldım. Bu olumlu dönüşlerde de olumlamaları hayatlarına güzel bir şekilde kanalize ettiklerini ve yüksek fayda edindiklerini gördüm. Yine tekrarlamak istiyorum, olumlamalar hem belirli bir sıklıkta olmalı hem de ondan yüksek faydayı kazanmak için bilinç ve bilinç altı temizliğinin yapılmış olması gerekmektedir.

Teşekkür etmek günlük hayatın önemli erdemlerinden biri. Peki teşekkürün hayatımızdaki öneminin ve potansiyel faydalarının yeterince farkında mıyız? Basit bir teşekkürün faydaları aslında sandığımızdan çok daha fazladır. Birkaç tane sıralayalım mı?

  • Teşekkür etmek sağlığa yararlıdır.
  • Teşekkür etmek duygularımızı olumlu etkiler, bencilliği azaltır.
  • Teşekkür etmek özgüvenimizi geliştirir.
  • Teşekkür etmek psikolojinizi sağlamlaştırır.
  • Teşekkür etmek insanı iyileştirir, ruhani dünyanızı zenginleştirir.
  • Teşekkür etmek enerjinizi arttırır, hayata tutunmanıza yardımcı olur…

Teşekkür etmenin böyle daha onlarca muhteşem etkisini sıralayabiliriz. Şimdi hayatımıza bu etkileri getirecek. İnternette araştırmalarımın sonucu olarak her güne teşekkür etme olumlaması ile sizleri baş başa bırakıyorum.

★★★★★

Bu güzel güne teşekkür ederek başlayın!

Derin bir nefes alın ve Allah’ım, sevdiğim insanların sıcacık yürekleri için teşekkür ederim.

Sağlıklı, dipdiri bedenim için teşekkür ederim. 

Aldığım serin ve güzel nefes için teşekkür ederim.

Sevgi dolu yüreğim, beni sarmalayan, beni ve sevdiklerimi barındıran evim için teşekkür ederim.

Yaşam kaynağımı sağlayan bereketim ve onu sağlayan o kutsal iş için teşekkür ederim.

Bugün bana bahsedeceğin tüm o güzel anlar için teşekkür ederim ve bana senin yolunu gösteren, beni koruya kollayan sevgili meleklerim için teşekkür ederim. 

Teşekkür etmeyi şu anda unuttuğum her şey için, gördüğüm, dokunduğum her şey için teşekkür ederim! Her şeyi bana sağlayan büyük evim, dünya ana için, doğa ve tüm canlılar için teşekkür ederim!

Varlığım için, Var’lık için, bu güzel doğan güneş için teşekkür ederim. Onun ışığı, O’nun ışığı, benim ve tüm sevdiklerimin yolunu aydınlatsın, açsın ve mükemmel kılsın.

★★★★★

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

GEÇEN ZAMAN HİSSEDİLEN GERÇEKLER

Hayatın geçmişi, bugünü, yarını…  Anılar hayatın en büyük gerçekleri… Benim anılarım, iyisiyle kötüsüyle hayatımın gerçekleri. Sandık yeni bir anıyı serbest bırakmak üzere kapağını araladı ve dile geliş başladı.

  • Camide geçen güzel günlerim son bulmuş tatilimin ikinci yarısı başlamıştı ve elbette sıra denize gitmeye gelmişti. Deniz denilince içim içime sığmaz oluyor mutlulukların en heyecanlısı yüreğimde hissetmeye başlıyordum. Nereye mi gidecektik? Elbette her zaman olduğu gibi adaya gidecektik. Benim için ve kardeşim için ada tatili her zaman bizi mutluluğun doruklarına taşırdı. Ne var ki annem bizim gibi hissetmezdi, hissedemezdi. Çünkü ardı arkası kesilmeyen misafirler, evin işleri, içine girdiği bu koşuşturmada kendini tatilde gibi asla hissedemezdi. Sürekli iş, sürekli iş… İşte bu bitmeyen işler anneme tatilde olduğunu asla hissettirmezdi. Belki bir iş bölümü olsaydı, herkes birbirinin yükünü omuzlasaydı, işler ortak yapılsaydı annem de kendini tatilde hissedebilir ve güzelce dinlenebilirdi. Ama maalesef hiç de öyle olmuyordu. Oysa adayı severdi annem tabii ki bu işler olmasa… Babam da adayı çok severdi, kışın bile hava birazcık güzel olsa soluğu ada da alırdık. Hatta çok iyi hatırlıyorum, babam yalnız başına kafası dinlemek için bile nadiren de olsa adanın yolunu tutardı.   Ekseri bizi de yanında götürürdü ama dediğim gibi yalnız başına da adaya gittiği olurdu.

 Adaya yolculuk günü gelmişti. O vapura gidişte yaşadıklarım, boyumdan büyük, ağırlığımdan ağır çantaları anneme yardım etme isteğiyle taşımaya çalışırken ki gayretim hiç hatırımdan çıkmaz. Anneme yardım etmekten müthiş bir keyif alırdım. Vapurdan iner inmez kendimi sanki başka bir ülkeye gitmiş gibi hissederdim. İnsanın sevdiği yerde olmasının mutluluğu bir başka oluyordu. Elbette arkadaşlarımla buluşmam, onlarla oynadığım oyunlar, tadına doyulmaz bisiklet turları, adanın kendimizce bilinmez yerlerini keşfetmek, işte bunların keyfi, mutluluğu dünyalara bedeldi.  Denize girmeyi de unutmayalım… Geçen yıla göre bir yaş daha büyümüş olmak adada daha büyük bir özgüvenle dolaşmamı sağlıyordu.  Daha önce girmediğim sokaklara girebiliyordum, yeni arkadaşlar ediniyordum, özgürlüğü bir başka güzel yaşayabiliyordum bu yaz. Bu efsanevi özgürlükte adada yeni keşifler yapıyordum ve her keşif benim için bir mucizeyi yaşamakla eşdeğerdi.

Ablam üniversite okuduğu için onun yaz döneminde de imtihanlarına çalışıyordu, ağabeyimse geçen yıl olduğu gibi bu yıl da babam ile işe gidiyordu. Ben ve kardeşim adanın tadını sonuna kadar çıkartıyor her şeyi paylaşıyor ve türlü oyunlar oynuyorduk. Ada günlerimiz böylece geçip gitmiş ve yine okulların açılma vakti gelip çatmıştı.

Okulların açılmasına bir hafta kala yine o hummalı hazırlıklar başlamış, alışverişe gidilmiş, okul gününe tam anlamıyla hazır hale gelmiştik. Ben artık üçüncü sınıf olmanın verdiği güveni içimde hisseder olmuştum. Daha önce anlattığım gibi kardeşim rahatsızlığından sebep bir yılını evde geçirmek zorunda kaldığı için ikinci sınıfa geçmek yerine birinci sınıfı tekrar okuyacaktı. Yeni bir öğretmeni yeni sınıf arkadaşları olacaktı. Ağabeyim ortaokula başlayacaktı ve onun için her şey bambaşka olacaktı. Ablamsa mimarlık fakültesinde ikinci sınıfa başlayacaktı, mütemadiyen hocalarının verdiği projeleri çiziyor, hazırlıyor, neredeyse çoğu zaman ders çalışıyordu. Özellikle sınav zamanlarında nefes almaksızın ders çalıştığını her daim şahit oluyordum. Ağabeyim ortaokula başladığı için aynı okula giden sadece kardeşim ve ben kalmıştık. Babamlar sabah bizi okula bırakacaklar ve annemde öğlen bizi okuldan almaya gelecekti. Bu yıl benim içinde farklıydı. Her ne kadar aynı sınıfa devam ediyor olsam da arkadaşların aynı olsa da en büyük değişiklik gerçekleşmişti ve yeni bir öğretmenim olmuştu. İlk öğretmenim emekli olmuş ve bizi yeni öğretmene devretmişti. Yeni öğretmenim daha gençti ama biraz serttir. Bunun sertliği hissetmiş ve bundan pek de hoşnut olmamıştım. Her ne kadar girişken bir çocuk olsam da bu hissiyat beni bir adım geriye itmişti, bir çekingenlik hali hasıl olmuştu bende.  Yeni öğretmenim boyum uzun olduğundan beni arka sıraya oturtmuştu ve bunu bana söylerken oldukça sert bir ifade kullanmıştı. İşte o anda yeni öğretmenimi eski öğretmenimle kıyaslamaktan kendimi alamamıştım. (İçime doğan şeylerin gerçekliğine ilerleyen zamanlarda yeniden döneceğim.)

Öğretmenimiz bu yıl beslenmemizi okuldan getirmemiz gerektiğini söylemişti. Daha önceki yıllarda her gün bir çocuğun annesi hepimiz için yemekler hazırlayıp okula getirirdi.  Ama artık bu böyle olmayacaktı. Bir değişiklik!

Bu yıl dersler elbette daha zor olacaktı. Bizlerin büyümesi gibi derslerde büyüyordu. Ablamın ve ağabeyimin olması bana derslerimde her zaman avantaj sağlamıştı, zorda kaldığımda onlar hep yanımdaydılar. Hele ağabeyimle ders çalışmak bir başka zevkliydi. Okul günleri başladı hızla devam ediyordu aradan bir iki ay geçişti ve yine atletizm seçmeleri yapılacaktı. Ben spora bir kere gönül vermiştim, vazgeçer miydim hiç? En sevdiğim ders artık Beden Eğitimiydi, gün boyu spor yapsam yine de sıkılmaz, of demezdim.

Okuldan eve döndükten sonra, evde radyodan piyesler dinlerdik. İlkokul çocukları için özel piyesler olurdu, köy hayatı anlatılırdı. Bayılırdım onları dinlemeye, anneme bizde köyde yaşasak hayvanlarımız olur derdim hep. (O zamandan beri köyleri her zaman severim daha doğal, daha samimi ve daha gerçek bulurum. Bir de doğayla iç içe yaşamak…)

Kimi zaman önyargıyla yaklaşırız olan bitene ya da insanlara. Şayet sezgilerimizle yaklaşabiliyorsak o zaman çok da önyargıdan bahsetmek yerinde olmaz.  Kalp sesini tam anlamıyla dinleyebiliyorsak kalbimizin sesi doğru olandır. İkinci öğretmenimi gördüğümde içimdeki ses onun ilk öğretmenim gibi olmadığı yönündeydi ve yanılmamıştım. Sezgilerimizi, kalp sesimizi doğru şekilde dinlemiyorsak işte o zaman olaylara ve kişilere önyargılı bir tavırla davranmış oluruz. Çocuklukta oluşmaya başlayan önyargılı davranış şekli bilinçaltına yerleşirse ileriki yaşlarda daha belirgin olarak ortaya çıkar. Gerçi yaşadıkça ve kalp gözünün açılması sağladıkça önyargılı davranış şeklinin nasıl bir yanlış olduğunu fark edilebiliyor ama olan geçen zamana, kaybedilen şeylere oluyor.  Önyargılı olmamak için egodan uzak olmak elbette işin farklı bir detayıdır. Kendini gerçekten tanımayan, isteklerinin farkına varamayan birçok insan kendine bile önyargılı davranabiliyor. Tehlikelidir önyargı içinde kalp sesi olmadan…

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

NEYİ SEÇERDİN

Bugün paylaşacağım bilgelik hikayesi içinde küçük nüanslarla büyük duyguları anlatmaktadır. Bu nüansların bende uyandırdığı hisleri size sunmadan hikayemize geçiş yapmak istemedim. 

Yaptığımız seçimler hayatımızda başka seçimleri de beraberinde getirir. Bu seçimleri yaparken çoğu zaman seçimlerimizin ardından neler geleceğini bilemeyiz. Bunun için ilk adımı atarken yani ilk seçimi yaparken etraflıca durumu muhakeme etmeliyiz. Seçimlerimiz bizleri hangi yollara sürükleyeceğine, o yollarda nelerle karşılaşabileceğimize dair ruhumuzun yol göstereceği imgelerini doğru şekilde yorumlamalıyız. Yolumuzun ilk adımını sevgiyle atarsak eminim adımlarımız daha sağlam ve ışık dolu olur. Hani denir ya; bir şeye nasıl başlarsan öyle devam edersen. Eminim ki, bunun doğruluğunu hepimiz birçok defa test etme imkanını yakalamışızdır hayat dediğimiz bu çok yönlü yolda…

Hedef mutlu olmaksa her bir maddi kazanımın ruhunuz için yetersiz olduğunu asıl kazanımın sevgiyle gerçekleşebileceğini de anlamışsınızdır. Şayet bunu henüz anlayamadıysanız hiçbir şey için geç olmadığını unutmayın. Nefes almaya devam ediyorsunuz hayattasınız demektir ve hayattaysanız halen çok defa yeni seçimlerle karşı karşıya kalabilirsiniz demektir. Mevzu seçmek ya da seçmemek değildir aslında. Asıl olan sevgiyle ve onun ışığıyla yolunuza devam edebilmektir. Elbette mutluluğun yegane kaynağı da insanın kendisinde başlattı ve sonra etrafına sunduğu yüreğinde ki o eşiz duygu yani sevgidir. Hikayemizi okuduktan sonra neler hissettiğinizi benimle paylaşmanızı merakla bekliyor olacağım.

★★★★★

Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti. Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi: 

”Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz” dedi. Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı: ”Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, Zenginliktir” dedi. 

”Bu yanımda oturan arkadaşımın adı Başarı, benim adım ise Sevgi’dir.” 

 Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: “Şimdi evinize gidin ve eşinizle baş başa verip, bir karara varın” dedi. “İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin kararınızı bize bildirin.” 

Kadın Sevgi’nin önerisini eşine anlattığında adam “Aman ne güzel ne güzel” dedi. “Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginlikti davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur.” 

 Eşinin kararına itiraz etti kadın: “Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız?” dedi. Sonra tekrar baş başa verdiler. “Aslında galiba en iyisi Sevgi’yi davet etmek. Hem ona yardımcı olmak bize de mutluluk verecek…” kararını verdiler. 

Bu karar üzerine kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu: 

“İçinizde hanginiz Sevgi idi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun… 

“Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevgi’nin arkasından eve doğru yürümeye başladılar. Kadın büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlik ile Başarı ‘ya sordu: 

“Siz niçin geliyorsunuz? 

Hani sadece biriniz gelebilirdi?” dedi. 

Kadının sorusuna, üç yaşlı birlikte cevap verdiler: 

“Eğer içimizden yalnızca Zenginlik veya Başarıyı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz dışarıda bekleyecektik…” dediler. 

“Fakat siz Sevgi’yi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.”

Ve kadının ”Niçin?” diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:

“Çünkü Sevgi’nin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman onun yanında oluruz… 

★★★★★

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

ÜSLUBUMUN MİMARI SEVGİMDİR

Bugün kalbim sizlerle ‘üslup’ üzerine konuşmak istedi. Önce üslubun ne anlama geldiğine bakalım ardından detaylara doğru yol alalım. Sözlük anlamı “tarz, yol, usül”dür. Terimsel olarak üslup; dilsel araç ve olanaklardan yararlanarak düşünce, duygu, hayal ve eylemlerin özgün, kişisel bir yaklaşımla ifade ediliş biçimi, anlatılış tarzıdır.

İnsan ilişkilerinin temelini iletişim oluşturur. Ve her insan ne işle uğraşırsa uğraşsın, nerede yaşarsa yaşasın, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeye ihtiyaç duyar. Dolayısıyla her insanın kendini ifade etmek üzere iletişim becerilerine sahip olması gerekir. Tabii ki herkes iletişim konusunda uzman olmayabilir ancak birçok beceri gibi iletişim becerileri de geliştirilebilir. Hepimizin temel ihtiyaçlarının ilk sıralarında gelen iletişimin en önemli öğelerinden biri de üslup olsa gerek. Üslup iletişimin en önemli öğelerinden birinin olması yanı sıra karşımızdaki kişide bıraktığımız izlenimde de son derece önemli bir rol oynar. Başka bir deyişle kullandığımız üslup, yani konuşma tarzımız bizi tanıtan en önemli özelliklerden biridir. Kimsenin üslubu bir başkasınınkine benzemez. Bir bakıma parmak izi gibi bir şeydir üslup.

Bu açıklamaların adından sorumuz geliyor. ‘Nasıl bir üsluba sahipsiniz?’ Bu sorunun cevabına dair etraflıca düşünün. Tarafsızca üslubunuza dair düşüncelerinizi, değerlendirmelerinizi bir not kağıdına yazın. Ardından yazımı okumaya devam edin ve yazının sonunda not kağıdınıza geri dönün ve çıkarımlarınızı yeniden okuyun. Bakalım neler olacak.

Kelimeler manaya giydirilmiş elbiselerdir. Elbiseyi değerli kılan içindekiler, içindekileri değerli kılan da elbiselerdir. Her ikisini güzel ve anlamlı gösteren ise usul ve üsluptur. Mana kelimenin dışına sızar. Çoğu zaman kelimenin seslerinde görünür, dile gelir, canlı bir hale bürünür. Güzel bir sözün sesi usulüne, üslubuna uygun değilse mana asıl bağlamından uzaklaşıp başka başka manalara gelebilir. Bu sebepledir ki kelimede, cümlede, herhangi bir düşünceyi ifade etmede usul ve üslûp mühim bir önem arz eder.

Üsluplu insan, şahsiyetli insandır. Bunun tersi de doğrudur. Üslupsuz insan… diye devam eden cümlenin sonunu getirmek biraz sakil kaçabilir, o takdirde iddiamızı şöyle hafifleterek söyleyelim: Üslupsuz insan şahsiyetini kemale erdirememiş insan demektir. Üsluplu insanın meziyet ve şahsiyeti, kendine ait bir duruş ve tarzı vardır. Kimliği, düşüncesi, karakteri bellidir. Zamana, mekana ve kişiye göre şahsiyeti değişmez. Durduğu yer de bellidir, duracağı yer de. Her gelen trene binmez, önüne çıkan her istasyonda durmaz. Değişken değildir, sabiteleri vardır. Esen rüzgârlara göre yön değiştiren rüzgar güllerinden hiç hoşlanmaz. Nerde, nasıl ve ne zaman konuşacağını iyi bilir. Yanılır, dili sürçer ama bile isteye yanıltmaz, aldatmaz, kandırmaz. Kırılır belki ama asla kırmaz, kırmak istemez. Hata yapar ama hatasında ısrar etmez, affeder, af diler. Maksadı yıkmak değil, yapmaktır. Yanlışa yanlış, doğruya doğru derken insaf, vicdan ve merhamet duygularını bir tarafa bırakmaz. Dostlarından bir vefasızlık örneği görse bile onları kırmaz; üslup ile geri çekilir. Üslup ile yani vakarla, yani hikmetle, yani ahlakla, edeple. Demek oluyor ki sükutunda bir üslubu vardır. Hatta sükut üslubu bazen kelam üslubundan daha kıymetli olabilir.

Yürüyeceğiniz yolu düşünceleriniz ve kalbiniz belirler ama yolda nasıl yürüdüğünüz üslubunuzun eseridir. Ruhunuzun samimiyeti, gözlerinizin ta içinden gelen o güzel gülümseme sizin kalbinizin nasıl bir üsluba sahip olduğunun en mühim göstergesidir. Demek ki üslup sadece seste ya da sözcüklerde değil insanın duruşunda, ruhaniyetinde de varlığını göstermektedir. Hadi şimdi gündelik yaşamlarda karşımıza çıkan birkaç duruma değinelim.

Yolda bir telaş, bir koşuşturma halinde olan bir kişi yanlışlıkla bir başkasına çarpabilir. Asında bu çarpışma yalnızca telaşın yol açtığı bir durumdur, kasten bir karar verme eğilimi yoktur. Ancak bunun böyle olduğu anlamak, anlamlandırmak ve tolere etmek kişilerin elindedir. Pek tabii ki tam tersi davranışta yine kişilerin elindedir. Bu örnekte durumu nazik bir üslupla tolere etmek en yerinde davranış şeklidir. Bir münazara durumda tarafların birbirilerinin düşüncelerini sakince dinlemek kalpleri incitmeden düşünceleri dile getirmek en güzel üsluptur.

Konuşurken kullanılan kelimelerin zenginliği kişinin güzel bir üsluba sahip olduğunu göstermez. O zaman derdik ki ne kadar çok farklı kelime bilinirse üslup o kadar güzel olur. Örneğin kişi beş dil biliyor, demek ki bir sürü kelime bilgisi var, işte bunun için üslubu çok iyidir derdik. Oysa durum böyle değil. Sayılı kelimeleriniz vardır cebiniz ama onları öyle güzel dillendirirsiniz ki gönüllerle taht kuran bir üslupta dile gelmiş olur o sayılı kelimeler.

Bazen birileri kendilerince örnek kişilerin yanlış üsluplarını kendi ruhlarının üzerine yerleştirir ve doğru mu yanlış mı diye sorgulamadan sanki o kişiymişçesine davranırlar. Sanırlar ki o kişi en doğru, en iyi ve en özel olandır. Oysa gerçek bu mudur?

Karşınızdaki kişinin düşüncelerini onaylamayabilirsiniz. Ama sert ve acımazsızca bir üslupla onu yermeni niye? Bu karda mı uzaksınız sevgiden? İşte yollar yine sevgide birleşti. İnanın kişinin ruhunun güzelliği, sözlerinin naifliği sahip olduğu sevgiden kaynaklanmaktadır. Sevgi varsa o ruhta üslubu da bu sevgiyi yaşatacak ve hissettirecek nitelikte olur.

“Bir kalbi kaybetme ile kazanma arasında inceyi üslubunuz belirler.”

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

ÇAKRA –  ‘SOLAR PLEKSUS ÇAKRASI’

Çakralarla ilgili sıralı paylaşımımın üçüncüsüyle sizlerleyim. Solar Pleksus (Karın / Göbek) Çakrası . Bu çakranın muhteviyatı maddi ve manevi değerlerden oluşmaktadır. Bu çakranın insan üzerinde fiziksel manada çok etkisi vardır.

Bu çakranın ne olduğu, nasıl çalıştığı ve diğer çakralar gibi bu çakranın da çeşitli sebeplerden dolayı tıkalı olabileceği ve bu tıkanıklığın nasıl ortadan kaldırılabileceğine dair çok kıymetli bilgileri anlatacağım. Sarı renkle temsil edilen solar pleksus çakrası enerji, güç ve kararlılığı temsil eden ateş elementi ile ilişkilendiriliyor. Bu çarka enerji üretiminin merkezidir ve “mücadeleci, savaşçı” ruha destek olur. İnsan üzerindeki en belirgin etkinliği cesaret ve gücü sevgi ve ışık ile almasıdır. Solar Pleksus Çakrası irade gücü, öz saygı, güven, kararlılık ve karar alma yeteneğiyle bağlantılıdır. İşlevi, yaşamımızı güçlü bir irade, kararlılık ve adanmışlıkla kontrol edebilmek için gerekli olan gücü, öz güveni, öz disiplini ve yargılama becerisini optimize etmektir. Özellikle mide ve pankreas olmak üzere sindirim sistemi ile yakından bağlantılı olduğu için, fiziksel bedeni beslemek ve metabolizmanın düzgün çalışmasını sağlamak amacıyla maddenin (besinlerin) enerjiye dönüştürülmesine de yardımcı olur. Solar Pleksus Çakrasındaki enerji dengedeyse kişi kendi isteklerini ve arzularını çok daha rahat anlayabilme ve aktarabilme eğiliminde olur. Bireyin kendi hayatıyla ilgili değerlendirmeleri, olayların ve durumların artılarını ve eksilerini kolaylıkla görebilmesi, kişisel gücünün farkında olması ve bu gücü yaşamda ilerlemek için kullanabilmesi gibi öz yeterliliğiyle ve özgüveniyle ilgili tüm konularda başarılı olması, bu çakradaki enerjinin dengede olmasıyla ilişkilidir. Solar Pleksus Çakrasının dengesizliğe girdiyse yani tıkanıklık söz konusuysa kişide psikolojik sıkıntılara yol açar. Bunlarda; “kontrolcülük, otorite kurma isteği, çaresizlik, sorumsuzluk, takıntılı davranışlar, değerlendirme ve yargı becerisinin zayıflaması, detayları gözden kaçırma, manipülatif davranışlar, gücü kötüye kullanma, amaçsızlık” şeklinde kendi gösterir.

 Sakın ola ki çakraları hafife almayın. Çünkü her bir çakranın önemi çok büyüktür. Çakralarla ilgili bilgileri iyice okuyup kendi çakralarınızdan hangilerinin tıkalı olduğunu keşfedip ve o çakranın dengeli şekilde çalışması sağlamak için olanca gayretinizle çaba sarf edin.

Bu kısa girişten sonra sizleri Solar Pleksus Çakrasının tüm detaylarıyla baş başa bırakıyorum.

Solar Pleksus çakrasının sembolü

Solar Pleksunun sembolü, aşağıya dönük kırmızı bir üçgen ve bir çemberin etrafındaki 10 yapraklı lotus çiçeğinden ya da mandaladan oluşur. Üçgen, ateş elementinin enerjisini ve bu enerji merkezinin dönüştürücü gücünü (ateş, maddeyi enerjiye dönüştürür ve ileriye doğru hareket/itiş için kullanılır) simgeler. Merkezdeki sarı çember güneşi temsil eder ve Hint geleneğine göre Swastika olarak adlandırılan geometrik şekil ise güneş ile beraber, yaşamı ve ruhsal aydınlanmayı betimler. Lotus çiçeğinin şekli; yaşamı, yeniden doğumu ve ruhsal aydınlanmayı simgeler.

Her bir taç yaprağı farklı bir sesi temsil eder ve her birinin sembolik bir anlamı vardır. Semboller Sanskritçe heceleri temsil eder: Pha, pa, na, dha, da, tha, ta, nna, ddha, dda. Genel olarak bu semboller negatif duygulara denk gelir ve bu duyguların Solar Pleksusun temizleyici ateşi vasıtasıyla dönüştürülmesi gerektiğini anlatır. Bu semboller sırasıyla; üzüntü, aptallık, kuruntu, iğrenme, korku, utanç, ihanet, kıskançlık, hırs ve cehaleti temsil eder.

Solar Pleksus sembolü, gerçek bir varlığa doğru aydınlanmayı simgeler. Temel insani doğamızla beraber ruhsal doğamızı/aydınlanmayı birleştirir. Kişiyi bütünsel bir yaklaşımla betimler ve kişi için aydınlanmayı amaçlamak ne kadar değerliyse, iç güdülere ve duygulara göre hareket etmenin de bir o kadar değerli olduğunu gösterir. Buradan yola çıkarsak çakra sembolü, her insanın negatif duygulara sahip olabileceğini ama aynı zamanda, bu duyguları dönüştürüp üstesinden gelebileceğini aktarmaktadır.

Solar pleksus çakrasının yeri ve çakrayla ilişkili organlar

Solar pleksus, göğüs kemiği ile göbeğin arasında (göbeğin üstü, diyaframın bulunduğu alan) yer alır. Bedenin orta kısmında yer alan birçok organ, solar pleksus ile bağlantılıdır. Bu çakramız mideyi, kalın bağırsağı, karaciğeri, safra kesesini, böbreği, pankreası, dalağı ve ek olarak omurganın orta kısmını yönetir.

Solar Pleksusun ana karakteristik özellikleri

  • İrade, kişisel güç
  • Kişinin hayatında sorumluluğu ve kontrolü ele alması
  • Zihinsel yetenekler, idrak kabiliyeti
  • Kişisel görüşleri ve inançları oluşturmak
  • Kararlar almak, hayatın yönünü belirlemek
  • Kararların netliği
  • Kişisel kimlik, karakter
  • Kendinden emin olma, kendine güven
  • Kişisel disiplin
  • Bağımsızlık

Bu enerji merkezinin ana fonksiyonu, ilerlememiz için momentum sağlamak ve kişisel isteklerimizin ve niyetlerimizin farkına varmamızı sağlamaktır. Solar pleksus, kişisel gücümüzü geliştirmemizde temel bir rol oynar ve kişinin hayatındaki yönünü ve hedeflerine ulaşması için attığı adımları besler. Ayrıca, kişinin sosyal statüsünü ve öz imajını da etkiler.

Solar pleksus çakrasının dengesizliğinde ne olur?

Çakranın dengesizliği, öz güvenimizi ve sosyal yaşamımızı negatif etkiler. Diğer belirtileri ise listelersek:

  • Sürekli bir yorgunluk ve tembellik hissiyatı
  • İstenileni elde etmek için diğerlerini manipüle etmek ya da güçsüz ve zayıf hissetmek
  • Kişinin, çevresine ve insanlara karşı aşırı kontrollü ve otoriter/dominant yaklaşması ya da güvensiz, çaresiz ve iddiasız görünmesi
  • Hayattaki birçok alanda kendine güvensizlik
  • Güçsüz ve zayıf hissetmek ya da gücü kötüye kullanmak
  • Diğer insanlara karşı sınırlar çizmekte zorlanmak ve aşırı hoşgörülü olmak

Dengeli solar pleksus çakrasının özellikleri

Çakranın dengeli olması; düşüncelerimizde ve duygusal reaksiyonlarımızda kontrollü olmamızı, ilişkilerimizde sağlıklı sınırlar koymamızı ve kendimizle barışık olmamızı sağlar. Ayrıca, kişisel gücümüz ve diğerleriyle olan ilişkilerimizdeki dengeyi sağlamamızı kolaylaştırır.

Solar pleksus çakrası dengeli olan birisi, yaşamda spontane ve sınır tanımayan bir karakter sergiler, kuvvetli bir karaktere sahiptir ve kendine ve başkalarına karşı saygılı bir tavır sergiler. Enerji merkezi dengeli olduğunda kişinin kendine güveni ve öz saygısı çok yüksek olur. Kişi bu özelliklerle, yaşamdaki hedeflerine ulaşmak için iradesini koymaktan çekinmez ve istediği sonuçlara diğerlerine nazaran daha zahmetsizce ulaşır.

Solar Pleksusu açmak

Solar pleksusu açmak için çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bunlardan birini ve/veya birkaçını günlük rutininize eklemek faydalı olacaktır.

Meditasyon, solar pleksusun açılmasına yardımcı olacaktır. Hatta meditasyon yaparken bu enerji merkezine uygun şifalı bir taş kullanmak, iyileşmeyi daha etkili hale getirecektir. Ayrıca ilerleyen sayfalarda daha detaylı şekilde açıklayacağım tekniklerden aromaterapi, Yoga hareketleri ve ses terapisi gibi yöntemler de bu çakranın açılması için kullanılabilir.

İnançlarımızı gözden geçirmek ve farkındalığımızda gereksiz yer kaplayan inanç kalıplarını bırakmak bu çakranın iyileşmesi için anahtarlardan biridir. Bugüne kadar bize öğretilen, medyadan aşılanan ve gerçekliğini sorgulamadığımız bütün düşünce kalıplarını, inanç sistemlerini yeniden gözden geçirdiğimiz taktirde, gerçekle olan bağlantımızın neden bu kadar kopuk olduğunu ve solar pleksusun bunlardan ne kadar etkilendiğini bizzat kendi deneyimimizle görebiliriz.

Ayrıca risk almak, öfke kontrolü eğitimi, öz saygı değerlendirmesi, egomuzu yumuşatmak da solar pleksus için çok faydalı olacaktır.

Solar pleksusu güneş ve ateş ile tasvir etmiştik, bu yüzden güneşli günlerce dışarıya çıkmak solar pleksusun iyileşmesine yardımcı olacaktır. Dışarıda yapılacak basit bir yürüyüş, güneşlenme, meditasyon ya da Yoga, iyileşme sürecini hızlandıracaktır.

B) Aşırı Aktivite
Aşırı aktif solar pleksus

Solar pleksus çakrası aşırı aktif olan kişilerin, agresiflik yönelimleri vardır ve devamlı kontrollü olmaları gerekir. Bu kişilerin kontrolsüz öfke, yargılama ve üstünlük davranışları ve tutumları vardır. Ayrıca, enerji merkezinin aşırı aktivitesi, bireyin işkolik olmasına ve davranışlarının korku, tehdit ve yıldırma gibi negatif duygularla yönetilmesine neden olur.

Aşırı aktif solar pleksus belirtileri

Sağlıklı bir yaşamımızın olması için çakraların dengeli olması gerekir. İnsan doğasının getirdiği özellikleri de düşünecek olursak, bir şeyin fazla olmasından ziyade onun eksikliğini daha çok hissederiz. Bu görüşü çakralara da uyarlayabiliriz. Bir çakradaki blokajın farkındalığı, aşırı aktiviteye göre daha hissedilebilir bir durumdur ama bir enerji merkezinin aşırı aktivitesi, bloke olması kadar sıkıntılı durumlara yol açabilir.

İki türlü yaklaşabiliriz. Birincisi, bir enerji merkezinde aşırı aktivite olduğunda, bu merkez daha çok enerji çeker ve çevresindeki enerji merkezlerine daha az enerji iletilmesine yol açabilir. Bu da diğer enerji merkezlerinin bloke ya da düşük aktivitede çalışmasına neden olabilir. İkincisi, bir enerji merkezinde blokaj olduğunda, o enerji merkezi yeterli enerji akışını sağlayamadığı için enerji diğer merkezlere yönelebilir ve bu durum diğer merkezlerin aşırı aktif olmasına yol açabilir. Bu yüzden, enerjisel dengesizliklere bütünsel bir yaklaşımla yaklaşmamız gerekir. Hayatımızdaki sorunlar her zaman eksikliklerden değil fazlalıklardan da oluşabilmektedir. Bazen hiçbir şey yapmıyor gibi görünsek bile hayatımızdaki fazlalıkları ve aşırılıkları ortadan kaldırmak (maddesel, duygusal, ruhsal ve aklımıza gelebilecek her durumsal) doğal şekilde dengeyi bulmamızı sağlayabilir.

Aşırı aktif solar pleksus semptomlarına dönecek olursak:

  • Öfke sorunları
  • Aşırı inatçılık
  • Kontrol arzusu, toleranssız olmak ve aşırı rekabetçi davranış
  • Mükemmelliyetçilik
  • Aşırı eleştirel olmak
  • Beslenme sorunları (özellikle aşırı beslenme)
  • Yorgunluk ve tembellik
  • Çeşitli sindirim problemleri
Aşırı aktif solar pleksusu dengelemek

Yukarıdaki belirtilerde yazdığım gibi Solar Pleksus ve tüm diğer çakralardaki aşırı aktivitenin dengelenmesi için bloke olmuş çakraları temizlemek, aşırı aktiviteyi dengelemek için gereklidir. Bu yüzden bloke olmuş çakraları açmak için kendi başınıza ya da bir enerji şifacısı yardımıyla enerji çalışmaları yapılabilir. Ayrıca meditasyon, solar pleksusu dengelemek için en önemli yöntemlerin başında gelir.

Aşırı aktif solar pleksusu sakinleştirmek için hafif besinler ve içecekler tercih edilebilir. Ek iyileştirme yöntemlerinde okuyacağınız teknikleri uygulamak da bu enerji merkezini dengelemek için faydalı olacaktır. Genel bir kural olarak düşünebileceğimiz, her çakranın kendi rengine uygun besinleri tüketmek, o çakranın dengelenmesine yardımcı olacaktır. Örn: Papatya, nane ve zencefil çayı, muz, mısır ve limon vb.. Ayrıca aşırı aktif bir çakranın dengelenmesi için o çakranın renginin karşıtı sayılabilecek bir renk ile kendimizi, çevremizi ve ortamımızı donatmak, aşırı aktif çakrayı sakinleştirmek için kullanılabilir. Sarının zıddı olarak moru kabul edebiliriz. Mor kıyafetler giymek, aromaterapi olarak lavantayı kullanmak ya da mor bir mum yakmak gibi yöntemler sakinleştirici olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki bir yöntemi denerken kendinizi nasıl hissettiğinizin farkında olmanız çok önemlidir. Bir yöntem birisine uygun olabilirken size uygun olmayabilir. Her insan eşsiz olduğu için size uygun olan yöntemi bulmak için deneme yanılma yöntemiyle kendinizi nasıl hissettiğinizi test edebilirsiniz.

Uyarı belirtileri

Bedenimiz devamlı olarak bizimle iletişim halindedir ama genellikle biz bu sinyalleri görmezden geliriz. Bedenimiz dengesizleştiğinde ve yaşam amacımızdan uzaklaştığımızda, beden daha da sıkıntıya girer.

Vücudumuz ilk başta ufak sinyaller gönderir. Örn: Boğaz enfeksiyonu, ateş, ağrılar, vb. Genellikle bu semptomlar görmezden gelinir ve ilaçlarla iyileştirilmeye çalışılır. Daha sonra daha güçlü sinyaller gönderir. Örn: Astım, ciddi psikolojik sorunlar, kalp çarpıntıları ve ciddi olarak geliyorum diyen hastalıklar vb. Bu sorunlar görmezden gelinmeye devam edildikçe bu sefer en büyük mesajı gönderir. Örn: Kanser, depresyon, nörolojik hastalıklar vb. Bu nokta, istesek de istemesek de bir şeylerin iyi gitmediğini anladığımız noktadır.

Vücudun en büyük uyarıyı gönderdikten sonraki ruhsal, zihinsel ve bedensel iyileşme süresi, ufak mesajları gönderdiği zamana göre çok daha uzun sürer. Bu yüzden büyük mesajı beklemeden farkındalığı ele almamız çok önemlidir.

Enerjisel ve içsel farkındalık, kişinin sadece fiziksel, mental ve ruhsal hastalıklarını iyileştirmekle kalmaz ayrıca bireyin yaşam amacının farkına varmasını ve yaratıcı potansiyelini keşfetmesini de sağlar.

Peki dengede olmadığımızı nasıl anlarız? Solar pleksus için konuşacak olursak, aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplar solar pleksus çakrasındaki enerjisel dengesizlikler hakkında size ipuçları verecektir:

  • Kendinizi hiç sevilmemiş hissediyor musunuz ya da hissettiniz mi?
  • Kendinizi küçümsenmiş ve/veya değersiz hissediyor musunuz ya da hissettiniz mi?
  • Katı ve dogmatik biri misiniz?
  • Hiç şikayet etmeyen biri misiniz?
  • Başka insanların duygularına karşı aşırı duyarlı biri misiniz?
  • Dış dünyadan korkuyor musunuz?
  • İnsanlara ‘hayır’ demeyi zor buluyor musunuz?
  • Diğerlerini çok önemsiyorsunuz fakat bunun sonucunda gizli bir gücenme/dargınlık besliyor musunuz?
  • Hiç içsel olarak gücenmiş/kırgın/kızgın hissederken, dışsal olarak işlerinizi gülümseyerek yapmaya devam ettiniz mi?
  • Sürekli olarak başkalarının onayını alma ihtiyacı hissediyor musunuz?
  • Sevilme ihtiyacı ya da başkaları tarafından aranan biri olma ihtiyacı hissediyor musunuz?
  • İnsanları memnun etmeye çalışan biri misiniz?

Bu sorunlardan birçoğunu yaşıyorsanız, çakranızda dengesizlik var demektir.

Solar pleksusu iyileştirirken karşılaşılan genel belirtiler

1-) Kendine güvensizlik ve düşük özgüven: Solar pleksusla ilgili yazdığım tüm başlıkların altında 1 veya 2 kez güç, kendine güven kavramları geçmiştir. Herhangi bir işe girişebilmemiz için öncelikli olarak kendimize güvenmemiz ve o işin altından kalkacak gücü kendi içimizde hissetmemiz gerekir. Buradaki sıkıntı, kendimize olan güvenimizde ve bu güvenin içsel alanı olan enerji merkezinde sorun varken, o güveni tekrar sağlayacak içsel gücü toparlamanın güçlüğüdür. Süregelen bir kendine güvensizlik ve düşük benlik algısı, kararlılığımızı ve tutkumuzu köreltmiş olabilir. Küçük adımlarla başlamak, kendimize hedefler koymak ve karşımıza çıkan zorlukları adım adım çözümlemek, kendimize olan güveni tekrar yerine getirmeye başlayacaktır ve karşımıza çıkacak daha büyük zorluklar karşısında daha hazırlıklı olmamızı sağlayacaktır.
2-) Fiziksel bağlılıklar ve toplumsal inanç kalıpları : Solar pleksus çakrasındaki enerjik dengesizlikleri iyileştirmek için kendinizi 3 boyutlu gerçekliğinizdeki fiziksel/insan yapımı bağlılıklardan ve inanç sistemlerinden serbest bırakmanız gerekmektedir. Bağlılıklar, doğası gereği titreşimseldir ve solar pleksustaki enerji akışını enerjik olarak artırmak için bilerek tasarlanmışlardır. Duygusal enerjiniz, 3 boyutlu gerçekliğinizdeki çeşitli türden bağlılıklara (mal/mülk, inançlar vb.) ağır şekilde bağlanmıştır. Bu ağır duygular solar pleksusu engellemektedir.

Solar pleksusu açmak ve iyileştirmek için yöntemler

Meditasyon

Meditasyon, çakraları aktive etmek için kullanılan en etkili yöntemlerden biridir. Parlak sarı bir ışık topunu, sarı bir lotus çiçeğini, yanan bir alevi ya da basit bir sarı ışını, solar pleksusun bulunduğu alanda zihninizde görselleştirin. Unutmayın, hayal gücü de gerçektir. Bu ışının bu alandaki blokajları ortadan kaldırdığını hayal edin. Zihninize gelen blokajları ya da dirençleri tarafsız şekilde gözlemleyin ve bunları zihninizden, bedeninizden, ruhunuzdan arındırmak için gerekli içsel iradeyi gösterin. Bu yöntemi uygulayabilmek için biraz meditasyon bilgisine ve alıştırmalarına ihtiyacınız olabilir. Bunun için sitedeki meditasyon klasöründeki nefes tekniklerine bakmanızı ve günlük alıştırmalar yapmanızı şiddetle tavsiye ederim. Daha ileri seviye alıştırmalar yapmak isteyen dostlarımızın ‘Yükseliş Çalışma Rehberi’ni gözden geçirmeleri çok faydalı olacaktır.

Yoga, aromaterapi, şifalı taşlar, ses terapisi ve çakra için uygun besinler

Bu yöntemler solar pleksusu ve tüm diğer çakraları iyileştirmek için kullanılan ortak tekniklerdendir. Bu tekniklerden herhangi birini günlük rutininize ya da iyileştirme çalışmalarına eklemeniz sizin için çok faydalı olacaktır. Sayfanın sonunda ‘Ek iyileştirme yöntemleri’ adlı başlıkta daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Güneşli günlerde dışarı çıkın

Solar pleksusun ateş elementiyle temsil edildiğini söylemiştik. Güneş, harika bir canlılık ve iyileşme kaynağıdır. Hayatımızda ne kadar D vitamini eksikliği çekersek, bir o kadar depresyon ve anksiyete sorunları baş göstermeye başlayabilir. Güneşin altında basit bir yürüyüş, güneşlenme ve aklınıza gelebilecek her aktivite, solar pleksusu iyileştirmek için çok iyi bir pratiktir.

Rutin alışkanlıklarınızı kırın ve risk alın

Sizi uyuşuk ve sadece güvende hissettiren rutinler, güçsüzlük hissiyatınızın sürmesine neden olur. Hayatınızdaki hareketsizlik ve durağanlığı kırmak için yeni bir şeyler deneyin. Rutininizin dışına çıkın ve hayatı keşfedin, yeni şeyler öğrenin, hatta dişinizi fırçalarken bu sefer ters elinizi kullanın, araçla farklı bir yoldan gidin vs. Hayatınıza yeni şeyler sokmak, size enerji ve canlılık getirecektir. Basit bir değişiklik bile size yeni bir motivasyon ve enerji kaynağı olacaktır.

İçinizdeki birikmiş öfkeyi salıverin

İçimizdeki birikmiş öfkeyi kendimize ve/veya başkalarına zarar vermeden salıvermek, solar pleksusun iyileşmesine yardımcı olacaktır. İçimizde sınırsız enerjisel bir gücün olduğunu düşünelim ve bu sınırsız gücü tekrar yenilenmiş şekilde kullanabilmemiz için o enerji kaynağını tıkayan setleri/blokajları kaldırmamız gerekecektir. İçimizdeki patlamaya hazır bombayı ya da yanardağın sıkışmış enerjisini salıverdiğimizde hem rahatlamış hem de yeni enerjilere yer açmış oluruz. Öfkeyi sağlıklı şekilde salıvermek için kendimize uygun yöntemler bulabiliriz. Örn: Sıkı egzersiz, kick boks, dans, şarkı söylemek, yazmak, çizmek, ağlamak, sanat vb.

Hayatınızda direnç oluşturan durumları keşfedin ve bunları çözmek için adımlar atın

Hayatınızda sürekli olarak savaş verdiğiniz durumlar nelerdir? Nelerden korkuyorsunuz? Hangi sorunlar devamlı şekilde karşınıza tekrar çıkıyor? Bu soruları kendinize sorduğunuzda ve samimi şekilde cevap verdiğinizde, hayatınızda gereksiz şekilde yer kaplayan enerjilerin derinlemesine farkına varabilirsiniz. Bir sonraki adım, enerjinizi korumak ve dirence yol açan durumlara son vermektir. Dirence yol açan enerjileri anlayabilmek için kendinize şu soruları sorun:

  • Bu soruna yol açan durumu çözebilmek için neyi anlamam gerekiyor?
  • Sevgi, kabullenme ya da durumu terk etmek enerjimi özgür bırakacak mı?
  • Bu sorunlarda benim ne gibi hatalarım var?
  • Savaşıyor olduğum, kaçıyor olduğum ya da bastırıyor olduğum durumlar nelerdir?
Kendinizi ‘kurban’ psikolojisinden çıkarın

Solar pleksusu bloke olan kişilerin taşıdığı en zarar verici zihinsel kalıplardan biri; kendilerinin güçsüz, zayıf ve hayatın savunmasız kurbanları oldukları görüşüdür. Eğer bu mentaliteye sahipseniz, bu durum kendi mutsuzluğunuz için diğerlerini suçlama eğilimi gösterir. Ayrıca kendinizi, emeklerinizi taktir etmeyen insanlar için sürekli olarak kendi ihtiyaçlarını feda eden bir durumda bulabilirsiniz.

Eğer bir kişi ya da bir şey/durum tarafından kendinizi suçlu veya kurban gibi hissediyorsanız ya da hissettiriliyorsanız, basitçe ‘hayır’ demeyi öğrenin. Kurban psikolojisini oynamak çok çekicidir çünkü üzerimizdeki kişisel sorumluluk yükünü taşımamamızı sağlar. Ayağa kalkın ve dışarıya saçtığınız gücünüzü geri alın. Bunu yapmak cesaret, zaman ve pratik gerektirir.

Kendinize hedefler koyun ve bu hedefleri başarmak için ‘irade’nizi kullanın

Elinize kağıt kalem alın ve yapmak/başarmak istediğiniz şeylerin listesini çıkarın ve bunları başarmak için kendinizi adayın. Bu listedeki şeyler aşırı karmaşık ve uzun vadeli şeyler olmak zorunda değildir. Öyle olacaksa da, bu hedefleri küçük parçalara ayırın ve adım adım yapın. Örn: Yeni bir projeye başlamak, sağlığınızı düzeltmek, uyku düzenini oturtmak, beslenmeyi düzenlemek, harcamalarınızı takip etmek, okumanız gereken kitapların listesini yapmak, okul-iş-ders durumlarını halletmek için ufak planlar yapmak vb.

Solar pleksus çakrası için olumlamaların kullanılması

Bilinçaltımızdaki negatif düşünce yapılarını, pozitif düşünce yapılarıyla değiştirmeye olumlama denir. Her düşüncenin belirli bir frekansı vardır ve bu düşünce frekansları ise bilinçli ve/veya bilinçsiz olarak çakraları etkilemektedir. Olumlamalarla alakalı biraz daha bilgi vermeden önce şunu unutmamamız çok önemlidir. Olumlamalar, hayatımızda çözmemiz gereken zorlukları ve negatif düşünce kalıplarının ana nedenlerini es geçmemiz/görmezden gelmemiz anlamına gelmemektedir. Ortada çözümlenmesi gereken mental, duygusal, enerjisel ve ruhsal sorunlar varken, bunların kök nedenlerine inmeden ‘her şey çok güzel’ dememiz, bu sorunların üzerini örtmekten öteye gitmeyecektir fakat sorunlarımızın ya da çözümlenmesi gereken şeylerimizin olması ise pozitif düşünmemizi ve bilinçaltımızı olumlamalarla programlamamıza engel değildir. Lütfen ikisi arasındaki farkı iyi anlayın.

Tavrınızı, enerjinizi değiştirmek, çakra blokajlarınızı açmak ve kendinize ilham yaratmak için olumlamaları kullanabilirsiniz. Kendinizi rahatlatıp, sakinleştirdikten sonra sesli olarak ya da gözlerinizi kapatıp meditatif bir durumda sessiz şekilde bu olumlamaları bilinçaltınıza aşılayabilirsiniz. Buradaki püf noktalardan biri, söylediğiniz olumlamayı kalpten ve hissederek söylemenizdir. Ek olarak, her olumlamayı kalpten ve hissederek söylerken, o olumlamayla alakalı çakra bölgesine odaklanıp, çakranın genişlemesini ve/veya çakradaki blokajların sakince çözümlendiğini de hayal ederseniz, çift dikiş fayda sağlamış olursunuz. Şimdi solar pleksus çakrası için kullanabileceğiniz (kendi olumlamalarınızı bulmaktan ve kullanmaktan çekinmeyin) olumlamalara örnek verelim:

  • Yaptığım her şeyde kendime güveniyorum
  • Ben başarılıyım ve yaratıcı enerjimi özgürce salıveriyorum
  • Ben güçlüyüm, içimdeki gücü onore ediyorum ve istediğim her şeyi yapabilecek güce sahibim
  • Kendime ve başkalarına karşı olan önyargılarımı salıveriyorum
  • İçimdeki ışık ve ateş, tüm blokajlarımı ve korkularımı yenebilecek güçtedir
  • Kendimi tamamen kabul ediyorum ve derinlemesine seviyorum
  • Görev ve sorumluluklarımı kolaylıkla ve zahmetsizce halledebilecek güce sahibim

Solar pleksusu derinlemesine iyileştirmek için yöntemler

1) Egonuzun farkına varın

Ego, bilinçli enerjinizin ne kadarını hayatta kalmanıza destek olmak için yatırdığınız/harcadığınız anlamına gelir. Ego, geleceğinizi garantilemek ve varlığınızı desteklemek için gerekli olan insani aktiviteleri takip etmekle ilişkilidir. Örn: Materyalizm, zenginlik, statü, güç ve kontrol. Ego, kültürel aktarımın bir alt sınıfıdır ve insan varoluşunun bir ürünüdür fakat sizin bilincinizden ayrıdır. Ego, çelişkiye/anlaşmazlığa düştüğünde ve dünyayı anlamlandıramadığında, savunma mekanizmasıyla karşılık verir ve genellikle davranışlarınızda korku, sinir ve yalanlama olarak duygusal şekilde ifade edilir. Ayrıca, insan egosu bencillikle ilgilidir. Egoya göre statünüze inanmak ve kişisel kazanımla ilgili kararlar almak, eylemlerin ve kişisel çıkarların dünyanızdaki pozisyonunuzu sürdürmek için daha önemli olduğu anlamına gelir. Bu da başkalarının refah ve/veya sosyal/etik kaygılarının tamamen göz ardı edilmesi ile sonuçlanır. Örneğin, egonuz sizi materyalizmin ve zenginliğin hayatta kalmanız için gerekli olduğuna inandırdı. Bu yanılsama, temel ihtiyaçlarınızı karşılamak için diğer insanlara karşı bir rekabet içinde olduğunuz görüşünü ve bir insan olarak kişisel değerinizin başkalarına karşı olan performansınız olduğunu yanlış şekilde öğretmiştir.

2) Fiziksel egonuzu 3 boyutlu bağlılıklardan ve toplumsal inanç sistemlerinden/kalıplarından ayırın

Blokajlar ve/veya aşırı uyarım genellikle materyalizm, aç gözlülük, bencillik, başkaları üzerinde güç, sosyal statü ve kültürel inanç sistemleri konusundaki kaygılarla kendini gösterir. Hatırlayın, solar pleksus ‘fiziksel bağlılıklar, ego, korku ve inançlar’ ile ilgilidir. Bu çakranın iyileşmesi ile ilgili olarak, negatif aktarım/transfer mekaniğinin bu çakrayı doğrudan nasıl etkilediğini anlamalısınız.

Bir ‘İnanç Sistemi‘ sizin kültürünüz içerisinde gerçek olarak algıladığınız bir şeye bağlanmış bilinçli enerjinizdir (genellikle duygusal). İnanç sistemleri bir ilüzyondur. Onlar fiziksel değillerdir ve hayalidirler. Bir şeye bilinçli olarak yatırım yaptığınız önem ve değer, başkasına tamamen farklı bir şey ifade edebilir. Hayatınız için önemli olduğunu düşündüğünüz inançlar, bir başkasının kültüründe kültürel olarak var olmayabilir. Bunun sebebi: İnançlar doğaları gereği titreşimseldir ve kültürel transferden ötürü sadece sizin fiziksel dünyanızda bulunmaktadır. Kültürel transfer, bilinçli enerjinizin belirli bir sosyal inanç sisteminin ‘doğru’ olduğunu devamlı olarak desteklemesi ve kabul etmesi anlamına gelir. Bu yüzden, bu inancın hayatınız için belirli bir öneme sahip olduğunu bilinçli olarak atadınız/belirlediniz. Genellikle, realiteniz tarafından zihninizin bu inanç hakkında düşünmesi için bilinçsizce manipüle edilirsiniz. Bu yüzden, kültürünüzden gelen bilinçli enerjinin toplamı, bu inanç sistemini beslemeye devam eder, ki bu da bu inancı kültürünüz içerisinde aktif ve canlı tutar. İnsanlar bu inanca olan desteklerini aç bırakmaya başladıklarında ve bilinçli enerjilerini bu inancın önemini kabul etmekten ayırdıklarında, bu inanç sistemi daha az şekilde kültürünüzde gömülü kalır ve nihayetinde ölür gider çünkü siz ve diğerlerinde olan kültürel değerini kaybetmiştir.

Şu kuralı hatırlayın: Eğer XYZ’ye inanmayı bırakırsam; bu, hayatımı ne kadar değiştirir? Bu, kişisel enerjinizin ne kadarını kültürel inançlara yatırdığınızı belirleyecektir. Egonuzu serbest bırakmak, sizden sadece kişisel farkındalık ve o inancı bırakmak için bilinçli niyet gerektirir. Bu şeyin sizi kontrol etmesine izin vermeyi bırakıp, egonuzun artık bu inançla yaşamaya ve işlemeye zorunda olmadığını kabul ettiğinizde, bu enerji sizi etkilemeyecektir.

İnanç sistemlerinin yanında, duygusal enerjimiz ‘dünyevi varlıklara’ da aşırı şekilde bağlanmıştır. Para, zenginlik, kredi kartı, hisse senetleri, yatırımlar, mülkler, borçlar, antikalar, motorlu taşıtlar, sigortalar, ünlüler, gazeteler, teknolojik araçlar, elektronik ürünler vb. düşünecek olursak, bilincimizin ne kadar gereksiz şeylerle dolu olduğunun farkına varabiliriz. Birçok insan kendilerini ve ailelerini desteklemek ve uzun süreli güvenlik yaratmak ve garantilemek için kendi enerjilerinin çoğunu harcar ve hayatta kalmaları ve refahlarını sürdürmek için bu bağlılıklarla kuvvetli bir ilişki kurar. Bu fiziksel eşyaları ve inançları hayatınızdan çıkarmaya çalıştığınızda, duygularınız otomatik olarak reaksiyon verir ve korku temelinde bir karşılık yaratır. Bu duygusal reaksiyon, maddesel eşyalarınız olmadan yaşayamayacağınız, hayatta kalamayacağınız ya da var olamayacağınız duygusunu verir. Daha sonra bu duygular, blokajlar olarak inşa edilir ve solar pleksusu engeller.

SOLAR PLEKSUS İÇİN EK İYİLEŞTİRME YÖNTEMLERİ

Ek iyileştirme yöntemlerine girmeden önce bazı ufak açıklamalarım ve uyarılarım olacak. Buraya kadarki yazdığım ve paylaştığım şeyler kendi uzmanlık alanıma giren ve devamlı araştırdığım, deneyimlediğim şeylerin ortalama özetini oluşturmaktadır. Meditasyon, ezoterik öğretiler, enerji bilimi, çakra bilgileri ve metafizik unsurlar hakkında yazdığım bilgiler; kendi bilgilerim-yorumlarım-deneyimlerim, okuduğum kitaplar ve internetteki yararlı kaynakların derlenip toparlanmasından oluşmuştur.

Ek iyileştirme yöntemlerinde paylaşacağım bilgilerde, dışsal unsurlar devreye girecektir. Mesela şifalı taşlar, aromaterapik yağlar ve yoga hareketleri gibi. Bütün bu yöntemlerin çakralar ve ruh-zihin-beden için iyi geldiğini ne kadar biliyor olsam da, bazı yöntemlerin satın alınacak olması ve uygulanacak olmasından dolayı, uygulamaya karar verdiğiniz bir yöntem hakkında detaylı şekilde araştırma yapmanızı ve bu işi profesyonel olarak bilen kişilerden satın alıp uygulamanızı veya kendi başınıza uygulayacaksınız da sağlam bir temeliniz olduktan sonra uygulamanız çok önemlidir. Satın alacağınız herhangi bir yağı alacağınız kişi/yer veya siteyi iyi araştırın ve burada yol gösterici olarak aktarılacak bilgilerden çok daha fazlasını elde edeceğinizi unutmayın. Keza şifalı taşlar için de aynı şey geçerlidir. Yoga hareketleri ise yine uzmanlık gerektiren bir konudur ve her ne kadar kendi başımıza öğrenip uygulayabileceğimiz bir şey gibi görünse de, yanlış yapılacak ya da fiziksel durumumuzu tehlikeye sokacak bir hareketin bizi sıkıntıya sokacağını unutmayalım. Bende spor yapan birisi olarak ters bir hareketin nelere yol açacağını iyi biliyorum. Lütfen önce kendi fiziksel sağlığımızın ve durumumuzun farkında olalım ve sonrasında uygulamaya geçelim.

Solar pleksus için Mantra

Hint metafizikçilerine göre evrendeki her şey sesten oluşmaktadır. Her şeyin içinde, ses tohumu (bija mantra) olarak bilinen ve bu ses tohumlarından oluşan enerji kalıplarının sembolik işaretleri/ifadeleri vardır. Mantralar bu mantraları söyleyen kişiyi, sesin çekirdeğinin nesnesiyle yankılanması/rezone olması/titreşmesi için tasarlanmıştır. Mantra bilgisi yoluyla bir kişi, nesnenin özü üzerinde kontrol elde eder ve bu yolla o nesneyi yaratabilir, yok edebilir ya da değiştirebilir.

Seslerin gizemini bilen bir kişi, tüm evrenin sırrını bilir.

Hazrat Inayat Khan

Her bir çakranın, o çakrayla özdeşleştirilen bir ses özü/tohumu ve bir elementi vardır. Bu ses çekirdeklerinin, o elementin özelliklerine erişim sağladığına inanılmaktadır.

Mantraları, dua olarak düşünebilirsiniz. Kendi başınıza bir mantrayı tekrar ettiğinizde bedeninizle, zihninizle, düşüncelerinizle ve dilinizle/konuşmanızla bağlantı kurarsınız ve bu durum, duygusal durumunuzu değiştirir. Biraz pratikle, derinlemesine bir konsantrasyona erişirsiniz.

Mantralar, fiziksel bir eylemden çok daha ötedirler. Mantralar bilinçaltınıza işlerler ve içsel duygusal durumunuzu dönüştürürler.

Burada hatırlatılması gereken birkaç şey vardır. Bir mantrayı mırıldanırken/söylerken/dinlerken, sadece tek bir çakraya odaklanmalısınız. İkinci olarak, sabırlı olmalısınız. Her seferinde bir mucize beklememelisiniz ve birkaç denemeden sonra hemen iyileşmeyi ya da birkaç ay boyunca mantralar üzerinde çalışırsanız, aydınlanacağınızı düşünmeyin. Her şeyde olduğu gibi sıkı bir konsantrasyon ve iyileşme, zaman alacaktır.

Solar pleksusun mantrası RAM ‘dır.

Solar pleksus için Aromaterapi

Aromaterapi; papatya, zencefil, lavanta, adaçayı vb. kokulu (aromatik) bitkilerin kabuklarının, çiçeklerinin, yapraklarının, dallarının veya meyvelerinin çeşitli yöntemlerle damıtılmasıyla elde edilen güzel kokulu yağların beden-zihin-ruh sağlığını dengelemek için kullanılmasıdır.

Buradaki mantık, doğanın bize hediyesi olan bitkilerin ve onların şifa güçlerinin (eterik esanslarının) enerji bedenimizi, çakralarımızı ve dolayısıyla bedenimizi, zihnimizi ve bilinçaltımızı uyararak denge sağlamamıza yardımcı olmasıdır. Solar pleksus için uygun olan aromaterapik yağlardan bir kaçı şunlardır:

  • Biberiye
  • Lavanta
  • Bergamot
  • Zencefil
Solar pleksusun iyileşmesi için uygun Yiyecekler

Belirli yiyecekler solar pleksusu iyileştirmek için kullanılabilir. Bu besinleri beslenme düzeninize eklemek ya da normale göre biraz daha fazla tüketmek, çakranın iyileşmesine yardımcı olacaktır. Solar pleksus için örnek verecek olursak:

  • Limon
  • Mısır
  • Muz
  • Balkabağı
  • Mercimek
  • Kefir, yoğurt
  • Sarı biber
  • Esmer pirinç
  • Yulaf
Solar pleksus için Şifalı Taşlar

Her çakranın kendine özgü bir titreşimsel frekansı vardır. Aynı şekilde her şifalı taşın da kendine özgü bir titreşimsel enerjisi ve anlamı vardır. Her bir çakrayı radyodaki belirli bir frekansa ve müzik kanalına benzetecek olursak: Kök çakra-hard rock, sakral çakra- soft rock, kalp-soft müzik, .. taç-caz gibi (salladım hepsini); herhangi bir çakrada blokaj ya da aşırı aktiviteden dolayı dengesizlik olduğunda, radyo kanalında belirli hışırtılar ya da o kanala uygun olmayan başka türde şarkıların çalındığını hayal edin. Bu titreşimi bozulan radyo kanalına, o kanalın frekansına uygun benzer bir mini frekans düzenleyicisi (şifalı taş) yaklaştırdığımızı ve radyo frekansını yeniden düzenlediğimizi düşünün. Şifalı taşların çalışma prensibini bu basit örnekle aklınızda tutabilirsiniz.

Buradaki ana prensip, şifalı taşların nasıl kullanıldığını öğrenmek ve hangi taşın hangi çakraya uyumlu olduğunu bilmektir.

Temizlenmiş, negatif enerjilerden arındırılmış bir taş, çakra bölgesine yakın bulunduğunda etkilidir ve ayrıca şifalı taşlar çeşitli şekillerde kullanılabilirler. Örn: Takı, kolye vb. bir şekilde, ev veya iş ortamınızda bulundurarak, üzerinizde taşıyarak ya da çakra bölgesine yaklaştırıp şifa çalışması yaparak kullanabilirsiniz.

Solar pleksusu dengelemek ve iyileştirmek için kullanılabilecek şifalı taşlara örnek verecek olursak:

  • Kehribar
  • Zümrüt
  • Sarı topaz
  • Yıldız/güneş taşı
  • Altın kaplan gözü
  • Sitrin
  • Yeşim
  • Sarı yakut
Kaynaklar
Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

MANEVİYATIN IŞIĞINDA İLK UYANIŞ

Anılar, anılar, anılar… Her bir yaşanmışlık gün yüzüne çıkmak için sırasını sabırsızlıkla beklerken vakti geleni anlatmaya başlıyorum. Sandıktan çıkan yeni bir anıyla sizlerleyim. Bir önceki paylaşımımda yaz tatilimi nasıl geçireceğime dair planlarımı anlatmıştım, bakalım neymiş bu planlar.

  • “Camiye gitmek için her türlü hazırlığımız tamamdı, Arapça Alfabe Kitabımı, başörtümü hazırlamıştım ve sıra camiye gitme gününe gelmişti. İlk gün camiye annemle birlikte gitmiştim, cami hocası bizi tatlı sohbeti eşliğinde karşılamıştı. Tabii ki her yeni başlangıçta olduğu gibi yine çok heyecanlıydım ve içimde türlü sorular vardı. Annem beni hocaya teslim etmiş ve eve geri dönmüştü. İçeri girdim ve her şey gayet güzel görünüyordu, bizler için hazırlanmış bir derslik vardı, sandalyeler yan yana dizilmişti. Benden başka beş altı çocuk daha vardı. Diğer kızlar gibi bende başıma örtü örtmüştüm, önce bu örtüyü neden örttüğümüzü anlattı hocamız. Her dinin ibadet yerlerinin kuralları varmış. Bizim dinimizin kuralına göre ibadethanemize yani camiye girerken başımız örtülmeliymiş. O ilk günü ömrüm boyunca unutmam mümkün değil. Her şey çok güzel ve huzur doluydu. Hocamız bize Arapça öğretmeye başlamadan önce insanlıkla, iyi insan olmakla ilgili bilgiler vermişti. Söyledikleri çok anlamlıydı ve beni derinden etkilemişti. Yaklaşık dört saat sonra eve dönmüştüm ve tabii ki kendi başıma. Annem günümün nasıl geçtiğini ve yeniden camiye gitmek isteyip istemediğimi sorduğunda hiç tereddüt etmeden ‘ Evet !’ demiştim. Çünkü her şeyden öte hocamızın sevgi dolu sıcacık konuşması, insani değerlerden bahsetmesi ve bizleri bir çocuk gibi değil, gerçek bir birey olarak görmesi beni çok etkilemişti. Bu arada tatil süremizde denize gitme zamanımızın gelmesine bir buçuk ay kadar vardı ve ben bu sürenin tamamında camiye gitmeyi aklıma koymuştum. İkinci gün camiye kendi başıma gitmiştim ve evden çıkar çıkmaz başımı güzelce örtmüştüm, öylesine mutluydum ki… Bir taraftan alfabeyi öğrenirken diğer taraftan da ahlaklı ve erdemli olmaya dair bir sürü bilgi öğreniyordum.  Hocamızın bize aşılamaya çalıştığı en mühim konu: ‘ Nasıl iyi bir insan olunur?’ konusuydu. Her bilgiyi unutmamak üzere ruhuma işliyordum. Maneviyata dair ilk uyanışım işte bu saygıdeğer hocam sayesinde oldu. (8 yaşında) İyi bir insan olmanın önemini, maneviyatı, her şeyi önce Allah’tan istemeyi, ona dua etmeyi öğrendim. Elbette ailemde iyi insan olmayı, güzel ahlaklı olmayı bana öğretiyordu ancak bunları bir başkasından hele ki işin eğiticisinden duymak başka türlü hislerdi benim için.  
  • Dua ederken; ‘Allah’ım beni çok iyi bir insan yap’ diye dua etmeye başlamıştım ve bu gerçek bir uyanıştı. Bir gün odamda oturup Allah’la konuşurken, ona dua ederken, ondan bir şeyler isterken kardeşim gördükleri, duydukları karşısında şaşırıp: ‘Sen kiminle konuşuyorsun?’ diye sormuştu bana. Bende ona öğrendiklerimi ve nasıl dua edilmesi gerektiğini anlatmıştım. Söylediklerimi garipsemişti çünkü o biliyordu ki biz her şeyi anne ve babamızdan isterdik. Ama ben önce Allah’ tan sonra anne ve babamızdan istemeyi çoktan öğrenmiştim. Allah’la konuştuğumda içime büyük bir huzur ve ferahlık hissi yerleşiyordu. Hocamız çok iyi bir insan olmak için çok temiz bir kalbe sahip olmak gerektiğini de öğretmişti bize. Bu öğretiyi asla unutamam.
  • Diğer taraftan Arapça alfabeyi sökmüş, hem yazıyor hem de okuyabiliyordum. Eve gelir gelmez hocamın verdiği dersleri çalışıyor sonrasında da dışarıya çıkıp arkadaşlarımla muhteşem oyunlarımı oynuyordum. Harika iki ay geçirmiştim ve denize gitme günümüz de gelmişti. Bunun için camiye gitmeye ara verecektim, diğer arkadaşlarım da tatile gidecekleri için camide ki derslerimize ara vermek durumunda kalmışlardı. Camiye gittiğime ve istikrarlı bir şekilde devam ettiğime çok mutluydum. Hayatımın en sıra dışı ve maneviyat dolu bilgilerini öğrenmeye ilk orada başlamıştım. Her şeyi önce Allah’ tan istiyordum ve sonra kalbimde kimden neyi isteyebileceğimi hissediyordum. (Hayatımın her evresinde bu hep böyle olmuştur.) Allah karşıma her zaman istekte bulunabileceğim doğru insanı çıkartıyordu ve çıkartıyor da. Kalp temizliğinin ne denli mühim olduğunu, ahlakın ve erdemin önemini öğrenmiştim. Dolu dolu geçen bir öğrenme sürecini huzurla yaşamıştım. Öğrendiğim güzellikleri gün be gün ailemle paylaşmayı da asla ihmal etmemiştim.”

Hayatımın her merhalesinde kalp temizliğinin, önemini, ahlaklı ve erdemli bir insan olmanın kıymetini ve tüm bunların insanın karakterine, kişiliğine kısacası tüm varlığına yerleşmesi gerektiğini gördüm ve deneyimledim.

Ailenin rolünün önemi işte bu özelliklerin insan benliğine yerleşmesinde çok daha etkin bir şekilde kendini göstermektedir. Maneviyatın ve maddiyatın keskin çizgilerle nasıl birbirinden ayrıldığını ve maneviyatın her şeyin ötesinde var oluşta ki önemi ilk önce aile tarafından çocuğa öğretilmeli. Aileden edinilen ilk bilgiler sağlamsa yeni öğretiler üzerine daha kolay yerleşebiliyor. Ama birde yadsınamaz bir gerçek var ki; oda, ruh maneviyata meyilli değilse hani derler ya kişinin mayasında kalp temizliği, erdem, güzel ahlak anlayışı yoksa o güzel öğretiler kişiye bir türlü işlemez.

Cami ve cami hocası adına süregelen önyargılar hepimizin zaman tanıklık ettiği bir durumdur. Bu önyargıların tek sebebi bilmemek ve bilmek istememektir. Gerçek aydınlığın inanışta olduğu fark edilmeksizin ibadethaneleri yalan bir karanlık simgesiyle kapatmaya çalışanlar aslında en büyük yanılgıyı yaşamaktadırlar. Kalpler birazcık aralansa huzurun inançta ve maneviyatta olduğu anlaşılacak ve yersiz olan tüm önyargılar ortadan kalkacak.  İnançta ve maneviyatta sevgi vardır, Allah’ ı seven yaratılmış olan her şeyi sever.

Hayat her zaman kolaylıklarla dolu değildir, nice zorluklar vardır ve öyle ya da böyle bu zorlukları yaşarız. İşte böyle zamanlarda yanınızda ki büyük gücü yani Allah’ı hissedebilmek ve ona dua edebilmek en büyük lütuftur. Yalnızlık içinde olduğunuzu zannettiğiniz zamanlarda bile Yüce Yaratan her zaman yanınızdadır. Ona güvenir ve sığınırsanız her zaman gideceğiniz yolu bulabilirsiniz. Yaratanın bizden asıl istediği; güzel ahlaklı, vicdanlı, merhametli, iyi birer insan olmamamızdan başka bir şey değildir. Aslında her şey bu kadar basit…

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com