İnsan olmanın en güzel yanı; duygulara sahip olmak, duygularımızı dile getirmek, konuşabilmek.
Ruhsal olgunluğa ulaşmak ve duygusal zenginliği yaşamak için duygularımızın farkında olmak ve onlarla dostluk kurmak çok önemlidir. Duygularımız, aşkımızın, tutkularımızın, özlemlerimizin, umutlarımızın temel rehberidir. İnsanlarla olan ilişkilerimizde duygularımız en büyük güç ve yönlendiricidir. Yalnızca akla bırakılmayacak konularda yolumuzu aydınlatan duygularımızdır. En temel duygularımız olan sevgi, sevinç, coşku, mutluluk yaşamımızı zenginleştirir. İnsanı duygularından soyutlayarak anlayamayacağımız gibi, kendini duygularından soyutlayan insanların da yaşamın anlamını bulmaları olanaksızdır.
Duygularını doyasıya yaşayan, duygularıyla arkadaş olan, duygularını fark etmeyi öğrenen ve onun yol göstericiliğinden yararlanabilen insan sayısı yok denebilecek kadar azdır. Çünkü duygularımızı tam olarak yaşamamıza, duygularımızı tanımamıza, anlamamıza olanak sağlanmamıştır. Anamız, babamız, çevremiz ve toplum baskıları duygularımızla baş başa kalmamıza engel olmuşlardır. Duygularımızı saklamaya ve içimize kapanmaya çalıştıkça bu bizde alışkanlık haline gelip duygularımızla bağlarımızı zayıflatmıştır. Geliştirebileceğimiz en büyük beceri duygularımızın farkında olmak ve özgürce yaşamalarına olanak sağlamaktır.
Çevremiz duygularımızı hedef alan tuzaklarla doludur.
Çocukken, en çocukça duygularımızı bile saklamak zorunda kalırdık. “Ayıptır, çirkindir, yapma, gülme, ağlama” diye duygularımızı doyasıya yaşamımıza engel olunurdu. Uslu denilen çocukların, akıllı denilen insanların, başarılı denilen kimselerin davranışları örnek gösterilirdi. Kendi duygularımızla baş başa bırakılmadık. Analarımız, babalarımız, dedelerimiz, teyzelerimiz, dayılarımız örnek oldu; onları taklit etmeye, onlar gibi davranmaya zorlandık. İnsan kendi duygularını yaşayamayınca başkalarının duygularını yaşamaya ve mutsuzluğa mahkûm olur.
Ağlamaktan, gülmekten, neşelenmekten, üzüntümüzü derin biçimde hissetmekten, heyecanlarımızı ortaya dökmekten utandırılarak büyütüldük. Ne zaman ağlasak susturulduk. Kahkahalarla güldüğümüzde ciddiyetsiz damgası yedik. Duygularımızı bastırabilmek için doğal olmayan yollar aradık. Sigara, alkol gibi zararlı bağımlılıklar edindik, maskelerin arkasına gizlendik, duygusal boşluğumuzu abur cubur yiyeceklerle doldurmaya çalıştık. Kendi duygularımızı başkalarınınkiyle karıştırdık. Kendimiz olamadan ve ne istediğimizi bilemeden yaşadık. Arkadaşlıkta, evlilikte, aile ilişkilerinde duygularımızı saklamaya, olduğumuzdan farklı görünmeye çalıştık. O zaman da gerçek ve samimi ilişkiler kuramadık. Kendimiz olamadığımız gibi, görünmeye çalıştığımız kişilik hiç olamadık.
İnsan ilişkilerinde duygular çok etkilidir. Duygularımızı içtenlikle ortaya koymak karşımızdaki insana da aynı cesareti verebilir. Herkes birbirine karşı açık olursa, duygularını, saklamadan ortaya koyarsa, karşı tarafın deneyimlemesine olanak sağlayacak kadar anlayışlı davranırsa, insanlar her yönleriyle ve gerçek bütünlükleriyle ortada olurlar.
Duygulara müdahale etmek, ayıplamak, kınamak, susturmak doğru işleyen enerji sistemini bozar. İnsanların en insancıl deneyimi duygularını fark etmek, onların akışına uymak ve bu doğal süreci kendi doğallığı içinde yaşamaktır.
Eşinizin, çocuklarınızın, yönettiğiniz insanların yollarını kesmeyiniz; sizin kopyanız olmalarını istemeyiniz. Özgür bırakınız; duygularını tanımalarına, dost olmalarına ve kendi duygularının zenginliği içinde yaşamalarına olanak sağlayınız.
Ne yaşarsak yaşayalım, bu hayatın içinde her nefes alış-verişimizde, sahip olduğumuz her şey için önce şükredelim. Bir gün hiç aklınıza gelir miydi, duygularım var çok şükür demek; duygularınız olduğu için ve özgürce davranabildiğiniz için her duyguya teşekkür etmek.
Geçmişte yaşanan bu duyguları öfkeyi, kızgınlığı vs. yine bize hatırlattığı için, şimdi dönüştürme gücümüzü kullanabilmemiz için, geçmişten ders çıkarıp farklı davranmamıza yardımcı olduğu için, tüm duygularımıza teşekkür edelim.
Özgürleşebiliriz bu duygulardan… Aynı şekilde davranmayı bırakarak her şeyi değiştirebiliriz. bunlar bize nasıl yaşamak istemediğimizi öğretti. Öfke, nefret içinde kızgın bir insan olmanın ne size ne de çevrenizdeki insanlara bir faydası olmadığını, hatta bu duyguları taşıdığınızda, domino taşlarının devrilmesi gibi her olumsuz olayın arka arkaya geldiğini ve yaşamın bir kaosa çevirdiğini görmüşsünüzdür.
Hangi duygulardan yaşamak sizin elinizde…
Yaşamın her anında duygularımızı kucaklayarak, bu duygular içinde var olmanın muhteşemliğini yaşayarak, yepyeni seçimler yapabiliriz.
ALINTI
Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.