İNSANDA VİCDAN OLDUKÇA KİMSEYİ ÜZMEZ

Sıra geldi bu ayki hikâyemize. Bu hikâyede o kadar güzel dersler var ki. Bu derslerin en önemlisi de vicdan. İlerleyen günlerde vicdan üzerine belki birkaç bölüm hâlinde yazımlarım olacak; gene insanlardan aldığım dersler etrafında yaşadıklarımı örneklerle anlatacağım. Ancak şimdilik bu hikâyeyi ve birkaç satır da kendi duygularımı ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Her insan kendini vicdanlı zanneder fakat bence menfaatin olduğu yerde vicdan olmaz. Çünkü bir insan size menfaat için yanaşıp iyiliğinizi kullanarak size olumsuzluk yaşatıyorsa burada vicdandan söz edemeyiz. O kişi kendi işi görüldüğü için sizi düşünmez. Size maddi ve manevi zarar verilmiş mi, üzülmüş müsünüz; bunlarla ilgilenmez. Onun için o anda önemli olan sadece kendi işinin görülmesidir. Birisinden bu şekilde zarar görürseniz bu sefer başka birine iyilik yapmak için iki kere hatta üç kere düşünürsünüz: Acaba bu kişi de diğerleri gibi mi olacak? Böyle düşündüğünüz için kimse sizi suçlayamaz tabii ki ama siz yine de iyilikten ve vicdanınızın sesini dinlemekten vazgeçmeyin.

Şimdi sevgili okuyucularım, sizi hikâye ile baş başa bırakıyorum.

MENFAATİN YERİNE VİCDANIN SESİNE KULAK VERMEK

Sıcak bir yaz günüydü. Devesinin üzerine binmiş, ıssız çöllerde yolculuk yapmakta olan bir bedevi, yorulunca biraz oturup dinlenmeye karar verdi. Uzaktan geldiği güçlükle yürümesinden belli olan, dudakları susuzluktan kurumuş bir adamla karşılaştı.

Adam, bedeviyi görünce hemen “Su!..” dedi.

Çok yorulmuş ve çok susuz kalmış olacak ki adam acele edercesine tekrarladı:

“Ne olur, biraz su!”

Susuzluktan mecali kalmayan, hararetten dudakları çatlamış adam, durumun ciddiyetini göstermek istercesine davranışlar sergilemeye başladı. Kendisine acındırarak vaziyetinin kötü olduğunu anlatmaya çalıştı ve zor hareket eden diliyle tekrar şöyle söyledi:

“Uzun süredir yollardayım; çok ama çok susadım. Ne olur, biraz su!”

Bedevi, adamın hâline baktı ve acıdı. Çölde yolculuk esnasında kendisinin de en büyük ihtiyacı olan su kabını derhâl devesinden alıp adama uzattı.

Adam suyu içince gözü açıldı, dinçleşip kendine geldi. Fakat tam o sırada beklenmedik bir harekette bulundu. Birden bedeviyi itti ve yere düşürdü. Sonra da devenin üzerine atlayıp kaçmaya başladı.

Bedevi neye uğradığını şaşırmıştı. Bu adamın yaptığına ne demeliydi?

İyilik yaptığı adamdan kötülük görmüştü. Şaşkın bir vaziyette donup kaldı. Ne yapacağını bilemedi.

Hırsızın arkasından hayretle bakarken birden aklına onu takip etme düşüncesi geldi. Adamın peşinden koşmaya başladı. Fakat ne çare?

Hırsız, deveyi koşturarak uzaklaşıp gitmişti. Aralarındaki mesafe bir hayli açılmıştı. Hava da çok sıcaktı. Ona yetişmesi mümkün değildi.

Bedevi, ümitsizce arkasından şöyle seslenmeye başladı:

“Dur! Bir dakika dur! Bir çift sözüm var sana.”

Adam bedevinin sesini işitiyor fakat hiç aldırış etmiyordu. Üstelik deveyi daha süratlendirerek yoluna devam ediyordu.

Çaresiz kalan bedevi, adamın arkasından hem koşturuyor hem de sesleniyordu:

“Ey hırsız, tamam, deveyi al git ama sakın bu olayı kimselere anlatma.”

Hırsız bir an duraksar gibi oldu. Çünkü bedevinin bu isteği tuhafına gitmişti. Kendi kendine “Acaba yanlış mı duyuyorum?” dedi. Kulağına gelen sesi iyice dinledi. Ses ve söz aynıydı:

“Ey hırsız, tamam, deveyi al git ama sakın bu olayı kimselere anlatma.”

Bu ne demekti? Bedevi, niçin “Kimselere anlatma.” diye sesleniyordu?

Bu isteği tuhaf bulan hırsız, devenin süratini kesti. Hafif durur gibi yaptı. Bedevinin, sesini duyacak kadar yaklaştığını görünce ona:

– Niçin kimseye anlatmayayım? diye sordu.

Bedevi, ona insanlık adına bir ders vermek isteyerek şöyle dedi:

– Eğer sen bu hadiseyi insanlara anlatırsan, bu yaptığın yanlış hareket her yere yayılır. İnsanlarda iyilik yapma, yardım etme duyguları körelir. Kalplerdeki şefkat ve merhamet hislerinin zayıflamasına hatta yok olmasına sebep olur.

O zaman insanlar bir daha muhtaç, garip, yolda kalmış kimselere yardım etmez hâle gelir. Issız çöllerde yolculuk yaparken ihtiyaç içinde susuzluktan kıvranan bir yolcu görseler hiç ilgilenmezler. Görmezlikten gelirler. Bu ise insanlık adına büyük bir kötülük hatta düşmanlıktır.

Bu sebeple sakın kimselere anlatma! Kötülüğü ifşa etme. İnsanlar arasında yayma.

İnsanlardaki mürüvvet ve yardımseverlik duygularını öldürmüş olma.

İnsanoğlunun, hata ve kusurları, kötü davranışları ifşa etmesi, toplum içerisinde yayması hem kendisi hem de toplum açısından telafisi mümkün olmayan zararlara yol açar.

Kötülüğü ifşa etmek, her şeyden önce, hata ya da kusur işleyen insanı ya da kötülüğe maruz kalan kimseyi rencide eder ve incitir. Onun saygınlık ve itibarını zedeler.

Menfaatlere göre değil, vicdana göre yaşanacak güzel günler dileğiyle!..

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir