İÇİ BAŞKA DIŞI BAŞKA OLANLAR
Sevgili okuyucularım, 11 Kasım 2022 tarihinde “Size Lezzet Veren Özdür” başlığı altında bir bilgelik hikâyesi paylaşmıştım. O yazımda, “Dış görünüşü ile özü başka olup bizi yanılgıya düşürenlerle ilgili daha detaylı bir yazıyı ilerleyen zamanda yazacağım.” demiştim. İşte şimdi zamanı geldi.
“Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok.” Hz. Mevlâna’nın beğendiğim sözlerinden bir tanesi de budur.
Dışa, görünüşe, kabuğa önem verenler içtekini göremez, özü bilemezler. Ancak tam tersi, öze önem verenler, dışı da görür ve anlarlar. İçin ve dışın durumunu, uyumunu bilirler. Nasıl ki bir meyve dıştan güzel göründüğü hâlde kimi zaman içi geçmiş veya ham çıkabiliyorsa insanlar da kimi zaman meyveler gibi bizi yanıltabilir.
Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değil ve bu hayattaki en büyük yanılgılardan biri insanları giyim kuşamlarına, mevki ve makamlarına göre değerlendirerek iyi veya kötü, pozitif veya negatif olduklarını sanmaktır.
Bir bakıyorsunuz, üstünde çok şık bir kıyafet var, son derece bakımlı bir insan. ‘Ne kadar zarif’ diye geçiriyorsunuz içinizden fakat o insanla biraz konuştuğunuzda, bir şeyler yaşadığınızda görüyorsunuz ki içi bambaşka. Davranışlarına ve ağzından çıkan sözlere inanamıyorsunuz. “Görünüşüne bak, davranışına bak, hiç böyle beklemiyordum.” diye kendi kendinize söylenmeye başlıyorsunuz. Bir de onun çıkarlarına dokunmuş iseniz o üstündeki elbiseye göre davranışı hiç ama hiç beklemeyin.
Mevkisi iyi, yaptığı işte başarılı insanlar arasında da onlara rastlamak mümkündür. Konuştuğunuzda gayet pozitif yaklaşım sergilerler, naziktirler fakat uymaları gereken kuralları, kanunları ve sorumluluklarını hatırlattığınızda işlerine gelmediği için başka bir yüzleri ortaya çıkar ve siz hiç beklemediğiniz davranışları görürsünüz onlardan. O yüzden henüz hiçbir iletişiminiz olmadan insanların dış görünüşü, insanlığı ve görgüsü konusunda karar vermekte acele etmeyin derim.
Bunu sadece insanlar hakkında değil mekânlar ve eşyalar hakkında da söylemek mümkündür. Vitrinde ışıl ışıl parlayan çok şık bir ayakkabı giydiğinizde beş dakikada ayağınızdan atmak isteyeceğiniz kadar rahatsızlık verici olabilir. Gittiğiniz bir restoran dışarıdan baktığınızda iştahınızı kabartacak kadar güzel görünebilir ama verdikleri hizmet ve yediğiniz yiyeceklerin lezzeti hiç de beklediğiniz gibi olmayabilir. Aynı şekilde uygun fiyatlı bir otele gidersiniz. Bir yandan da ‘Bu kadar uygun fiyat verdiğine göre mutlaka eksi bir şeyler vardır’ diye düşünürken çok memnun kalırsınız.
Geçenlerde bir olay yaşadım. Tur şirketlerinden birkaçına turlarıyla ilgili soru sordum. Hemen hepsinden gayet medeni yanıtlar almama karşın içlerinden dış görünüşüyle pozitif imaj çizen, müşterilerine sıcak yaklaşan, ‘iyi ve nazik bir insan’ hissi uyandıran birinin tavrı farklı oldu ve bu tavır beni şaşırtmadı. Düzenlediği turla ilgili bir soru sordum ve aldığım yanıt, “Bu sorunuzun altında art niyet var.” oldu. Ben de kendisine, “Hep dürüstlükten bahsediyorsunuz ama kanunu uygulamıyorsunuz.” diyerek uymaları gereken kuralları hatırlattım. Sürekli nezaketten bahseden bu insanın yaptığı işteki başarısına karşın kendisine gerçekleri söyleyince ne kadar kabalaşabileceğini, işine gelmeyen durumlarda karşı tarafa tepki vereceğini zaten baştan hissediyordum. Bu olayda da içinin dış görünüşünden ne kadar farklı olduğunu, verdiği cevap ve gönderdiği karikatürle kanıtlamış oldu. Beni yanıltmamıştı.
İşte böyle karakterini şık giyimi ve güler yüzüyle maskeleyenler toplumda hemen kabul görürken üstünde eski üstelik modası geçmiş bir kıyafet olan, yüzü gülmeyen insana da kimse yaklaşmaz, konuşmaz. İçindeki insanlığı bilmeden dış görünüşüyle karar verirler. Oysa insanların değeri giyim kuşamları ile anlaşılmaz. Onların cevherleri kalpleridir. Kimileri yokluk içindedir, üstlerinde kötü elbiseler olsa bile davranışları ile kendilerine hayran bırakırlar. Önemli olan görünüş değil diğer insanlara karşı nasıl davrandığımızdır.
İnsanlar birbirlerini yalnızca kılık kıyafetleriyle değil, konuşmaları, eğitimleri, mevkileriyle de yanıltırlar kimi zaman. Bakarsınız, konuşması gayet medeni, iyi eğitim almış; bu insanın ahlaklı ve erdemli davranışta bulunacağını düşünürsünüz. Gelin görün ki bu insanla iletişiminiz ilerledikçe düşüncelerinizin aksi ile karşılaşabilirsiniz.
Toplum içinde davranışlarıyla saygınlık uyandırır, eşine davranışlarına bakıp ne kadar görgülü ve kibar olduğunu düşünürsünüz sonra dışarıda gözünün içine baktığı eşine evde şiddet uyguladığını öğrenirsiniz. Neredeyse hiç eğitimi olmayan, üstü başı perişan bir insan için ise “Kendine bakmayan insan eşine ve çocuğuna nasıl sahip çıksın.” der ve yine yanılırsınız. Evinizde bir eşya kaybolduğunda evinize gelen komşunuz tarafında yapıldığını bilmesiniz de temizliğe gelen yardımcınızdan şüphelenirsiniz. Niye? Çünkü komşunuz gayet medenidir!
Böylece yaşayarak, görerek öğrenirsiniz ve dıştakinin sizi etkilemesi bir zaman sonra önemini kaybeder. Değerli olanın her zaman insanın içindeki güzellik olduğunun farkına varırsınız.
Eğer sezgilerinizi kullanır ve kalp gözü ile bakarsanız dıştaki elbiselere kanmazsınız. İçte olanı röntgen cihazıyla bakmış gibi görürsünüz. Gelişmiş insan zaten içindekileri saklamaz, içi ve dışı aynı olur. Yine Hz. Mevlânâ’nın söylediği gibi “Ya olduğunun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.”
Bu, gelişmiş insan konusunu biraz açmak isterim. Bana göre gelişmiş insan son derece dürüst olan insandır. Öz saygısı ve vicdanı olan kişidir. Öz saygı, kişinin kimliğine ilişkin bir yetkinlik ve yeterlilik hâlidir. Kendini bilir, niteliklerinin farkındadır, yoksunluk ve eksiklik duygusunun, zayıflığın başkalarıyla ilişkilerde doğurduğu davranış sapmaları onda yoktur. Kendini bilen kişi aynı zamanda karşısındakinin kişiliğini de tekemmül etmiş bir bütünlük olarak görür ve tıpkı kendisine duyduğu gibi karşısındakine de saygı duyar. Gelişmiş insan, elbette bir yanıyla iyi bir eğitimle bağlantılıdır. İyi eğitim mutlaka iyi okullar anlamına gelmez, çok yönlü ilişkilerin, merakların, okumaların, araştırmaların insana kazandırdığı toplam bir kültür olarak bunu düşünmek gerekir. Çünkü gelişerek ruhunu geliştiriyor. Ruhu gelişmiş bir insan farklı gösterir mi kendini?