“Kendini tanımak” konusunda birkaç yazım olmuştu. Son olarak 25 Temmuz 2023’te “Kendini Keşfet” başlıklı bir yazı yazmıştım. Orada biraz da olsa ilişkiler konusundan bahsetmiştim.
İnsanların en büyük sorunu hangi tür olursa olsun diğer insanlarla ilişkilerinde yaşadıkları sorunlardır. İlişkilerde sorun ortaya çıktığında ilk yapılan şey hemen karşı tarafı yargılamak ve suçlamak oluyor. Aslında insan kendi ile yolculuk yapsa yargılama ve suçlama yoluna girmeyecek. Kendine olumsuz gelen bir şeyi karşı tarafa hakaret etmeden saygı çerçevesinde söyleyecek. Ama içe dönük bir yolculuk olmadığı için daha kolay olanı; suçlamayı tercih ediyor.
Herkesin kendine has bir yaşam tarzı var. Bu, çocukluktan itibaren alınan bir tarzdır ve aile, öğretim görülen okullar, sosyal çevre ile sınırları belirlenen kalıplar, şekiller yaratır. En nihayetinde bu kalıplar ve şekiller insanın kişiliğine ve karakterine yön verir. Nasıl ki insanın kendine ait giyim tarzı, yemek, seyahat, müzik tarzı varsa bir de yaşam tarzı vardır ve ilişkilerini önemli ölçüde etkiler.
Bunları biraz daha detaylandırarak ele almak isterim.
En çok sorun yaşanan ilişki türü olan kadın-erkek ilişkileri ile başlayalım. İnsanın kendini tanımadan başladığı her ilişki sorun yaşamaya açıktır. Çünkü beklentiler yüksektir. Çoğu zamanda başlangıçta rahatsız eden, göze batan noktalar “Nasıl olsa ben bunu zamanla değiştiririm.” şeklindeki yanlış bir düşünceyle görmezden gelinir, üstü örtülür. İlişki ilerledikçe o görmezden gelinenler kocaman bir sorun yumağına döner ve bu kez karşılıklı suçlamalar, “Sen değiştin”ler havada uçuşur. Oysa kimse değişmemiştir. İki taraf da kendi yaşam tarzına göre ilişkiyi sürdürmeye çalışmıştır. Aslında bu iki kişi daha başlangıçta kendi iç dünyasına baksa kendi yaşam tarzını, hayata bakışını, düşüncelerini, duygularını ve korkularını iyi anlasa o ilişkiye başlamayacak. Başlasa bile ilişkide sorun yaşandığında birbirlerini kırmadan, üzmeden, farklı olduklarını kabullenerek bir karara varacaklar.
Duygusal bir ilişki yaşadığınız erkek veya kadının flörtöz bir kişiliği varsa ve birlikte olduğunuz zaman başkalarına karşı flörtöz davranışlar sergilemesi sizi rahatsız etmiyorsa sorun yoktur. Çünkü kabul etmişsiniz, yaşam tarzını onaylıyorsunuz, aynı bakış açısına sahipsiniz demektir. Bu durumda şikâyet etmezsiniz. Kendiniz de üzülmezsiniz. Hatta siz de flörtöz iseniz eşinizin sesi çıkmaz çünkü aynı yaşam tarzını benimsemişsinizdir.
Bu, size uygun bir yaşam biçimi değilse kabul etmezsiniz, size rahatsızlık verir. Fakat o ilişkiyi bitirmek de istemezsiniz. Onun değişmesini istersiniz. Bir gün düzeleceğini ümit ederek beklersiniz. Aslında değişmesini ümit ederek onu kabul ediyorsunuz ama diğer yandan kendi ruhunuzu incitiyorsunuz. Yaralı bir ruh olarak, mutsuz ve huzursuz olarak birlikteliğe devam ediyorsunuz. Sürekli de şikâyet edip kendinizi üzüyorsunuz.
Burada görmeniz gereken şey sizin o kişiden tamamen farklı bakış açısına sahip olduğunuz, yaşam tarzınızın çok farklı olduğudur. O zaman kendi farkındalığınız ile “Neden bu ilişkiyi sürdürüyorum?” diye sorabilirsiniz. Bunların sebebi nedir? Bağımlılık mı? Korkularınız mı? Maddi kaygılar mı? Daha iyisini bulamayacağız için mi? Yalnız kalmak istemediğiniz için mi? Çevre için mi? Bu sorulara vereceğiniz dürüst yanıtlarla kendinizi tanımaya başladığınızda bu ilişkiye neden devam ettiğinizi ve neden bırakamadığınızı görürsünüz.
Diğer yandan sizin yaşam tarzınızda sadakat önemlidir fakat eşiniz, sevgiliniz veya arkadaşınız için önemli olmayabilir. Siz hiçbir ihtiyaç olmadan o ilişkide sadece sevgiye odaklanırsınız ama karşı taraf sadece ihtiyaç hâlinde sizi sevdiğini söyler. Siz ahlaklı ve erdemli yaşamak istersiniz. O kişi için bunlar önemli değildir, maddi ve manevi olarak insanların haklarını yer. İşte bu davranışlar size bir süre sonra ters gelmeye başlar. İki seçenek vardır. Ya ilişkiyi sürdürüp ruhunuzu yorarsınız ya da noktalarsınız. İkinci durumda o insanın hayatına yeni birilerinin girmesine de şaşırmamalısınız. Çünkü onu o şekilde tercih edecek birileri mutlaka olacaktır, aynı bakış açısına sahip birileri ile yaşam tarzı mutlaka uyuşacaktır.
Diyelim ki siz paylaşmayı seviyorsunuz fakat karşı cins olsun aynı cins olsun fark etmez, o kişiler paylaşmayı sevmiyorsa hem görüşüp hem de şikâyet ediyorsanız yine kendinize dönüp “Neden bunu yapıyorum?” diye soracaksınız. Karşı tarafı suçlamayacaksınız veya yargılamayacaksınız. Aynı şekilde cimri olan veya karamsar olan, öfkeli olan, kıskanç olan ya da kendi ihtiyacına göre iyi davranan, kendi ailesini ön planda tutup size değersizlik yaşatan ilişkilerde hem birlikte olup hem şikâyet etmek yerine neden birlikte olduğunuza bakmanız gerek.
Bu iş için de geçerlidir. Patron işini düzgün yapmayan çalışanı hem başkasına şikâyet eder hem de işe devam etmesi için çabalar. Oysa ya işine son vermeli ya da şikâyet etmemeli. Çalışan için de öyle. Eğer işyerindeki ortam huzursuzluk veriyorsa ve işten ayrılmak yerine bundan sürekli şikâyet ediyorsa hem ruhunu incitmiş oluyor hem de kendine işkence ediyor. Bunun altında ne yatıyor? Yeni bir iş bulamamak, daha iyi para kazanamamak korkusu mu? Aslında mutsuz ve huzursuz olduğunuz yerde elde edeceğiniz kazancın hiçbir zaman bereketini göremezsiniz.
İnsanlar kendilerine karşı son derece dürüst olursa ilişkiler konusunda dürüstlük kendiliğinden gelir. Çünkü neden ve ne amaçla o ilişkinin içinde olduklarını bilirler. İnsan kendini tanıdığında kalp mi konuşuyor ego mu bilir. Çünkü zihin konuşur ama kalple yol alınır.
İlişkilerde üzülmek istemiyorsanız önce kendiniz ile olan içsel çalışmaları yapın. O zaman zaten sizin yaşam tarzına ve bakış açınıza, düşüncelerinize uygun olmayan insanlar hayatınızda olmazlar. Çünkü artık sizin enerjiniz değişmiş, farklı olmuştur.
Herkes kendi tarzına göre insanlarla ilişkilerine devam eder.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.