HER CANLIYA AYNI DUYGUYLA MI BAKIYORUZ?
Charles Darwin sözü ile yazıma başlıyorum. “Tüm canlılara olan sevgi, insanoğlunun en asil özelliğidir.”
Bundan yedi sene önce bir arkadaşım bana, “Sevgi ile ilgili ne kadar çok söz ve yazı paylaşıyorsun sosyal medya hesabında,” dedi. Ben cevap vermedim. Aynı şekilde devam ettim ve ediyorum da.
Neden sevgi ile ilgili içerikleri bu kadar paylaşıyorum? Dünyada her geçen gün artan olumsuzlukları sosyal medyada, gazetelerde, televizyonda izliyor, duyuyor, okuyoruz. Ayrıca iş yerimizde, mahallemizde, sosyal ilişkilerimizde, özel ilişkilerimizde olumsuz davranış ve sözlere maruz kalıyoruz. Üstelik olumsuz davranışlar sadece insana yönelik değil, hayvanlar, doğa, kısaca tüm canlılar muzdarip. Peki, bunu yapan kişilerin içinde yani kalplerinde ve ruhlarında sevgi olsa bu bahsettiğim olumsuzlukları yapabilirler mi hiçbir canlıya? Zarar veremez tabii ki. Zarar vermek derken kastettiğim şiddet olayı değil, zarar vermek sözle de olur, davranışla da olur.
Zarar veren insanların bu tutumu, kendilerini sevmedikleri ve kendileri ile barışık olmadıkları içindir. Eğer sevmiş olsalar önce kendileri ile barışmayı öğrenir sonra da kendilerinde olan sevgi ve aşkla bütün canlılara yeniden hayat verirler. Ama sevgisiz oldukları, kendilerinden nefret ettikleri için diğer canlılara zarar veriyorlar. Peki, bu diğer canlılar, dediğim nedir? Ayırt etmeksizin Allah’ın yarattığı her canlı; insanlar, hayvanlar, bitkiler. Hiçbirini ayırt edemeyiz çünkü her canlı birbirine muhtaçtır. Nasıl ki cansız varlıkların hepsine ihtiyaç duruluyorsa canlıların da birbirine ihtiyacı vardır.
Burada bahsedeceğim şey özellikle insanların hayvanlara bakış açısı ve evinde hayvan besleyenlerin beslemeyenler hakkındaki ön yargılı konuşmaları. İkinci de hayvan besleyip insanlara zarar verenlerdir.
Bazen böyle şeyler yaşıyor ve duyuyorum. Mutlaka siz de şahit olmuşsunuzdur. Örneğin evinde hayvan besleyen kimi insanın, hayvan beslemeyen bir insana, “Sen sevgiyi bilmezsin. Çünkü hayvan beslemiyorsun” ya da “Hayvan beslersen koşulsuz sevgiyi öğrenirsin” veya “Hayvan beslediğinde yaşadığın mekânın pozitif enerjisi olur” gibi sözler söylediğini duydum. Tabii ki her hayvan besleyen bunu söylemiyor. Fakat hayvan besleyenlerin bazıları ne yazık ki böyle düşünüyor, böyle konuşuyor. Şimdi, her hayvan besleyen koşulsuz sevgi içinde mi oluyor? Ya da kendi ile barışık mı? Hayvan beslemek güzel tabii fakat bir insanın hayvan besleyecek imkânı yoksa o insan için koşulsuz sevgiyi bilmiyor diyebilir miyiz? Sadece hayvan besleyenler mi biliyor sevgiyi? Veya insanlara sevgisini veren, hayvanları ve bitkileri sevmeyen insanlar, sadece insanlara sevgisini verdiği için sevgi dolu mu oluyor? Ya da kendisi ile barışık? Nasıl ki insanın suya, yiyeceğe ve sevgiye ihtiyacı varsa aynı şekilde diğer canlıların da bunlara ihtiyacı vardır. Evinizde bir bitki, bir çiçek beslediğinizde, her gün onunla sevgi dolu konuştuğunuzda, onu zamanında suladığınızda, toprağına baktığınızda bakın bakalım nasıl açıyor ve nasıl güzellik katıyor hayatınıza. Aynı durum hayvanlar için de geçerlidir.
Birkaç insanın konuşmasına tanıdık oldum, “Hayvanları sevmek gerekiyor. Onlar zararsız, insanlar çok kötü,” diyorlardı. Dayanamadım, sordum, “Peki, sen de insansın. Sen de mi kötüsün?” İçlerinden biri “Hayır, ben iyiyim,” dedi. “O zaman herkes kötü diyemezsin,” dedim.
Sevgisini sadece hayvanlara gösterip insanları sürekli kötüleyen insanların aslında kendilerine sevgileri yoktur. Bunu yaşadığım örnek ile anlatayım. Bir arkadaşım, evinde hayvan besliyor. Sürekli de insanları yargılıyor, “Yok insanlar kötü hayvanlar iyi, yok insandan zarar gelir bu canlıdan zarar gelmez,” deyip duruyordu. Hayvan beslemeyen insanlara farklı bakıyordu. Bir gün aramızda yine böyle bir konuşma geçince “Tamam, sen evinden istediği kadar hayvan besleyebilirsin. Hangi hayvanı seviyorsun?” diye sordum. “Kedi,” dedi. Ben de aynen şunu söyledim:
“İşte! Sen hayvanlar arasında bile ayırım yapıyorsun. Neden yapıyorsun? Diğer hayvanları farklı değerlendirdiğin gibi insanları da farklı değerlendiriyorsun. Ayrıca birkaç insandan kötülük gördün diye her insandan kötülük göreceğin sonucunu çıkaramazsın; her insanı aynı kefeye koyamazsın. Sadece kedi seviyorsun, şöyle düşün, senin hayvan beslediğini bilmeyen bir başka hayvan sever de seni yargılayacak.
Ayrıca bir insan evinde hayvan beslemiyorsa bu, onun hayvan sevmediği ya da hayvanlara yardım etmediği anlamına gelmiyor. Bazı insanlar yaşadığı mekanda hayvan beslemesine müsait olmadığından dolayı bahçelerinde kulübeler yapıyorlar, hayvanları o kulübelerde besliyorlar. İnsanın kalbinde, ruhunda sevgi olduktan sonra bütün canlılara sevgi ile bakar. Çünkü sevginin içinde vicdan ve merhamet vardır. Zarar vermez.
Hem sen de bir insana muhtaçsın, bu evdeki hayvanları besliyorsun, onların yiyeceklerini nereden, kimden alıyorsun? Bir insandan. Ya da bu beslediğin hayvanlar hastalandıklarında veya kontrol için veterinere götürüyorsun. Kendin biri ile konuşmak istediğinde kimi arıyorsun? Bir insanı arıyorsun. Hasta olduğunda kime gidiyorsun? Bir doktora. O kim? Bir insan.”
Evinde hayvan besleyenlerin beslemeyenler hakkındaki ön yargıları konusuna bu kadar değindikten sonra gelelim yazımın başında belirttiğim ikinci maddeye; hayvanları sevip, besleyip insanlara zarar verenlere. Bunlar özellikle sosyal medya hesaplarında bolca hayvan resimleri paylaşırlar ya da konuştuğunuzda hayvanlara karşı sevgi dolu olduklarını söylerler ama insanlara kırıcı sözleriyle ve davranışlarıyla zarar verirler. Böyle insanlara çok rastladım.
Başka insanlara sözleriyle ve davranışlarıyla zarar veriyorlardı. Çünkü o zarar verdikleri insanlar bir ayna gibi bu kişileri kendi olumsuz yanları ile yüzleştirmişti. Karşısındaki insana zarar veren bir kişi, beslediği hayvan dile gelse ve olumsuz yanlarını yüzüne söylese sizce o hayvanı besler mi? Çoğu insan kendisi ile ilgili olumsuzlukları duymak istemediği ve hayvanlar da o kişi ile ilgili düşüncelerini söyleyemediği için hayvanlara farklı bakıyor. Oysa koşulsuz sevgi bu değildir. Zamanı gelince koşulsuz sevgiyi yazacam.
Aynı durum bitkiler için de geçerlidir. Aldığımız her nefesi doğaya borçluyuz. Sadece nefes mi? Yiyeceklerimiz, içeceklerimiz doğanın cömertliğindendir. Doğanın bir parçası olan bitkiler, çiçekler yaşadığımız, çalıştığımız iç mekânları güzelleştirir. Hepsine sevgi ile bakmalıyız. Bazen siz de şahit olmuşsunuzdur. Parkta bir çiçeğin üstüne basıp geçmek ya da onu koparmak, ağaca ve ağacın dalına zarar vermek; bunlar insanın içindeki sevgisizliği gösteriyor. “Bir çiçek koparmışım, ne olacak?” diyor. İşte, içinde sevgi olan insan o çiçeği koparmaz. O bir çiçek, o mekânı güzelleştiriyor. Ya da ağaçları kesmek ve yangın çıkarmak… Bu kişilerin en büyük sorunu hiçbir şekilde sevgi ile bakmamak.
Yazımın sonunda iki güzel söylenmiş sözle bitiyorum. “İnsan olabilmenin yolu; yaratılmış her şeye sevgi ve merhamet duyabilmektir.”
“Yaratılanı yaratandan dolayı” sever, sayar, korur ve gözetiriz.