İnsan ilişkileri türlü türlü. Bunların içinde en önemlilerinden biri de arkadaşlık veya dostluk yapmak. Hayatımıza bakalım. “Arkadaş” dediklerimiz gerçek arkadaşlarımız mı? Menfaat arkadaşlığı mı yapıyoruz yoksa gerçekten o kişiye ihtiyacımız olduğu için mi? Burada gerçekten kendimize çok dürüst olmamız gerekiyor.
Eski insanların söylediği bir söz vardır: Bir tane dostun varsa sen çok şanslısın.
Ne yazık ki bu şans giderek kaybediliyor. Çeşitli nedenlerle her geçen gün insanlarda sevgi azalıyor ve arkadaşlıklar yüzeyselleşiyor.
Arkadaşlık veya dostluk kavramı herkese göre değişir. Bu yazımda sadece kendi düşüncelerimi, duygularımı ve arkadaşlığa bakış açımı anlatacağım. Tabii her zaman olduğu gibi yaşadıklarımdan örneklerle…
Bazen aramızda konuşuruz, “Eskiden komşuluk, arkadaşlık, dostluk böyleydi.” diye. Eskiden öyleydi de şimdi niye böyle? Şimdi ne değişti? Üstelik eskiden teknolojik olarak daha az imkân vardı. İnsanlar telefon yokken mektupla ulaşıyorlardı birbirlerine. Hem de daha samimi ve içten arkadaşlık oluyormuş ve oluyordu. İster okul yıllarında olsun ister mahalle veya iş arkadaşlığı, daha sağlam ve uzun ilişkiler yaşanıyordu. Çünkü eskiden hesapsızdı arkadaşlıklar, menfaatçilik azdı. Hayat şartları zorlaştıkça maddiyat ön plana çıkmaya ve ilişkiler de menfaat üzerine kurulmaya başladı. Günümüzde yaşadığımız durum maalesef böyle. Eğer manevi değerlere, SEVGİYE önem verilmiş olsa ilişkiler sağlam olur.
Hemen hemen her yazımda belirttiğim gibi insan kendisini çok iyi tanıması gerekiyor ki nasıl bir arkadaşlık beklediğini, bir arkadaşlığı nasıl sürdürebileceğini bilsin. İnsan kendini tanımıyorsa öyle olumsuz arkadaşlıklar yapıyor ki. Sonuç olarak hep üzülen taraf oluyor. Sonra da karşı tarafı suçluyor. Hâlbuki kendini tanısa nasıl bir arkadaşlık istediğini bilecek, karşıyı suçlamayacak, kendisine olumsuz gelen şeyleri karşı tarafa açık ve samimi olarak söyleyecek. Böylece sağlıklı bir arkadaşlık sürdürecek.
İlişkilerde en büyük sorun açık ve net olmamaktır. Bu yüzden olumsuzluk yaşandığı zaman birbirini üzmeler, hakaretler, kalp kırmalar yaşanıyor. Baktığımızda herkes birbirini çok seviyor. Kullanılan hitaplara bakıyorsunuz, herkesin ağzından bal damlıyor. Sonra menfaatler çakıştığında bir anda o sevgi dolu kelimeler, bir dakika önce söylenen tatlım, hayatım, aşkımlar kalkıyor, yerine başka bir şey geliyor. Şimdi ne oldu? Bir dakika önce “Tatlım.” dediğin arkadaşın sana ne kadar kötülük yapmış olabilir ki bir anda ona hakaret ediyorsun veya ilişkini kesiyorsun? İşte bu arkadaşlığın altında gerçek sevgi yok! O anda birbirlerine iyi geliyorlarsa ya da bir taraf kendi menfaatleri için karşıdakini kullanıyorsa orada arkadaşlık da yoktur gerçek sevgi de. İlişkilerde her zaman denge gereklidir. Eğer sürekli birisi veriyorsa zaten sürmüyor. Çünkü bir taraflı sevgi oluyor.
Şimdi kendi hayatınızı düşünün. Gerçekten, kalpten sevdiğiniz kaç arkadaşınız var? Hiçbir menfaat olmadan özlediğiniz, konuşmak istediğiniz, buluşmak istediğiniz kaç arkadaşınız var? Bu gibi sorulara dürüstçe cevabınız ne olacak? Kendinizi sınayın.
Başta yazdığım gibi herkese göre farklı bir arkadaşlık tanımı vardır, bakış açısı değişebilir. Bana göre, sürekli alışveriş yaptığım marketin çalışanları, kasap ve diğer esnaf arkadaşımdır çünkü onlarla o anda konuşuyorum. Karşılıklı hatır soruyoruz veya yaşadıkları olumsuz bir olayı anlattıklarında dinliyorum, üzerine konuşuyoruz.
Mesela bazı insanlar aramıyor, sormuyor ama ”Seni çok seviyorum.” diyor ve bunu arkadaşlık olarak tanımlıyor. İşte bu benim bakış açıma uymuyor. Çünkü sevgi varsa paylaşmak vardır. İnsan sevdiği zaman özler, arar, hatırını sorar. Şimdi artık eskisi gibi de değil, teknoloji diye bir şey var, akıllı telefonlar var. SMS çekebilirsin. Mail atabilirsin. Tabii ki sevebilir, çok sevdiğini söyleyebilir ama benim arkadaşlık anlayışıma uymuyor. Çünkü insanın sevincinde ve üzüntüsünde yanında olmadıktan sonra ya da sesini duymak için bile olsa bir gün arayıp “Nasılsın?” demedikten sonra bu, arkadaşlık olmuyor.
Bu düşüncemi dile getirdiğimde insanlar “Beklentiye giriyorsun.” diyorlar. Hayır, beklenti değil. Şu ince çizgiyi ayırt etmek gerekiyor: O kişi size hediye almış ama siz onun karşılığını yapmamışsınız ve buna içerlemişse ya da siz “desinler diye” karşılığını yapmışsanız beklentiden söz edilebilir. Tabii ki her gün aramak ve sormak olmaz. Ama bir insanın sosyal medyaya ayıracak vakit bulduğu hâlde paylaşımlarına “Seni çok seviyorum.” diye yazdığı arkadaşını aramayıp sadece işin düştüğü zaman araması ya da hiç aramayıp arkadaşı aradığında konuşup buluşması bana samimi gelmiyor. Sadece diğer saydıklarımı; marketteki çalışanı, çiçekçiyi, kasabı daha samimi buluyorum. Çünkü onlarda duygusal bir sevgi yok sadece evrensel olarak sevgi var.
Bir de vakitsizlikten yakınanlar var. İşte onlara sormak istiyor insan, “Sosyal medyada saatlerini harcıyorsun, televizyon karşısında oturup saatlerce seyrediyorsun. İki dakika zamanın hiç mi olmuyor?” Fakat “Seni seviyorum.” diye geçiştirmeyi tercih ediyorlar. Zaten herkes birbirini o kadar çok seviyor ki(!) her gün olumlu yerine olumsuzluklar yaşanıyor ilişkilerde. İnsanın kendisine dürüst olması o kadar önemli ki.
Sonra bu kişiler, mesela tatile gidecekse sizi çağırır. Sizi bir kere aramamış sormamış, yalnız gitmemek için sizi arar ya da mesaj yazar hem de size “Sevgili arkadaşım.” der. İşte bu da bana samimi gelmiyor. Çünkü paylaşmak yalnızca ihtiyacını gördüğü zaman aramak, sormak değildir. Benzer şekilde birlikte tatile gider gelirsiniz, sonra siz ararsınız o kişi sizi aramaz ama o da “Arkadaşım.” der. Bu da bana göre özel bir arkadaş değil sadece o anı yaşamak için sizinle arkadaşlık yapıyor.
İlişkide sevgi varsa kurulan arkadaşlık da sağlam olur. Hiçbir iletişim kurmuyor sadece kendi menfaati gerektirdiğinde arıyorsa ve görüşüyorsa o benim gerçek anlamda arkadaşım değildir. Her zaman söylediğim gibi, insan ne kadar uzakta da olsa gerçekten seviyorsa bir şekilde irtibata geçer.
Tabii arkadaşlar arasında zaman zaman anlaşmazlık da olabilir. Eğer sevgi varsa oturup konuşulur, iki taraf da varsa hatasını kabul eder, tekrar başlanır. Ama sevgi varsa! Zaten o sevgiyi insanın ruhu ve kalbi hissediyor ya da menfaat sevgisini. Anlaşmazlık yaşandı diye öyle uzaklaşmak olmaz, insan sevdiği insanla sorunlarını mutlaka çözer. Bakılır, eğer karakterler uymuyorsa “Tamam.” denir ve orada bırakılır. Ama karakterlerin uymadığını söyledikten sonra menfaat için veya yalnız kalmamak için aramak olmaz. Çünkü gerçek arkadaşlık karşılıklı samimi olmaktır. Hatalarla yüzleşmektir. Siz bir adım atarsınız SMS gönderirsiniz, karşınızdaki o anda adım atmaz, sonra bir neden olur arar, işte buna diyecek bir şey yoktur.
Değerli okuyucularım, arkadaşlık konusunda anlatacak çok şey var. Fakat bugün için burada noktayı koyuyorum. 6 Ekim Cuma günü yaşadığım örneklere de değinerek kaldığım yerden devam edeceğim.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.