Sahil kasabası Mirissa’dan kıyı şeridini takip ederek tekrar Galle’ye doğru yolla çıktık. Şehirde ilk olarak Unesco Mirası olan Galle Kalesi’ni gezdik. Yerel rehberimizin anlattıklarını sizinle paylaşıyorum.
“Galle Eski Kenti ve Tahkimatları, Sri Lanka’nın güneybatı kıyısındaki küçük bir kayalık burunda yer almaktadır. 16. yüzyılda Portekizliler tarafından müstahkem bir kent olarak kurulan Galle, 18. yüzyılda Hollanda sömürge yönetimi altında gelişiminin zirvesine ulaşmıştır.
Galle Kalesi ilk olarak 1588’de Portekizliler tarafından inşa edildi ve sonraki yıllarda Hollandalılar tarafından daha da güçlendirildi. Hem denizden hem de karadan gelen sömürgeci rakiplerin saldırılarını engelledi. Duvarlar boyunca, bir istila durumunda savunma için siperler bulacaksınız.
Galle, 1796 yılında İngilizlere devredilince şehirde pek çok değişiklik yapıldı. Bunların en tanınmışı şehrin çeşitli noktalarından görülebilen kulesidir.
Hollanda yönetimi altında, burada yaklaşık 500 aile yaşıyordu ve duvarların içinde kamu binaları, idari merkezler, askeri tesisler, depolar ve kiliseler bulabiliyordunuz.
Bugün görebildiğiniz hâliyle kale, iyi korunmuş sömürge mimarisine (şehri kendi memleketlerinin tarzında inşa eden Portekizliler ve Hollandalılardan büyük ölçüde etkilenmiştir) ve şebeke düzeninde Arnavut kaldırımlı sokaklara sahiptir ve UNESCO Dünya Mirası listesine eklenmiştir.”
Güney Asya’da Avrupalılar tarafından inşa edilen müstahkem bir kentin en iyi temsili olan Galle, gerçekten de Avrupa şehirlerine benziyor. Şehirde, Avrupa planlama ilkeleri ile Güney Asya mimari geleneklerinin iç içe geçmiş yansımalarını görmek mümkün. Örneğin tipik Hollanda geleneğinde olduğu gibi binalar belirli parsellerde kümelenerek sokak şebekesi oluşturulmuş. Dar kenarları sokaklara bakan genellikle tek katlı ev sıraları ve ince sütunlarla desteklenen yüksek sarkık çatılarla gölgelenen verandalar ile standart sokak görüntüleri elde edilmiş.
Sokaklar son derece bakımlı ve temiz. Meydanlarda yaşlı büyük ağaçlar göze çarpıyor. Ulaşım aracı olarak genellikle bisiklet ve tuktuk kullanılıyor. Görmeye değer Hollanda sömürge binaları, antik camiler ve kiliseler, görkemli konaklar ve müzeleriyle oldukça ilgi çekici eski bir ticaret limanı da olan bu tarihi şehri, yürüyerek keşfetmek ise ayrı bir keyif veriyor.
Sokaklar boyunca sıralanmış şık kafeler, ilginç butikler, yerel ve yabancı sanatçılara, yazarlara, fotoğrafçılara ve tasarımcılara ait çok iyi restore edilmiş oteller göz kamaştırıyor. Özellikler sanat ve el işleri ile ilgili galerileri meşhur.
İnsanları güler yüzlü ve sıcakkanlı. Onların samimiyetinin yansıdığı sokakları keyifle dolaşırken tarçın kokusu da size eşlik ediyor. Özellikle Ada’nın meşhur Seylan Çayı ve tarçına her yerde rastlıyorsunuz. Galle, çok beğendiğim şehirlerden biri oldu.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.