Sevgili okuyucularım, ruhsal gelişim veya ruhsal bakımdan gelişmiş olmak, deyince ne anlıyoruz? Ruhsal gelişim hakkında insanlar çok farklı tanımlar yapabilir. Gelişim, aslında büyüme ve evrimleşmedir. Her birey dünyaya gelirken belli bir kimlikle ve potansiyelle doğar. Bu kimlik ve potansiyel, aile ve çevreden öğrenilenlerle yavaş yavaş şekillenir ve birey kendi içindeki yetenekleri açığa çıkarmaya başlar.
O hâlde kendi içimizdeki yetenekleri kullanmak için kendimizi eğitmeliyiz. Ondan da önce o yeteneklerimizin farkında olmalıyız. Örneğin spora karşı yeteneğimiz var veya müzik ya da şifacı yeteneğimiz var; onu geliştirmek gerekiyor. Tabii ki bu bir günde olmuyor; üzerinde çalışmak şart. Bu çalışmayı etkili kılan ise istikrardır. İnsan her gün istikrarlı bir şekilde kendi üzerinde çalıştığında zaman içinde kendini geliştiriyor ve yeteneğini kullanmaya başlıyor. Diğer bir deyişle başarılı sonuç elde etmek için vazgeçmeden düzenli şekilde çalışmak gerekiyor. Örneğin bir gün çalışıp bir hafta ara vermek yerine her gün 10 dakika gitar çalmaya çalışan bir insan içinde var olduğunu bildiği müzik yeteneğini istikrarlı tutumu sayesinde geliştirecek ve bir süre sonra iyi besteler yapabilecektir.
Bu gelişim sürecini okul eğitimi ile de örneklendirebiliriz. İstisnai durumlar hariç, ilkokulu bitirmeden ortaokula, liseyi bitirmeden üniversiteye başlamak olanaksızdır. Üniversite mezunu olabilmek için mutlaka ilkokuldan başlayarak eğitim sisteminin tüm aşamalarından geçmek gereklidir.
Hepimiz doğuştan getirdiğimiz bazı kişilik özelliklerine sahibiz. Yaşamımız boyunca bu özelliklerimize koşullara bağlı olarak yenileri ekleniyor. İşte burada artık doğuştaki kimliğimizden uzaklaşıp hayat şartlarına göre farklı kimliklere bürünmeye başlıyoruz. Bu noktada birçok insanın yaptığı ruhsal gelişim için çabalamak yerine önce hayatın koşullarını değiştirmeye çalışmak oluyor.
Oysa Carl Gustav Jung’un söylediği gibi “Kimse ışığı hayal ederek aydınlanmaz. İnsanı aydınlatan karanlığı idrak etmektir.”
Çoğu insan ışığı dışarıda ararken yalnızca bazı insanlar ışığı kendi içinde aramaya yöneliyor.
Işığı içinde aramaya başlayan insan artık kendi ruhsal gelişimine, büyümesine ve evrimleşmesine doğru adım atmıştır. Çünkü içindeki o potansiyelin ışığı ve o ışığın gücü hakkında farkındalığa erişmiştir.
Yukarıda ruhsal gelişimin deyince ne anlıyoruz, diye sormuştum? Bana göre ruhsal gelişim insanın kendi içinde dönüp kendini tanıması ile başlar. “Ben kimim?” ve “Ben şu anda nasıl bir ruha sahibim?” sorusunu sormasıyla başlar.
Çoğu kez yaşadığım bir örnekle anlatmaya çalışayım. Ruhsal gelişim konusunda sohbet ettiğim birçok insan kendini iyi insan, karakter sahibi, sevgi dolu, merhametli ve şefkatli olarak tanımlıyor. Bu yüzden de ruhsal gelişime ihtiyacının olmadığına inanıyor. İçine dönüp “Hayatım boyunca hangi travmaları yaşadım? Bilinçaltında neler var? Hangi korkularım var? Gelecek ile ilgili ne endişem var?” diye sormak yerine “İyi insanım,” demekle yetiniyor. O insanlara “Hiç olumsuz bir duygun olmadı mı? İçsel bir bütünlük sağlandın mı?” sorusunu sorduğumda kolayca “Evet,” diyorlar.
Carl Gustav Jung’un başka bir sözü şöyledir: “Görüşünüz ancak yüreğinizin içine baktığınızda berraklaşır. Dışa bakan düş görür, içe bakan uyanır.”
Uyanmak için önce farkındalık gerekir. Çünkü ancak farkındalık kazanıldığında insan kendi ruhunu bir üst seviyeye taşıyabilir. Temel sorun, hata yapmaktan korkmaktır. Aslında hata yapmak ruhsal gelişimi sağlar çünkü insana hatalardan ders çıkarma olanağı verir.
Ruhsal gelişim, zaman ile ölçülebilen bir kavram olmadığı için bir gün, birkaç ay veya birkaç yıl gibi zaman aralıklarına bağlı olarak gelişim sağlandığı söylenemez. Ruhsal gelişim ancak insanın kendi karanlığını ve gölgelerini kabul etmesi ile başlar. Her gün içimize dönüp kendimizi değiştirmeye başladığımızda merdivenin bir üst basamağına çıkabiliriz. Ayrıca kalabalık içinde ruhsal gelişimi gerçekleştirmek olanaksızdır, bu yüzden insanın mutlaka kendisi ile baş başa kalabileceği zaman dilimlerine ihtiyacı vardır.
Ruhsal gelişim sürecinde içe dönüş hem gelişimi engelleyen olumsuz duygu ve düşünceler hem de olumlu yanlar ve parlatılması gereken potansiyel yetenekler hakkında bir fikir verecek ve farkındalık oluşmasını sağlayacaktır.
Ruhsal gelişimi nelerin engellediğini bulabilmek için yapılması gereken duygu ve düşünceleri izlemektir. Daha doğar doğmaz deneyimlemeye başladığımız duygular bilinçaltında kayda alınır ve hayat boyu peşimizden gelir. Ancak bize o duyguyu yaşatan olay, durum, nesne, ses, koku gibi duyularla algılanabilen bir tetikleyici ortam oluştuğunda tekrar gün yüzüne çıkar. Yukarıda söz ettiğim gibi gündelik yaşamdan edindiğimiz öğretilerle şekillenen düşüncelerimiz de duygularımızla benzer şekilde olumlu veya olumsuz nitelik taşır.
İşte kendi içimize dönüp duygu ve düşüncelerimizi izlemeyi öğrendiğimizde hangi durumda hangi olumsuz duygu ya da düşüncelerin ortaya çıktığını, tetiklendiğini netleştirmemiz mümkün olur. Böylece öfke, üzüntü, kırgınlık, kin, nefret, kıskançlık, kibir gibi olumsuz duygular ve karamsarlık, kötümserlik gibi olumsuz düşünceler hakkında bir farkındalığa ulaşmak, çözüm bulmak için hangi adımları atmamız gerektiği konusunda da bize yön verir.
Bu aşamaya kadar gelebilmek bile ruhsal gelişimin başladığının işaretidir. Önemli olan ister olumsuz ister olumlu olsun insanın bütünü ile kendini kabullenmesi ve ruhsal gelişimini engelleyen yanlarını şifalandırmaya çaba göstermesidir.
Geçmişte yaşadığı travmalara, üzüntülere, acıları karşı içinde hâlâ öfke, kırgınlık, kızgınlık taşıyan ve şifalandırmayan insanlarla konuşurken aldığım cevap genellikle “O insan hayatımda olmasa veya o insan kötülük yapmasa ben neden öfkeleneyim, neden negatif duygu taşıyayım,” oluyor. İşte aslında o öfke duygusu, içindeki karanlık kalmış veya psikiyatride ilk kez Carl Gustav Jung’un ortaya attığı bir kavram olan “gölge” yanını görmek istememesinden kaynaklanıyor.
Yalnızca öfke değil, kin, intikam duygusu, nefret, korkular, gelecek kaygısı, kıskançlık, kaybetme korkusu, bencillik gibi olumsuz duygular da ruhun gölgesi; karanlık yanıdır. Örneğin kaybetme korkusu olan insan pozitif görünse de mutlaka duyguları negatife dönüşür çünkü maddi ve manevi olarak kaybettiği zaman üzülür ve kendisine zarar veren kişilere öfke duyar.
Kıskançlık duygusu yaşayan insan kendisinin yetersiz görmesi ve özgüveni olmayışından kabul etmiş olsa bunu duyguyu şifalandırıp kendi olumsuz duygudan kurtulmuş olur.
Olumsuz düşünceler de olumsuz duyguları tetikler. Etrafımızdaki insanlardan bir olumsuzluk duyduğumuzda hemen negatif bir düşünceye sahip oluruz. Bunun nedeni duyduklarımız değil, düşünce biçimimizin negatif olmasıdır. Çünkü o insan bize o negatif düşünceyi söylediğinde içimizdeki korkuyu tetikliyor ve açıya çıkarıyor. Örneğin her şeye çok yüksek oranda zam yapılacağını duyunca çoğu insan, gelirim bunu karşılamaya yetecek mi korkusuna kapılır. Dünyada bir virüs salgını olacak denildiğinde o virüs beni ve sevdiklerimi etkilerse ne olacak korkusu duyulur. Sürekli negatif düşünmek bilinçaltına negatiflik atmaktır. Bu da insanı ister istemez yorar.
Ruhsal gelişimini gerçekleştirmek isteyen insan, bu negatif düşüncelerin kaynağını bulur ve onları şifalandırır.
Ruhsal gelişim merdiveninde basamakları çıkabilmek için insanın önce içindeki bütün olumsuzluklardan kurtulması; sürekli kendi içine bakması gerekiyor. Kendini geliştirmek isteyen zaten etrafında olup bitenlerden etkilenmez. Sadece her hatasında ve kendisine yapılan davranışlarda ders alıp dönüştürmek için gerekeni yapar.
Ruhsal gelişimde sadece gerçek sevgi vardır. İnsan ancak kendini tam olarak seviyorsa ve içsel barışını sağlamışsa diğer canlılara o gerçek sevgisini verir.
Korkularınız, olumsuz duygularınız, olumsuz düşünceleriniz, sürekli kendinizden kaçmanız, yaptığınız hatalarla yüzleşememeniz ne size fayda sağlar ne de başkalarına faydalı olmanıza izin verir. Çünkü kendi yarasına merhem olamamış bir kişiden başkasına olması beklenemez. Aynı zamanda evren size ruhsal gelişim için önünüze sizi üzecek olaylar çıkarır önemli olan bunu fark etmeniz ve kendi yolculuğunuza adım atmanız.
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.