İletişim olanaklarının her geçen gün arttığı bir dünyada yaşarken en çok bu iletişimi kurmak için kelimelere ihtiyacımız var. Genel hayatımızda sözlü ya da yazılı olarak nasıl bir iletişim tarzına sahibiz? Hangi kelimeleri kullanıyoruz? Seçtiğimiz kelimelerle nasıl bir enerji gönderiyoruz? Bu gönderdiğimiz enerji bize nasıl geri dönüyor? Kelimelerin gücünün ve hayatımıza etkisinin ne kadar farkındayız?
Bazen farkında olmadan ağzımızdan çıkan kelimeler için hemen kendimizi savunur “Alışkanlık oldu.” deriz. Tabii ki alışkanlık ama bu alışkanlık neden kullandığımız kelimeleri değiştirmek olmasın?
Daha doğar doğamaz ailemizden işittiğimiz kelimelerin bilinçaltına yerleşmesiyle başlıyor her şey. Büyüdükçe çevremiz ve arkadaşlarımızla devam ediyor. Bunların farkına varmadan kendimiz de kelimeleri etkiliyoruz. Sonra da yetişkinlik döneminde olumsuz kelimelerin sözlerimize yansımasına engel olamıyoruz. Oysa hiç düşünmeden kullandığımız bu olumsuz kelimelerin bize geri geleceğini bilmiş olsak, hayatımızı değiştirmenin bizden başladığının farkına varmış olsak işte önce bu olumsuz alışkanlığı değiştirmeye başlarız. Fakat değişmeyi denemek yerine söylediğimiz “Aman, ne olacak ki bu bir kelime ile mi değişecek?” veya “Bunda ne var Allah aşkına? Sen çok abartıyorsun, alt tarafı bir küfür ettim.” ya da “Ne var? Adam işini düzgün yapsın ben ona salak ya da geri zekâlı demem.” Bu açıdan bakan insanların iletişim tarzları ve yaydıkları enerji negatiftir ve negatiflikte sevgi olmaz.
Şimdi sizi aşağı çeken veya enerjinizi düşüren duygulara bir bakın? Karşınızda öfkeli bir insan varsa o size huzur verir mi ya da öfkeli bir insan enerjinizi yükseltebilir mi? Aynı şekilde kibirli, alay eden bir insan düşünün, enerjiniz negatife dönmez mi? İşte duyguların gösterdiği davranışlar gibi iletişimde kullandığımız kelimeler de aslında o anda içimizde olan duyguyu belirtiyor.
Sakin olduğunuzda ve öfkeliyken yaptığınız konuşmalara bir bakın. Aradaki farkı hemen göreceksiniz. Öfkeliyken ağızdan çıkan kelimeler küfre ve hakarete doğru gider. Ama sakinlikle söylenen sözlerin hiçbirinde karşınızdaki insanı kıracak kelimeler ve hakaret olmaz. Sadece o anda yapılan yanlış davranışı nezaketle söylersiniz.
Şimdi beraber örneklere bakalım. Trafiktesiniz, bir yaya veya bir başka sürücü hata yapıyor. Siz, karşı tarafa ister duysun ister duymasın, “Geri zekâlı, aptal, salak!” diyorsunuz veya küfrediyorsunuz. Şimdi bu kelimeler sizce nasıl bir enerji verecek? Ayrıca siz hiç hata yapmıyor musunuz? Az önce sarf ettiğiniz sözleri size söylemiş olsalar ne yapardınız? Sonra evinize veya işyerinize gidiyorsunuz. Bir hata yaptığınızda aileniz veya işyerindekiler trafikteki sözlerinizin aynısını size söylüyorlar. Bu sefer diyorsunuz ki “Ben iş yerimde böyle konuşmuyorum. Ailemin fertlerine iyi davranıyorum, böyle konuşmuyorum. Neden bu sözleri işitiyorum?” Aslında ister “ayna” olarak tanımlayın ister “ne ekersen onu biçersin” ister “evrene bıraktığın geri dönüyor” deyin. Olan biten tam da budur. İşte bunun farkına varmak önemli. Farkındalık ister istemez bu olumsuz alışkanlığınızı dönüştürmenizi sağlar. Çünkü bilinçaltımıza yerleşmiş olan ve hayatımızı olumsuz etkileyen kelimelerin etkisinden kurtulmamız o kadar da zor değil. Biraz çabayla olumsuz kelimelerin yerine olumlu kelimeleri yerleştirmeyi başarabilirsek hayatımızı güzelleştirebilir, bir anlamda kendi kendimizin psikoloğu olabiliriz.
Diyelim ki iş yerinde müdürünüzle bir iş yüzünden tartışırken küfrettiniz veya argo kelimeler kullandınız. Sonra bir başkası, ister aile olsun ister akraba ister arkadaş, gelip size aynısını söyledi, “Lütfen saygılı ol! Bu kelimeleri kullanma. Ben sana karşı böyle kelimeler kullanmıyorum ki.” dersiniz. Aslında ona kullanmıyorsunuz ama müdürünüze kullanmışsınız. İşte, farkında olmadan size dönen kelimeler. Bazı insanlar bunu “şekilcilik” olarak adlandırır “Ne var?” der, “Sen de amma şekilcisin.” Hâlbuki öyle şekilcilikle alakası yok. Burada ince çizgiyi ayırt etmek önemli. O kelimeyi kullanırken altında yatan duygu ve niyete bakmak gerekiyor. Tamamen kızgınlık ile ağzından çıkan bir kelime başkası tarafından da kızgınlıkla kendisine söylenmişse artık karşısındaki o kişiye kızmaya hakkı yoktur.
Düşünün, iş yerinde, toplumda herkes ya da ülkeyi yönetenler böyle kelimeleri kullansa nasıl bir enerji bırakırlar dünyaya? Bize karşı kullanılan kelimelere kızarız ama kendi kullandığımız kelimelere hiç bakmayız. Hâlbuki önce kendimize, ne yaptığımıza, nasıl konuştuğumuza bakmamız gerekiyor. Hep söylediğim gibi, insan karşısındakini değiştirmek yerine önce kendine bakıp değişmeli.
Tabii bazılarının davranışları size iyi gelmez ya da haklı iken haksız duruma düşersiniz. Böyle bir durumda karşı tarafa sorular sorup öğrenmeye çalışın ve düşünün “Neden bu kelimeyi bana kullandı ya da niye kullanmak zorunda kaldı? Bu kelimeyi neden hak ettim?”
Yemek yapmasını bilmeyen ve ilk defa yemek yapan bir insana, “Amma sakarsın, hiç eline yakışmıyor.” derseniz o insan bir daha yapmak istemez. Spora başlayan insana “Sen kabiliyetsizsin. Hiç aklın çalışmıyor mu şu topu buraya atman gerekiyor.” derseniz o kişi spor yapmaktan vazgeçer. Kendini beceriksiz görür. Hâlbuki ilk kez yemek yapana şunu söyleyebilirsiniz: “İlk kez yapan birine göre gerçekten başarılı. Bir dahaki sefere daha başarılı olacağına inanıyorum. Şunlara dikkat etmelisin.” İnsanları suçlayıcı kelimeler kullanırsanız negatif enerji verirsiniz. Evrene bunu yaymış olursunuz. Trafikte hata yapana, bir anda önünüze çıkana “Biraz daha dikkatli olur musunuz neredeyse kazaya sebep olacaktınız.” diyebilirsiniz. Bunu yapmak yerine direkt argo kelimeler kullandığınızda ya da küfrettiğinizde aslında o anda rahatladığınızı sanıyorsunuz. Hâlbuki gerçekte, farkında olmadan negatif enerjiyi kendinize vermiş oluyorsunuz. Üstelik başka birinden duyunca da hemen tepki gösteriyorsunuz.
Sevgili okuyucularım, bu konuya 20 Ekim 2023 Cuma günü devam edeceğim.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.