ÖFKENİN NEDENLERİ NELERDİR?

Sevgili okuyucularım bu haftanın yazısı, Param Pujva Dadashri öfke ile düşüncelerini dile getiren yazısını paylaşıyorum.

Hindistan’ın Gujarat eyaletindeki Tarsali köyünde manevi açıdan yüksek bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Param Pujya Dadashri, doğumundan itibaren şiddetsizlik, empati, cömertlik ve manevi çilenin faydaları konusunda derin bir anlayışla yetiştirildi.

Param Pujya Dadashri, küçük yaşlardan itibaren kendine özgü manevi özellikler sergiledi ve büyüdükçe manevi amaca adanmış bir öncelik sürdürdü. O, ebedi hakikati ve Kendini Gerçekleştirmeyi arayışına tek bir noktada odaklanmıştı.

 Kişi genellikle işler istediği gibi gitmediğinde, karşı taraf onu anlamadığında veya farklı bir bakış açısı olduğunda öfkelenir. Çoğu zaman, haklı olduğumuza inandığımız halde haksız olmakla suçlandığımızda öfkeleniriz. Algılarımız yüzünden haklı olduğumuzu düşünürüz ve karşı taraf da haklı olduğunu düşünür. Çoğu zaman, ne yapacağımızı bilmediğimizde, öngörü veya sezgiye sahip olmadığımızda öfkeleniriz. Bizi en çok seven insanlarla olan ilişkimize zarar veririz. Çocuklarımıza tüm desteği, rahatlığı ve güvenliği vermek isteriz, ancak öfkemiz çocuklarımızı kendi evlerinde korkutur. Öfkeli insanlarla nasıl başa çıkılır? Bir makine çok ısındığında, onu bir süre yalnız bırakmalısınız ve kısa sürede soğuyacaktır. Ancak onunla uğraşmaya devam ederseniz, yanarsınız.

Öfke, kendi evinizde bir kibrit yakıp önce kendinizi yakmanız, sonra da başkalarını yakmanız anlamına gelir. Bir tarlada büyük kuru ot yığınları toplanıp, içine sadece tek bir kibrit atıldığında ne olur? Şiddetli bir yangında tüm otlar yanmaya başlar ve etrafındakiler de yanar. Benzer şekilde, evinizde otlarla dolu bir kibrit yakmaya öfke denir. Önce siz yakarsınız, sonra komşunuzu yakarsınız. Öfkenin ne olduğuna dair en açık cevap budur!

Öfke, anlayış eksikliği demektir. Param Pujya Dada Bhagwan, bir kişinin durumla nasıl yüzleşeceğini bilmediğinde öfkelendiğini söyler. İnsanlar “Ne yapacağımı anlamadım, bu yüzden öfkelendim!” demezler mi? Kişi, karşısındaki kişiyle nasıl başa çıkacağını anlayamadığında ve işini bitirmeye çalıştığında öfkelenir.

Öfkenin en yaygın nedenlerinden biri görememektir. Diyelim ki karanlıkta yürüyoruz ve önümüze bir duvar çıkıyor; göremeyince ona çarpıyoruz. Benzer şekilde, bir iç görümüz olmadığında, belirli bir durumda yolu bulamadığımızda, yani göremediğimizde öfkeleniyoruz.

Çoğu zaman düşüncelerimiz hızlı, karşımızdakinin düşünceleri ise yavaştır. Bu yüzden, karşımızdaki kişi söylediklerimizi anlamadığında veya anlamadığında sinirleniriz. Diyelim ki bizim düşünce devrimimiz 5.000, karşımızdakininki ise sadece 500. Böyle bir durumda, onun seviyesine inip nasıl açıklayacağımızı bilemez ve sabrımız tükenir. Sonuç olarak öfkeleniriz.

Bu, öfkenin en yaygın nedenlerinden biridir. Dikkatlice incelersek, çoğunlukla isteğimiz yerine getirilmediğinde öfkeleniriz. Örneğin, evde çocuklarımız bizi dinlemediğinde öfkeleniriz. Eşimiz beklentilerimizi karşılamadığında öfkeleniriz. Çocukken, ebeveynlerimiz isteğimizi yerine getirmediğinde öfkeleniriz. İş yerinde bile, alt kademedekiler istediğimizi yapmadığında öfkeleniriz. İsteğimiz yerine getirilmediğinde, karşımızdaki kişiyi korkutarak bir işi yaptırmak için öfkelenir ve sonunda onlarla kavga ederiz.

Bu, öfkenin yaygın bir nedenlerinden biridir. Bazı insanlar bize kötü davransalar bile onlara kızmayız. Oysa bazı insanlar bize iyi davransalar bile onlara kızarız. Peki bu neden olur? Bunun nedeni, daha önce onlarla yaşadığımız deneyimler nedeniyle onlar hakkında bir fikir veya önyargı geliştirmiş olmamızdır.

Mesela evde iki oğuldan biri çok yaramazlık yaparsa; anne baba onun hakkında “hep yaramazlık yapar” diye bir kanaat oluşturur. Diğer oğul akıllıysa, onun hakkında “bu oğul çok iyidir” diye bir kanaat oluşur. Daha sonra iyi çocuk eve büyük bir yaramazlık yapsa bile anne baba ona bu kadar kızmaz. Yaramaz çocuk ise en ufak bir yaramazlık yapsa bile anne baba ona çok kızar.

Bu, en sık sorulan “Neden bu kadar kolay sinirleniyorum?” sorusuna verilen en yaygın cevaplardan biridir. Öfke, gurur tutkusunun bir bekçisidir (koruyucusudur). “Çok zekiyim, her şeyi anlıyorum” diye düşünüyor olabiliriz; sonra biri bize hakaret ettiğinde, başkalarının önünde saygısızlık ettiğinde, çalışmalarımızda kusur bulduğunda, bize gereken saygıyı göstermediğinde gururumuz incinir. İşte o zaman öfke, karşımızdaki kişiye yönelir.

Param Pujya Dada Bhagwan şöyle diyor: “ Bir kimse gururuna bir engel bulduğunda, gururu incindiğinde, işte o zaman öfkelenir.”

Öfke, kendi bakış açımızı koruyarak karşımızdaki kişinin kusurlarını gördüğümüzde ortaya çıkar. Herkes kendi inançları doğrultusunda, karşısındaki kişiyi kendi bakış açısıyla görür ve buna dayanarak karşımızdaki kişiyi haklı ya da haksız olarak değerlendiririz. Karşımızdaki kişi inancımıza aykırı bir şey yaparsa öfkeleniriz. Karşımızdaki kişinin bakış açısı görüldüğünde ise öfkemiz azalır.

Öfkelenmemizin yaygın bir nedeni de budur. Bazen haklı olduğumuz halde “yanılıyorsun” diye suçlandığımızda öfkeleniriz. Örneğin, hiçbir şey çalmamış olsak bile, “bunu sen çaldın” diye suçlanırız; bu başkasının suçudur ve bize “Bu senin suçun!” dendiğinde öfkeleniriz. Çünkü görünüşe göre orada adaletsizlik yapıldığını hissediyoruz.

Yolda yürüyoruz ve aniden tepeden aşağı bir taş düşüp kafamıza çarpıyor, kanıyoruz, sinirleniyor muyuz? Hayır, çünkü kimin hatası olduğunu göremiyoruz. Ama çocuklar kriket oynarken top kafamıza çarptığında sinirleniyoruz. Çünkü çocuğun topa vurduğunu orada görebiliyoruz.

Param Pujya Dada Bhagwan şöyle der: ” İnsana, ‘Bunu gerçekten yapan kişi bu’ gibi gelir. Hiç kimse bir başkasına bilerek vuramaz. Dolayısıyla, ister bir tepeden yuvarlanan bir taş olsun, ister biri size taş atsın, ikisi de aslında aynıdır. Ancak, yanılsama nedeniyle, ‘Bunu yapan kişi bu’ gibi görünür. Bu dünyada hiç kimse [istediği zaman] tuvalete gitme yeteneğine sahip değildir… “

Birçok kişi “Öfkeleniyorum. Asabiyim” der. Ama öfke, asabi yapınızdan kaynaklanıyorsa, herkese eşit şekilde yansır. Evde çocuklarımıza, eşimize, komşularımıza veya alt kademedeki çalışanlarımıza hemen öfkeleniriz. Ama ofisteki patrona öfkelenmeyiz. Polis bizi ehliyetsiz yakaladığında ona öfkelenmeyiz. Yani, üstlerimizin önünde sessiz kalırız. Dolayısıyla öfke, asabi yapımızdan kaynaklanmaz.

Evde damadın elinde bir çay bardağı kırıldığında, “Sorun değil. Umarım yanmamışsındır?” deriz. Ama hizmetçinin elinde bardak kırıldığında, öfkeyle onu azarlarız. Bu, kendimizden aşağı gördüğümüz kişilere çabuk öfkelenmemiz anlamına gelir.

Kaynak: Param Pujya Dada Bhagwan 

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir