RENGARENK DUYGULAR

Ateş böcekleri, o muazzam ışıklarını gecenin karanlığına gönderen ateş böcekleri… Küçücük ışıklarıyla geceyi aydınlatırlar ve her biri diğerden daha fazla ışık yaymak için adeta birbirleriyle yarışan o muhteşem ışık melekleri… Anıları ateş böcekleriyle özdeşleştiririm. Çünkü anılar da tıpkı ateş böcekleri gibi hayatlarımıza ışık saçar ve ömrümüzü aydınlatırlar. Ateş böceklerinin ışıkları karanlıkta yol bulmamıza, önümüzü görmemize yardım eder, anılarda bu günümüzü hatta yarınımızı görmemize, anlamamıza yardım eder. İnsan ömründeki her bir anı belki küçücük bir dönemi yansıtır ama o anıların dokunuşları insan ömrünün tamamına yayılır. Anılarımı sizlerle paylaşırken sizlerin de kendi anı dünyanıza doğru yolculuk yapmanızı arzu ediyorum. Yaşanmışlığını unuttuğunuz, ancak siz unutsanız bile yaptığı etkiyle hayatlarınıza kocaman dokunuşlar yapan anılarınızı gün yüzüne çıkartmanız, onlara sahip çıkmanız, olumlu etkilerini devam ettirmeniz, olumsuz etkileriyle yüzleşip, kabullenip ve sonunda da hayatlarınıza mutlu bireyler olarak devam edebilmenizi diliyorum.

Yol uzun, yolcu keyifli. İyisiyle, kötüsüyle yaşanmış her şey bir tecrübedir. Bizi biz yapan da işte bu yaşanmışlıkların dokunuşlarıdır. Sandık yeni bir anıyı dışarıya çıkartmaya sabırsızlanmış gibi görünüyor. Sandıktan gelen seslere kulak verelim, seremoni başlasın ve yeni bir anı demeti daha beni sizlerle buluştursun.

  • “Hızlı adımlarla ilerleyen zaman, bizi ilkbaharın o güzel günlerine ulaştırmıştı. İlkbahar, yeni bir uyanışın, yeni umutların habercisi gibidir. Ağaçlar rengarenk çiçeklerle bezenmiş giysilerini giyer, çimenler de papatyalı giysilerini… Peki ya bizler? Elbette bizlerde doğaya eşlik ederiz, üzerimizdeki ağır giysileri yerlerine, dolaplara kaldırırız ve incecik, rengarenk giysilerimizi ilkbahara eşlik etmek istercesine giymeye başlarız. İlkbahar mevsimiyle birlikte bende ikinci sınıfın sonlarına gelmiştim, üçüncü sınıfla aramda birkaç aylık ikinci sınıf günleri ve yaz tatili kalmıştı. Nisan ayındaydık ve elbette Nisan ayının en güzel günü olan 23 Nisan’ a çok az zaman vardı. Okulumuzda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hazırlıkları hummalı bir şekilde ve keyifle başlamıştı. Şiirler okunacak, piyesler oynanacaktı ve bir de belirlenen bir güzergâhta özel bir yürüyüş yapılacaktı. Yürüyüşe okulumuzu temsilen bende katılacaktım. Heyecanım doruktaydı. Milli bayramlarımızın coşkusu her zaman bir başka güzeldir. Kürsüde okunan şiirlerin tadı, oynanan piyeslerin özel anlamlar yüklü olması, hep bir ağızdan söylenen İstiklal Marşı’ nın coşkusu bir başka güzel olur o günlerde. Bu coşkuya hep hayran olmuşumdur bunun için de törenler her zaman özel olmuştur benim için. Haftanın ilk günü okulda yapılan açılış töreninde de şiir okurduk. Ah o şiirlerim… İstiklal Marşı’ nın ehemmiyetini hem ailemden hem de öğretmenimden öğrenmiştim, evdeyken televizyonda duysam marşımızın çalındığını hemen ayağa kalkar saygı duruşuna geçerdim. Şanlı tarihimizi, özgürlük mücadelemizi anlatan televizyon programlarını seyretmeyi de ayrıca çok severdim.

Gün gelmişti, yürüyüş alayına katılmak için hazırlıklarımı annem günler öncesinden tamamlamıştı. Annemle okulumun belirlediği kıyafeti almak için alışverişe gitmiştik. Kesinlikle bu alışverişin keyfi diğer alışverişlerimizden çok daha özeldi. Yürüyüş esnasında elimizde bayraklar olacaktı, marşlar eşliğinde yürüyecektik, yollarda bizi seyreden insanları bayraklarımızla selamlayacaktık. Ne güzel bir duyguydu bu, kendimi çok özel ve şanslı hissediyordum çünkü ben bir çocuktum ve bu bayram bizlere armağan edilmişti. O gün öncelikle okulumuzda tören yapıldı, şiirler okundu, şarkılar söylendi. Ardından stadyumda okulların gösterileri oldu. Törene ağabeyim kendi sınıfıyla katılmıştı ve maalesef kardeşim rahatsızlığından dolaya okulda olamadığından törene de katılamamıştı, sadece izleyiciydi. Annemler onu gelecek yıl mutlaka törene katılacağını söyleyerek teskin etmişlerdi. Babam çalıştığı için törende yanımızda olamamıştı. Sadece annem ve kardeşim bizi izlemeye, günümüze eşlik etmeye gelebilmişti. Oysa bu anlamlı günümüzde babamın da bizimle olmasını çok istemiştim. Özel günlerde bir arada olmanın en kadar önemli ve kıymetli olduğunu babam bizlere her daim aşılamıştır. Ama bazen şartlar buna izin vermeyebiliyor. Zamanlar uyuşmasa da her anı bir arada geçiremesek de biz ailemizin kıymetini ve önemini biliyorduk. İyi günde ve kötü günde, biz her koşulda bir bütündük.

Unutur muyum hiç atletizm seçmelerini… Okullar arası müsabakaların günü gelip çatmıştı. Kazanma arzusunun çılgınca tutkusu içime işlemişti ve heyecandan yerimde duramaz haldeydim. Antrenmanlarda çok çalışmıştım bununla birlikte Beden Eğitimi Öğretmenim de bana çok güveniyor başarılı olacağıma tıpkı benim gibi yürekten inanıyordu. Öğretmenimin bu inancı ister istemez üzerimde bir baskı oluşturuyor kazanmak için beni adeta kamçılıyordu. Onun yüzünü kara çıkartmamam gerekiyordu, bana güveniyordu ve ben de o güvene layık olmalıydım. Başarılı olmaya kilitlenmiştim, ‘başarılı olma arzusu’. Bu duyguyla tanışmam aslında çok da yeni sayılmazdı. Bu duyguyla en çok amcamın davranışlarıyla tanışmıştım. O bizim her zaman, her koşulda başarılı olmamızı isterdi ve bu isteğini bize fazlasıyla aşılamıştı. Yarışı kazanamazsam kendimi suçlu hissedecektim, hata yapmış olacaktım. Çünkü bana inanan, güvenen insanlar vardı ve bu beklentilerini asla hüsrana uğratamazdım. Hassas ruhuma biraz fazla geliyordu bu telaş, ama iş başa düşmüştü ve kazanmam gerekiyordu. Yarışma günü ailemde benimle birlikteydi, heyecanıma ortak oluyorlardı. Seçmeleri geçen diğer öğrenciler, aileleri, herkes oradaydı, kalabalık coşkuluydu. Her öğrenci gibi bende kendi yaş gurubum içinde yarışıyordum. Yarış kocaman bir heyecan içinde başlamıştı. Kazanmıştım! Kendi yaş grubum içinde birinci olmuştu. Mutluluk, mutluluk, mutluluk… Çok çalışmıştım ve çalışmalarımın sonucunu galibiyetle göğüslemiştim. Kimsenin yüzünü kara çıkartmamış, kimseyi yarı yolda bırakmamıştım. Layığıyla bir görevi daha yerine getirmiştim. O günden sonra her türlü spor müsabakası benim için özel bir yer edinmişti. Televizyonda yayınlanan hiçbir spor müsabakasını kaçırmaz olmuştum ve bu seyirlerime ağabeyimde eşlik ederdi. Ağabeyimle en büyük ortak noktamız spor olmuştu. Onunla takımlardan, maçlardan bahsetmek ayrı bir zevk haline dönüşmüştü benim için. Futbol maçlarını sadece televizyondan seyretmekle kalmaz elbette ki beraber maçta yapardık. Üçümüz; ağabeyim, kardeşim ve ben, ablam hariç… Yarışmayı kazandığım gün benim günüm olmuştu, o gün günlerden ‘Nurgül’ dü.’ Artık derslerimin arasında başı Beden Eğitimi Dersim çekiyordu, artık favori dersim o olmuştu, tabii ki diğer derslerimi de çok seviyordum ama Beden Eğitimi Dersimin olacağı günü iple çeker olmuştum.”

Spor aşkım bugünkü anımda da karşımıza çıktı ve ilerleyen anılarda bu konuya çokça rastlayacağız. Çünkü hayatımda vazgeçilemez bir yere sahip olmuştur spor. Bu güzel disiplinin faydasını hayatımın birçok evresinde gördüm ve bana çok kıymetli katkıları oldu. Özellikle belirtmek istiyorum ki; sadece sporda değil hayatın her bir aşamasında türlü türlü müsabakalarla ya da durumlarla karşılaşırız. Mühim olan hayatın aşamalarındaki başarılı olmak arzusunu kontrol altında tutabilmektir. Kazanmak kadar kaybetmenin de hayatın bir gerçeği olduğunu ve her zaman kazanmanın mümkün olamayacağını tüm gerçekliğiyle kavramak gerekiyor. Şayet bu gerçeklik kabul edilebilirse kişide kaybetmeye dair korkular oluşmayacaktır, her durumu olduğu gibi kabul edebilme yaklaşımı oluşacaktır. Kaybetme korkusu insanda henüz gerçekleşmemiş durumlara dair büyük kaygılar oluşturan bir duygudur. Bu korku sadece bir yarışı kazanmak adına değil, maddi kayıplar ya da sevdiklerinizin kaybı şeklinde de karşımıza çıkacaktır. Hal böyle olunca da kaygı dolu bir hayatın esaretine girilecektir. Bu esaret de mutsuzluğu ve öfkeyi yaşatacaktır size. Diğer taraftan herhangi bir şeyi kaybetme düşüncesi sizi başarısızlık duygusuyla iç içe geçirir. Başarılı olmak içinde kazanmak arzusu umarsızca kamçılanır. Bu kamçının bıraktığı izlerse sizi hırsa sürükler. Oysa kazanmak kadar kaybetmenin de doğal olduğunu ve her iki sonucunda bizler için gerçek ve olası olduğunu anlamak, akışta kalarak durumu kabullenmek en doğru davranıştır. Çocuklara hırsla yol almayı değil azimle yol almayı, kaybetmenin kazanmak kadar doğal olduğunu, kayıpların hiçbir şey için bir son olmadığını öğretmek çok önemli. O savunmasız yüreklerine, korkuyla yola çıkılırsa o yolda başarısızlığın kendilerini bekleyeceğini ancak motivasyonla ve doğru şekilde ilerleyerek en iyi sonuca ulaşabileceklerini anlatmalıyız. Kaybetmenin başarısızlık değil olası bir durum olduğunu, mühim olanın kendilerindeki artı ve eksikleri kavrayabilmek olduğunu aşılamalıyız.  Her şeyde başarılı olmanın kişiyi mükemmeliyetçi olmaya ittiğini bununda kendilerine faydadan ziyade zarar getireceğini en güzel şekilde en tatlı dille çocuklara anlatmalıyız. Aslında bunları sadece çocuklara değil kendimize ve çevremizde bu bilgilere ihtiyaç duyan herkese anlatmalıyız. Anlatmalıyız ki, onlarda bir farkındalık oluşmasını sağlayabilelim ve şifalanmaları için onlara yol gösterebilelim.

Ulusal bayramlarımıza dair anılar hafızımda sanki dünmüşçesine saklı durur. Çocukluğumuzda vatan sevgisi bize çok güzel işlendi. Bunu hem ailemiz hem de öğretmenlerimiz gerçekleştirdi. Çocuklukta sağlamca edinilen bu düşünce şekli vatansever bir insan olmanızın en büyük temelini oluşturuyor. Vatansever bir birey hem ülkesini hem de ülkesinin insanlarını sever, geçmişine saygı duyar ve sahip çıkar. Milli bayramlar her zaman layığıyla kutlanmalı, o dönemlerde yaşananlar yine layığıyla başta çocuklar olmak üzere herkese anlatılmalı ki, varlığımıza, ülkemize canımızla sahip çıkalım. Ne demiş atalarımız: ‘Ağaç yaşken eğilir.’ Biz geleceğe bir çınar olacak ağaçlarımızı yani evlatlarımızı vatan sevgisiyle, merhametle, güvenle yetiştirelim ki, onlarda gelecek nesilleri öyle yetiştirebilsin.  

Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgi ve ışıkla kalın…
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

4 yorum “RENGARENK DUYGULAR

  1. Ne güzel anlatmışsınız yine anılarınızı ..Keyifle okudum yüreğinize sağlık Nurgül hanımcığım

  2. Çok doğru yazılmış sözler eline sağlık Nurgülcüğüm gerçekten bizler vatan sevgisi ile yetiştirildik.Ailelerimiz öğretmenlerimiz bu konuda en büyük yardımcılardı.Gelecekteki nesillerinde aynı duygularla yetişmesi dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir