Anılar duyguları yeniden canlandırır. Her defasında farklı sezişler uyandırır yaşananların izleri. Döngü böylece devam eder gider… Sandık orada duruyor ve açılma vaktinin geldiğini çok iyi biliyor. O zaman açalım ve bize sunduğu anıya kulak verelim:
İnsan kendini tanıdığı zaman hayatına kimleri arkadaş olarak alacağını çok iyi bilir. Ben de ilkokul beşinci sınıfta arkadaşlık seçimi konusunda artık daha net karar verebilecek duruma gelmiştim. Öncesinde de elbette seçiciydim ama özellikle öğretmenimle yaşadığım olaydan sonra emin oldum. Çünkü benim için arkadaşlıkta en önemlisi üzgün anlarında yanında olup teselli etmek, destek olmaktır. Mesela aile içinde yanlış giden bir şeyler olduğunda ve bana bir söz söylendiğinde erkek kardeşim hemen gelip korur, bana laf söyletmezdi. Okulda ve mahallede arkadaşlarım vardı fakat bunların içinde birkaçı özeldi. Onlardan biri de Sefa’ydı. İşte öğretmenimle yaşadığımız olayda bunu anlamıştım. Daha önce de ortak yönlerimizin olduğunu fark ettiğim Sefa, o gün de üzüntüme ortak olmuştu.
Okulda bir yandan dersler bir yandan atletizm antrenmanları devam ediyordu. Fakat bu yıl o kadar istekli değildim. Beden eğitimi öğretmenim de durumu fark etmişti. Yarışmalara katılmak istiyorsam daha sıkı antrenman yapmam gerektiğini söyledi. O anda içimde bir şey hissettim. Yarışmalara katılmayacağım, katılsam bile başarısız olacağım hissiydi bu. Öğretmenime, “Katılmak bana göre değil.” dedim.
O günlerde öğretmenimiz okula müfettiş geleceğini duyurdu. Derslere girip bizlere sorular soracağını söyledi. Tabii “müfettiş” demek bizim için çok önemliydi, her sorduğu soruya doğru cevap vermek zorunda hissediyordum kendimi. Öğretmen müfettişi bizlere öyle bir anlat ki o andan itibaren hepimizin konuştuğu tek konu, derslerimize iyi çalışıp doğru cevap vermek oldu. Bu heyecan içinde arkadaşım Sefa ile teneffüslerde birbirimize derslerle ilgili sorular sorup kendimizi sınamaya başladık. Sınıf arkadaşımız Zeynep de bize katılmak isteyince kabul ettik ve üçümüz birlikte çalışmaya başladık.
Böylece günler ilerlerken üçümüz çok iyi arkadaş olduk. Artık ders dışında da paylaşımlarımız oluyordu, birbirimize hafta sonunu nasıl geçirdiğimizi, okul dışındaki hayatımızda neler yaptığımızı anlatıyorduk. O yıl okulda her öğrencinin beslemesini evden kendisinin getirmesi uygulaması başlamıştı. Biz üç arkadaş evden getirdiğimiz yiyecekleri birbirimizle paylaşıyorduk. Katinden bir şey alıyorsak üçümüz için de alıyorduk. Hafta sonları eğer çocuk tiyatrolarına, sinemaya veya geziye gideceksek birlikte gitmeye karar veriyorduk. Ailelerimize bu isteğimizi iletiyorduk.
Tabii ben çok mutluydum. Nasıl bir arkadaş seçeceğime kalbimin sesine göre karar vermiştim ve yanılmamıştım. Çünkü bu iki arkadaşımda gördüğüm en önemli şey paylaşmaktı. Hem yiyeceklerimizi hem sevincimizi hem üzüntümüzü paylaşıyorduk. Mesela okulun yakınındaki futbol sahasına atletizm antrenmanlarına gittiğimizde bu iki arkadaşım da geliyor, tezahüratlarıyla bana destek veriyordu. Bizim arkadaşlığımızda sevgi olduğunu görmüştüm. Okula giderken mutlu şekilde gidiyor, eve mutlu şekilde dönüyordum. Çünkü bu iki arkadaşımı görmek ve onlarla vakit geçirmek beni mutlu ediyordu. Bir tek sınıf öğretmenimden memnun değildim.
Nihayet müfettişin geleceği gün gelip çattı. Sınıftaki herkes heyecan içindeydi, ben de tabii. Hatta heyecanımı evde ailemle de paylaşmıştım. Müfettiş sınıfa girdi, ayağa kalkıp kendisini selamladıktan sonra yerimize oturduk ve ‘Acaba kimi tahtaya kaldırıp soru soracak?’ diye merakla bekledik. Aramızdan arkadaşları seçerek sorular sormaya başladı. Derken Sefa’yı tahtaya kaldırdı. Sefa o kadar heyecanlandı ki müfettiş ismini sorduğunda bile hemen cevap veremedi. Müfettiş anladı ve “Hiç heyecanlanma, beni bir sınıf öğretmeni olarak bil.” dedi. Bunun üzerine Sefa rahatladı ve soruların hepsine doğru cevap verdi. Hem müfettişten hem de öğretmenimizden aferin aldı. Müfettiş bana soru sormadı. Teneffüste Zeynep ve ben verdiği doğru cevaplar için Sefa’yı kutladık. Zeynep, Sefa’nın tahtaya kalkışını taklit edip gülüyordu ama Sefa buna alınmıyordu. Ben daha farklı baktığım için, “Zeynep, müfettiş seni kaldırsa acaba sen nasıl yürürdün o tahtaya?” diyordum. Zeynep, “Tabii ki ben de böyle yürürdüm.” diyordu.
Her geçen gün birbirimizi daha iyi anlıyorduk arkadaş olarak. Teneffüste bize katılmak isteyen diğer arkadaşlar olduğunda onları da kabul ediyorduk. Fakat o arkadaşlarda gördüğümüz daha çok uyumsuzluk olduğu için daha çok üçümüz bir araya geliyorduk. Arkadaşlığın önemini okul yıllarında anlamıştım. Fakat daha önce de söylediğim gibi herkesle arkadaşlık yapmazdım, bu konuda çok seçiciydim. Ruhuma uygun olan kişileri seçiyordum.
Hafta sonları sinemaya, çocuk tiyatrosuna gittiğimizden söz ettim az önce. Bizim evde bu konuları ortanca amcam organize ediyordu. Ağabeyim, kardeşim ve benim velimiz olduğu okuldaki durumumuzla zaten ilgileniyordu. Bir tek üniversitede okuduğu için ablama velilik yapmıyordu ama derslerinin nasıl olduğunu sormayı da ihmal etmiyordu. Tabii amcam sadece derslerimizle ilgilenmekle kalmıyor, genel kültür açısından ilerlememiz için de elinde geleni yapıyordu. Çocuk tiyatrolarına, sinemalarına götürüyordu bizi. Hafta sonu okulun müze gezileri olduğunda tabii ki ailem gönderiyordu. Amcam da bu konuda çok destek veriyordu. Ayrıca yengemle ikisi ablamı alıp konserlere götürüyordu. Bizim öğretici şeyler izlememizi istiyordu. Televizyonda ve radyoda neleri izlediğimizi ve dinlediğimizi soruyordu. Amcamın bunu bize aşılaması ileri yaşlarda sanata ilgimizin olmasını sağladı. Tiyatroya, sinemaya, konserlere gitmek müzeleri gezmek hep ilgimizi çekti. Derler ya, ‘Ağaç yaşken eğilir.’ Gerçekten öyle. Çocuk önce aileden ve sonra okuldan, çevresinden gördükleriyle ve nihayetinde kendini geliştirerek ilerler. Bu nedenle özellikle ailenin önemi çok büyüktür.
Çocukken ne istediğini bilen çocuk ileri yaşlarda da ne istediğini biliyor. Eğer bir çocuk aksi ise uyumlu değilse kendini bir şekilde gösteriyor. Okulda hırçın, kıskanç, tembel ve paylaşmayı bilmeyen çocuk ileri yaşlarda da aynı davranışları sergiliyor. Ne zaman ki kendisinin farkına varıyor o zaman bu olumsuzlukları değiştiriyor. Tabii farkına varabilirse.
Çocuk ne istediğini bilir.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.