Sevgili okuyucularım, 11 Haziran 2024 tarihinde birinci bölümünü okuduğunuz yazımı bitirirken yaşadığınız üzücü olaylarda sizi arayıp sormayan insanların yarattığı hayal kırıklığından söz etmiş bununla ilgili kendi hayatımdan bir örneği bugün sizinle paylaşacağımı belirtmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim.
İnsanın bir şeyleri paylaştıklarından beklenti içinde olması normaldir. İyi ve güzel günlerde paylaşımda bulunduğunuz kişinin üzücü zamanda hiçbir şey olmamış gibi davranması hayal kırıklığı yaratıyor. Aslında üzücü zamanlarda ve olaylarda insanların kendiliğinden duyarlı davranması gerekir.
Ailem Malatyalıdır. Akrabalarım ve kuzenlerim orada yaşıyor. Geçen yıl 6 Şubat’taki büyük depremde oradaydılar. Depremden iki ay önce birlikte tatile gittiğim kişiler veya birçok şeyi paylaştığım kişiler olsun, akrabalarımın orada olduğunu bildikleri hâlde arayıp sormayınca paylaşımlarının menfaate dayalı olduğunu gördüm. Sonra bu kişilere bu konuda yüzleştirme yaptığımda bunu “alınganlık” diye değerlendirdiler. Bunu söyleyen kişi kendisi de aynı durumu yaşayıp o tepki verdiği zaman kendisinin ki “alınganlık” olmuyor ve haklı görüyor. Hâlbuki burada konu benim beklentilerim değil onların ne kadar duyarlı olduğuydu. Kaldı ki paylaşımlarınızın olduğu insanların, iyi ve neşeli günler kadar acınıza ve üzüntünüze de ortak olduğunu görmek istemeniz yersiz olmaz.
Aynı şekilde emek verdiğiniz bir konuda başarı görmek istersiniz. Bu doğru bir beklentidir. Ama bunun için de hiçbir şekilde kimsenin maddi ve manevi olarak hakkını yemeden emek vermiş olmanız gerekir.
Diyelim ki bir sevgiliniz var, ilişkiniz gayet güzel gidiyor. Gerçek anlamda hiçbir menfaat beklemeden onu sevip, anlaştığınızı görüp onunla bir aile kurmak istemeniz doğal olarak doğru bir beklentidir. Aynı şekilde bir çocuk sahibi olmak istemeniz veya evliğinizi kurtarmak için mücadele edip kurtulur, diye düşünmeniz de doğru bir beklenti.
İşin bir de niyet boyutu var. Bir arkadaşınız, komşunuz veya akrabanızın; oğlunuzun veya kızınızın düğün veya nikâh merasimine katılmasını istemeniz doğal bir beklentidir. Ama burada neden istediğiniz, beklentinize hangi niyetin yön verdiği önemlidir. Sevincinizi paylaşmak mı maddi olarak bir şey beklemek mi ya da yine maddi olarak bir şey göstermek mi?
Örneğin düğün, sünnet gibi törenlerde iş yerlerinde özellikle patronlara davetiye verirler. Burada da niyet önemlidir. Gerçekte o mutluluğu paylaşmak mı yoksa bir yardım beklentisi midir gerçek niyet?
Yaşanmış bir örnek vereyim. Bir arkadaşımın torunu olmuş, bunu da sosyal medyadan duyurmuş. Bana, “Şu arkadaşım tebrik etti, şu arkadaşım tebrik etmedi,” diye mesaj yazıyor. “Peki,” dedim, “sen tebrik etmeleri için mi paylaştın? Kimler tebrik ediyor, kimler etmiyor görmek için mi? Ayrıca sen, beklediğin o kişileri, mutlu bir paylaşımlarında tebrik ettin mi?” Çünkü insan, önce kendi almak ister; vermekten çok almak ister. Bu yüzleştirmeyi yaptığımda kendisinin de onları tebrik etmediği ortaya çıktı. Bu sefer, “Sosyal medyada önüme düşmedi,” dedi. “İşte o zaman o kişilerin de önüne düşmemiş olabilir,” diyerek bir farkındalığa varmasını istedim. Hiçbir zaman ön yargılı davranmamak gerekir.
Sosyal medyada bu tür örnekler çok oluyor. İnsanlar genellikle kendi başarılarını paylaşıyor. Tebrik ve takdir alma beklentisiyle mi yoksa mutlukları paylaşmak amacıyla mı bunu yapıyorlar? Buradaki niyet önemlidir.
Aynı şekilde bir bilgiyi paylaşmak da önemli. Birileri faydalansın diye mi yapıyorsunuz bunu yoksa kendinizi göstermek niyetiyle mi?
Sosyal medya olmadığı zamanlarda insanların kendi yaptıkları kendileri içindi, bir başkasının bilmesine gerek yoktu. Kendimden örnek vereyim. Tenis oynadığım yıllarda henüz sosyal medya yoktu. Ben tenis oynarken bir beklentim vardı: Turnuvalarda iyi sonuçlar almak, kazanmak; daha doğrusu başarı elde etmek. Bu da kendim içindi. Bir kere, tenisi çok seviyordum. Aynı zamanda yaptığım işin hakkını vermek, iyi bir şekilde oynamak istiyordum. Turnuva sonuçlandığında seyredenler veya sonucu duyanlardan beni tebrik edenler oluyordu. Ama benim öyle bir beklentim yoktu. ‘Tebrik eden ediyor etmeyen etmesin’ diye düşünür, umursamazdım. Ama o kişiler başarımı kutlamıyor diye onlar kazanınca kutlamamazlık da etmezdim.
Şimdi de web sayfamda ve sosyal medyada yazdığım yazıları paylaşırken beni beğenmeleri ya da “Çok iyisin, çok başarılısın,” demeleri beklentisinde değilim. Çünkü benim amacım yazmak ve bu bilgileri paylaşmak; faydalanmak isteyenler faydalansın, diye. Aynı şekilde seyahatlerimle ilgili paylaşım yaparken o mekânları görmek isteyen görsün ve o bilgileri paylaşsın amacındayım. Yoksa niyetim gittiğimi göstermek veya beğeni almak değil. Aynı şekilde canlılara yaptığım dokunuşlarla (şifa, enerji, rehberlik) bunların gelen sonuçlarına göre bazen bazılarını paylaşırken amacım hem kendi mutluluğumu hem de insanların mutluluğunu paylaşmak. Aynı zamanda Allah’ın vermiş olduğu bu yeteneği eğitimlerle geliştirip çok emek vererek sonucunu başarılı şekilde alabiliyorsam bu beni tabii ki mutlu eder. Aslında buradaki tek beklentim verdiğim emeğin karşılığını almak.
Son olarak yanlış beklentilerin daha doğrusu bizi özgürleştirmeyen beklentilerin; canı gönülden yapılmayan, bir beklenti hâli ile yapılan iyilik ve yardımların neler olduğuna değinmek istiyorum.
Bir insana hediye almanız, bir yemek ısmarlamanız, bir seyahate götürmeniz, hatırını sormanız, evini taşınmasına yardım etmeniz, hasta iken ona bakmanız, onun yanınızda olmanız, maddi ve manevi olarak yardım etmeniz… Bunları geri dönüşü olacağı beklentisiyle yapmanız yanlış olur. Bir arkadaşınız seyahate gitmiş, ondan bir hediye beklemek yanlış bir beklentidir. Benzer biçimde gittiğiniz seyahatten bir arkadaşınıza hediye getirdiniz diye ondan da öyle davranmasını ummanız da yanlış bir beklentidir.
Örneğin bazı insanlar ibadeti bile cennete gitmek için yaparlar. İşte bu bir beklentidir. Oysa ibadet beklentisiz olmalıdır.
Aynı şekilde birisine yardım ederken kendi hanesine iyilik yazılır, kendisi de bir gün o durumda olursa birisi yardım eder diye bir beklenti içinde olanların beklentisi de yanlıştır. Eğer bir insanın gerçekten mutluluğunu istiyorsanız zaten yaptığınız şeylerden bir karşılık beklemezsiniz. Ama kendinizi düşünerek yaptığınız iyilikler beklenti olur.
Beklentileriniz ne kadar az olursa kendinizi o kadar çok özgürleşmiş hissedersiniz.
Ayrıca şunu unutmamak gerekiyor: Yapılan her şeyin altında yatan niyet çok çok önemlidir. Niyetiniz güzel olsun.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Teşekkürler.
Yetişkin Sohbet