AFFEDEREK ÖZGÜRLEŞMEK

Yeni senenin ilk bilge hikâyesi ile baş başayız. Hikâyeye geçmeden önce kendi düşüncelerimi yazmak istedim.

Hayatımız boyunca en çok zorlandığımız konular arasında önce kendimizi, sonra da bize karşı yapılan haksızlıkları affetmek yer alır. Affetmemek kadar insanın üzerine tonlarca yük yükleyen başka şey yoktur sanırım.

Çoğu insanın çelişkiye düştüğü tek konu haksızlığa uğradığı zaman zarar gördüğü kişiyi nasıl affedeceğidir? Affettiğinde o kişinin hayatının çok güzel olacağını, yanına kâr kalacağını, ona iyilik yapmış olacağını düşünür. Hâlbuki affetmek insanın kendisine yaptığı en büyük iyiliktir. Eğer sizi üzen, haksızlık yapan kişiden söz edildiğinde hiçbir tepki göstermiyorsanız ya da kendinizle baş başayken ne aklınıza ne kalbinize geliyorsa, sanki o insan hayatınıza hiç girmemiş, onu hiç tanımamış gibi davranıyorsanız o zaman affetmiş oluyorsunuz.

Affetmek de öyle sözle, affettim demekle olmuyor, yürekten bağışlamanız gerekiyor. Çünkü o kişinin nasıl yaşayacağı, nelerle karşılaşacağı sizin affetmenize bağlı değildir. Onun için de kimsenin yükünü taşımayın. Sadece alacağınız dersi alın ve sonra o kişiyi sevgi ile yoluna bırakın. Zaten o kişi iyi ya da kötü ne yapmışsa hayat önüne onu çıkaracaktır.

Affetmemek kin beslemektir, nefret etmektir, intikam almaktır. Bunlar da negatif duygular olup insanın kendini hasta etmesine neden olur. İçinde bu duyguları taşıyan kişi ne sevgiyi ne de ışığı seçebilir. Birçoğunuz diyeceksiniz ki öyle söylemekle olmuyor. Tabii ki olmuyor, herkes kendi yaşadığı haksızlıkları bilir. Şu bir gerçek ki bu negatif duygularla kendinize zarar veriyorsunuz. Belki birazdan okuyacağınız hikâye sizin için bir dönüm noktası olur ve affetmeye başlarsınız. Ruhunuzu özgür hissedersiniz.

Sevgili okuyucularım, sizleri aşağıdaki hikâye ile baş başa bırakıyorum.

Affetmenin Hafifliği

Bir lise öğretmeni derste öğrencilerine şöyle der:

“Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”

Ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.

Öğretmen:

“Şimdi, bugüne kadar affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun!”

Bazı öğrenciler torbalarına üçer beşer tane patates koyarken, bazılarını torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.

Öğretmen:

“Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okulda hep yanınızda olacaklar.”

Aradan bir hafta geçer. Öğretmen sınıfa girer girmez öğrenciler şikâyete başlarlar:

“Hocam, bu ağır torbayı her yere taşımak çok zor. Hocam, patatesler kokmaya başladı. İnsanlar tuhaf bakıyorlar, hem sıkıldık hem yorulduk…”Öğretmen:

“Görüyorsunuz ki affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi, ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdakine bir iyilik olarak düşünüyoruz. Aslında affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir