SEZGİLERİN YALINSA HESAP YAPMAYI BİLMEZ (1)

Her birimiz hayatımız birçok evresinde önemli karar almışızdır ve yaşamımız devam ettiği sürece de yeni ve önemli kararlar almaya da devam edeceğiz.  Peki, bu kararları mantığımızla yoksa sezgilerimizle mi aldık ve yenilerini nasıl alacağız? Dinlediğimiz ses gerçek manada ki içsel sesimiz mi (rehberlik)? Sözünü ettiğimiz içsel ses nedir? Şimdi hep birlikte bu konunun derinliklerine doğru keyifli ve öğreti dolu bir yolculuğa çıkalım.

Sezgisel karar alma; insanın ‘iç sesini’ dinlediği anlarda meydana gelir. Burada sözünü ettiğimiz ‘sezgi’ terimi ilk defa Kanadalı gazeteci-yazar Malcolm Gladwell tarafından dile getirilmiştir. Malcolm der ki: ‘Az bilgiyle doğru karar almak, insanın sezgisel gücü sayesindedir.’ Diğer taraftan sezgi: ‘Düşünmeden düşünebilme yeteneğidir.’ Sezgisel zekâ ise; ‘en kısa zaman dilimi içinde en yaralı kararı alma yetisine dayanır.’

Sezgilerin var oluşu ve gelişimi her insanda farklılıklar gösterir. Çoğu insanda muhtemel standartta sezgiler mevcuttur. Onların sezgi dedikleri bu duydu aslında yaşanmışlıklarla edinilmiş tecrübelerin hayatın çeşitli evrelerinde ki kararlara, hareket ve tavırlara yansımasıdır. Ne var ki bazı insanlarda da gerçek sezgiler vardır.  Bu kişilerde ki sezgiler Allah tarafından bahşedilen üstün bir güce sahiptir ve bu güçlü sezgiler kişi dünyaya geldiği andan itibaren onun ruhunun parçasıdır. Bu ifadeye kabul edilebilir bir bilimsel destek ararsanız eğer, astronomi biliminden destek alabilirsiniz. Kişinin doğum haritasına bakıldığında onda var olan sezgilerin gücü gün gibi karşınıza çıkacaktır. Her şeyden öte burada asıl önemli olansa, bu güçlü sezgileri ve onun rehberliğini anlayabilmek ve kullanabilmektir. Konuyu şimdi vereceğim örneklerde ki ayrıntıya dikkat ederek bakalım: ‘ Hayatında notanın ne olduğu bilmeyen, müziğe dair hiçbir eğitimden geçmemiş bir kişinin, dudakları arasından dökülen bir nağme, gırtlağından çıkan bir tını onun sanki bir müzik dehası olduğunu size düşündürebilir. Böyle nice insanlar vardır, doğuştan Allah tarafından kendilerine lütfedilen öyle bir sese sahiptirler ki ne bir eğitime ne de başka herhangi bir şeye ihtiyaçları vardır.  Eline kalemi alıp bir kâğıdın üzerine hiçbir eğitim almaksızın muhteşem resimler çizen bir kişi de tıpkı muhteşem sesli diğer kişi gibi özel bir yeteneğe sahiptir. İşte sezgilerin o büyük gücüne sahip olmak da böyle bir şeydir. Gerçek sezgiler Allah tarafından bahşedilir, sonradan edinilemez, öğrenilemez.

Sezgi manevi bir güçtür. Hiçbir açıklamaya ihtiyaç duymaksızın, size kayıtsız şartsız doğru yolu gösterir.

Sıra geldi bu sezgileri veya diğer bir ifadeyle içsel rehberliğin nasıl kullanıldığına ve insanın hayatına neler kazandırdığına!

İnsanlar yaşamları boyunca karşılaştıkları türlü durumlardan ötürü, bilerek ya da bilmeyerek sezgilerinin üzerini korkularıyla kapatırlar. Sezgilerini bir tarafa atıp sadece mantıklarını-zihinlerini aktif hale getirirler. Durum öyle bir hale gelir ki atılacak her bir adımda, alınacak her bir kararda sezgileri karartan korkular öne çıkar. Hal böyle olunca da eylem, sezginin sonucunda değil, korku dolu mantığın-zihnin esaretinde gerçekleşir. Negatif duyguları (öfke, bencillik, kin, kibir, ego, kıskançlık…) içinde barındıran bir insan sezgisini nasıl dinleyebilir? Bu kişi kendine bile yol gösteremezken başkalarına nasıl yol gösterebilir? Kişi kendisi ya da çevresindeki herhangi bir kişiye dair duruma-olaya negatifliğiyle yaklaşırken bunu nasıl yapabilir? Siz ona bir konu hakkında sorular sorsanız onun vereceği cevaplar negatif duygu yüklü cevaplar olacaktır. Mantığını devreye sokacak, düşünecek ve cevap verecek. Oysa sezgileriyle konuşabilse düşünmeyecek, mantığını ortaya atmayacak, sadece cevap verecek.

Başka bir örnekle devam edelim. ‘ Kazancınızın iyi olduğu, hatta her şeyin iyi olduğu bir işe sahipsiniz. Ancak gün geliyor her şeyi bir çırpıda kenara bırakıp istifa ediyor, işinizden ayrılıyorsunuz. Tüm bunları her zaman yapmayı arzuladığınız kendi iş yerini açmak uğruna yapıyorsunuz. Etrafınızdaki hemen herkes aldığınız bu karara dair bildik sözleri söyleyecektir. Neden böyle bir şey yapıyorsun? Harika işin vardı, emekli olabilirdin bu iş yerinden, şimdi emekliliği de kaybediyorsun. Kuracağın iş ya iyi gitmezse neler olacak düşündün mü hiç? Bunları ve benzeri sözleri söyleyenler sadece ve sadece mantıklarıyla konuşmaktadırlar. Sustursunlar mantıklarını bakalım sezgiler ne söyleyecek? Dönün içinize, kendinize bakın. Mantığınızla aldığınız kararlar hayatınıza nasıl yön verdi? Ya sezgilerinizle? Sezgilerinizi dinlediniz işinizi bıraktınız ve yeni bir iş kurdunuz, her şey yolunda gidiyor bu seferde yorumlar şu şekilde değişecektir. Baya şanslıymışsın! İşini bıraktın ama yeni iş de iyi oldu! Şansın yaver gitti dört ayağının üstüne düştün. Aslına bakarsanız diğer yorumlar gibi bu yorumlar da doğru yolda değil. Çünkü siz sezgilerinizle yol aldınız ve sezgiler sizi yanıltmadı, istediğiniz mutluluğa ulaştırdı. Tam bu noktada mühim bir detay var ve hemen ona değinelim. Bu örnekte siz sezgilerinizi kayıtsız şartsız, korkusuz, negatif duygularda uzak olarak dinlediniz ve uyguladınız. Ama diğer taraftan sözde sezgileriyle hareket eden ama istediği sonuca ulaşamayan bir kişide karşılaştığı olumsuz sonuca karşın; ‘ ben sezgilerimi dinledim ama yanıldım’ diyebilir. O zaman o kişiye sorumuz şu olacak: ‘Sen sezgilerini dinlerken egon, korkuların neredeydi? Onlar yanında mıydı? Cevabı duyar gibiyim. Evet! Kalp gözünüz açıksa, sevgide kalabiliyorsanız, hesaba dayalı kararlar almıyorsunuz ve iç sesiniz yalınsa sezgileriniz sizin için en doğru rehber olacaktır.

Gönlünüz birini gördü, sezgileriniz ‘evet işte o kişi’ dedi ve kararınızı verdiniz, hayatınıza onunla devam edeceksiniz. Mevkiini, mesleğini, maddiyatını araştırmadınız, kendi rahatınızı hesaplayıp ona evet demediniz, sadece yüreğinizin sezgisiyle ona evet dediniz. İşte böyle karar alabildiyseniz o kişi doğru kişidir. Çünkü sizin hırsınız yok, hedefiniz maddiyat ya da mevki- mertebe değil, sadece sevgi… Bu evlilik kararında ego yok, içsel sesiniz ve yüce sevginiz var. Başka açıdan bakalım bu konuya. Etrafınızda mutsuz evlilikler var bende aynısını yaşarım diye kapatıyorsunuz kendinizi, mantık zincirlerinin ruhunuzu sarmasına izin veriyorsunuz ve iç sesinizi duymazdan geliyorsunuz. Sevgiye ulaşmak adına o uğurda ilerlemekten vazgeçip sadece mantık adına bir evliliğe adım atıyorsunuz. Hani kendinize dürüst olmak hani kendinize samimi olmak, hani kendinizi sevmek… Nerede bunlar?

Ara verme vakti geldi. Cuma günü kaldığımız yerden devam edeceğiz. Şimdilik sizi sevgiyle ve yüreğinizin gerçek sesiyle baş başa bırakıyorum. Hislerinizi benimle paylaşmanızı da merakla bekliyorum…

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!…
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

2 yorum “SEZGİLERİN YALINSA HESAP YAPMAYI BİLMEZ (1)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir