POZİTİF VE NEGATİF ÖĞRETMEN
Ortaokul birinci sınıfa giden öğrenci, sandığı iki hafta sonra tekrar açıyor ve bir anıyı daha serbest bırakıyor.
Okuldaki öğretmenlerin birkaçından bahsetmiştim. Bizim sınıfa derse gelmeyen diğer öğretmenleri teneffüslerde ve okulda kıyafet kontrollü sırasında gördüğüm oluyordu. Dış görünüşlerine bakıp nasıl bir duruş sergilendiklerini de görüyordum. Bazılarının bakışları o kadar sertti ki insan gidip bir şey sormaktan çekiniyordu. Belki gerçekten içi öyle değildi ama öyle bakmak zorundaydı, öğrenciler çekinsin, disiplinli olsun diye.
Okulumuz her bakımdan disiplinliydi. Bu disiplini sağlayan tabii ki başta müdür ve öğretmenlerdi. Beni en çok rahatsız eden okulun ana kapısında girerken bir iki öğretmenin sonra da sınıfımızın bulunduğu binada en az dört öğretmenin kıyafetleri kontrol etmesiydi. Bunu anlamsız buluyordum çünkü zaten giyilecek okul formasından saçların nasıl olması gerektiğine kadar kuralları okul yönetimi baştan belirlemişti. Bana göre her öğrenci kontrole gerek duymadan bu belirtilen koşullara uymak zorunda. Bunu dışına çıkmak bence zaten hata olur. Bir kural varsa her öğrenci ona uyar.
Ben, öğretmenlerin önünde geçip sınıfıma giderken her birinin gözlerine bakıp nasıl bir ifadeyle baktıklarını anlamaya çalışıyordum. O bakışlarda, sanki ‘bir hata bulalım’ ifadesi vardı. Bir gün gri renk bot giymiştim. Tam sınıfa girerken böyle sert bakan hatta çok sinirli olduğu, dersinde bile konuşulduğunu görünce çok ters davrandığı söylenen bir öğretmen beni kenara çekti ve “Gri renk bot giymek yasak! Siyah veya lacivert olacak!” dedi. Ben usulca “Peki,” diyerek sınıfa geçtim.
Eve geldiğimde aileme hiçbir şey söylemedim. Kendi kendime düşündüm: ‘Ben bu botu ilk kez bugün giymedim. Hep giyiyordum. Başka öğretmenlerin de önünde geçtim ve hiçbir şekilde itiraz etmediler. Sadece bu öğretmen itiraz etti. Biz bu botu alırken annem okul yönetimine sormuştu. Ben modelini çok beğendiğim için okula da uygun diye aldık. Peki, şimdi neden böyle söyledi bu öğretmen?’
Ertesi gün yine aynı botu giydim, o öğretmen yoktu ama hiçbir öğretmen bir şey demeden kontrolden geçtim. O anda anlamıştım aslında öğretmenin mizacının yumuşak olmadığını çünkü konuşurken bile sertti. Oysa bazı öğretmenler hem yumuşak bir tonda konuşuyordu hem de güler yüzlüydü. Mesela müzik dersinde flüt çalmaya çalıştığım hâlde iyi çalamıyordum. Çünkü müziğe yeteneğim yoktu. Severim enstrümanları fakat o yetenek bende yoktur. Müzik öğretmenimiz o kadar sevecen o kadar güler yüzlüydü ki flüt çalamadığım hâlde hiçbir zaman öyle sert konuşmamıştır benimle. Nasıl çalmam gerektiğini yumuşak bir ses tonuyla anlatırdı. Daha sınıfa girerken bile gülümseyerek giriyordu. Bir iki öğretmenimiz daha böyleydi ve biz bundan çok memnunduk. O yıllarda nedenini anlayamıyordum ama büyüyünce öğrendim aslında insanın kendisi ile ilgili sorunların dışarı yansıdığını. Müzik öğretmenimiz kendisi ile barışık olduğu için o pozitif enerjisini sınıfa da öğrencilere de veriyormuş.
Tabii öğrenci iken çoğu öğrenci için öğretmen ne söylerse haklıdır. ‘O her şeyin doğrusunu bilir’ düşüncesi vardır. Bir de aileden “Öğretmenlerine karşı çok saygılı olup onlara herhangi bir cevap vermeyeceksin!” diye öğretilmişse asla karşı gelinmez. Aslında aileden, hiçbir büyüğe karşı cevap verilmemesi öğretilmiştir. “Çünkü büyükler her şeyin doğrusunu bilir ve onlar senin iyi olmanı istedikleri için söylerler.” Tabii ki büyükler çocukların iyi olmasını ister ama neden tavırları bunu yansıtmaz? Neden müzik öğretmeni gibi tatlılıkla anlatmaz da diğer öğretmen gibi sert ve emir vererek söyler?
İnsan, yaşı büyüdükçe daha iyi anlıyor ki negatif insanlar, öfkeli insanlar, kızgınlık içinde olan insanlar kendileriyle barışmamış, sevgiden uzak ve hayatları boyunca kontrolcü oldukları için seslerini yükseltebiliyorlar ve kırıcı konuşmalar yapabiliyorlar. Mesela ailede de ortanca amcam böyleydi. Aşırı kontrolcü ve öfkeliydi. Bu ister istemez davranışlarına yansıyordu. Çocukken büyüklerden gelen bu tür tepkilerin üzerinizdeki etkileri anlaşılmıyor ama bilinçaltında yerleşip şifalandırılmazsa ileride sizi sürekli kontrol eden veya emir kelimeleri kullanan insanlarla karşılaştığınızda sizde rahatsızlık yaratıyor ve hemen oradan uzaklaşmak istiyorsunuz veya başka türlü tepki veriyorsunuz. Çünkü kendinizi özgür hissetmiyorsunuz. Kontrol eden kişi de zaten kendi bakış açısı, kendi mantığı ve kendi ön yargısı ile size tavsiyelerde bulunuyor. Sizin bakış açınızla bakmış olsa daha farklı yol dener.
Bir gün aynı öğretmen beni tekrar çevirdi. Kapıda durmuş geçen öğrencileri kontrol ettiğini görünce durumu anlattığım bir arkadaşım “Öğretmene görünmeden sınıfa geç, diğer öğrencilerin arkasına saklan.” diye önerdi. Kabul etmedim, “Nasıl geçmem gerekiyorsa aynı şekilde geçerim.” dedim. Tam geçiyordum ki öğretmen yine beni çevirdi. “Bu renkte bot giymek yasak demiştim!” Üslubu yine sertti. Bu sefer sessiz kalmadım, dedim ki “Öğretmenim ben hep bu botu giyiyorum. Gören hiçbir öğretmen sesini çıkamıyor. Okula başlarken bu renge okul müdürü izin vermişti.” Bunun üzerine bir şey diyemedi, kısa bir sessizlikten sonra “Ama çoğunlukla siyah ve lacivert.” dedi. Hiç sesimi çıkarmadan sınıfın yolunu tutum. Başka bir okuldan geldiğini sonradan öğrendiğim bu öğretmene bazı öğrenciler lakap takmıştı, gördükleri yerde hemen lakabını kullanarak “Kaçın …. öğretmen geliyor.” diyorlardı.
Eve dönünce ablama sordum. Ablam, “Bizim dönemimizde bu öğretmen yoktu. Yeni gelmiş olabilir.” dedi. Annem de “Eğer istemiyorlarsa onun söylediği renkte bot alırız.” dedi. Ama ben istemedim. Çünkü bir tek o kabul etmiyor diye başka bot alamazdım. Ondan sonra da zaten uyarıda bulunmadı.
Aslında insan, karşısındaki kim olursa olsun yanlış bir davranışta bulunuyorsa bunu saygılı olarak söylemeli. Çocuk diye haklı da olsa büyüklerin hep söylediklerine evet demek zorunda kalmamalı.