BAŞKASININ KİMLİĞİ İLE YAŞAMAK

Sevgili okuyucularım geçenlerde sosyal medyadaki hikâyemde şunu paylaşmıştım: İnsanlar istediği kadar taklit edebilirler ama asla o insanla aynı ışığa, auraya ve enerjiye sahip olamazlar.

Taklit etmek, kendi olmaktan çıkıp başkasının kimliği ile dolaşmaktır.

Özellikle sosyal çevremizde, sosyal medyada ve günlük yaşantıda insanların birbirlerini taklit ettiğini görürüz. Kıyafetler, yaşam tarzları, yazılar, paylaşımlar, konuşmalar, gülüşler hatta fotoğraf çektirirken verilen pozlar bile tanıdık, bilindik. Bakıyorsunuz ki bir anda o kişi değil başka birinin taklidi karşınızda duruyor, sanki ikiz gibi.

İşte insanlar, başkalarına benzemeye çalıştığında kendi kimliği dışında başka birinin kimliğini taşıyor. Çünkü kendi özünün istediğini değil başkasının özünü yaşamaya başlıyor. Kendinden uzaklaşıyor.

Taklit eden insan, neden kendisi olmaktan hoşnut olmadığını bulmalıdır. İçine dönüp “Neden taklit ediyorum? Özümden uzaklaşarak birisini taklit etmeme zihnimdeki hangi duygu ve korku neden oluyor?” diye sorması ve vereceği yanıta göre çözüm bulması gerekiyor.

Başkalarının yaptıkları hoşa gidebilir, yeni fikirler üretmeye, yeni bir bakış açısı edinmeye yardımcı olabilir. Bunda bir sorun yoktur. Örneğin, birinde görülen kıyafet ya da saç modeli hoşa gider. Kişi, kendi fiziksel özeliklerini, yaşadığı ortamı, kişisel zevklerini dikkate alarak bunların farklı biçimlerini kendi hayatına göre uyarlayabilir. Ama birebir aynısını yapıyorsa bu taklit olur. Aynı şekilde başkasının paylaştığı yazıları aynı üslupla ve aynı içerikle yazıyorsa bu taklittir. Tabii o yazılardan ilham alıp kendi yaratıcılığını ortaya koyabiliyorsa o zaman gerçekten özünü korumuş olur.

Eğer insanın içinde yaratıcılık yoksa istediği kadar taklit etsin bir yerden sonra zaten taklit olduğu anlaşılıyor. İnsanın kendi özünü yaşamak için hiç kimseyi taklit etmesine gerek yok. Sadece kendi yeteneklerini, kendi yaratıcılığını keşfetmesi yeter. Herkesin kendine ait bir giyinişi, bir duruşu, bir konuşması ve gülüşü vardır ve onu biricik kılan da bu özellikleridir. Önemli olan bu özellikleri korumaktır.

Burada çok ince bir çizgi var; ilham almak başka taklit etmek başka! Taklit ne demek? “Bir kimseye benzemeye, onun gibi yapmaya, onun gibi olmaya çalışmak. Veya bir şeyin benzerini yapmaya çalışmak.”

Bir insanı taklit edenler şunu unutuyorlar: O insanın ışığının, enerjisinin, aurasının aynısı olamaz; istedikleri kadar yapsınlar.

Oysa ilham almak farklıdır. Örneğin bir insan yazı yazmak istediğinde bakar kendi içinde gerçekten o yazı yazacak yetenek varsa yaratıcılığını konuşturur, kendi bilgeliği ile mutlaka yazar ve sürekliliği olur. Başkasını taklit edenin ise ne üslubu üsluptur ne yaratıcılık içerir ne de sürekliliği olur.

İhtiyaç sahipleri için evinde yemek yapan, örgü ören veya dikiş diken biri başkalarına örnek olabilir. Biri, ondan ilham alıp ben de ihtiyaç sahiplerine yardım edeyim, diyebilir. Fakat gördüklerini birebir yapması taklit yani kopya çekmek olur. Kendisinde bu yetenekler yoksa veya içinden gelmediği hâlde sırf taklit etmek için yapıyorsa zaten bir süre sonra yapamayacak ve bırakacaktır.

İnsanların seyahat edişleri de öyle. Başkası oraya gitti diye kendisi de oraya gidiyor. Kendi özü gerçekten oraya gitmek istiyor mu? Orası olmak istediği yer mi? Elbette herkes her yere gidebilir, görmek isteyebilir. Fakat her insanın zevki başkadır. Gerçekten orayı görmek mi istiyor yoksa orada bulunmak mı istiyor? Yoksa tek amacı etrafa göstermek mi? Seyahati sevmeyen insan başkası seyahat ediyor diye etmez. İşte bu soruların cevabı, o kişinin içindedir.

Benim bir arkadaşım gerçekten çok güzel şarkı söyler. Kendisine doğuştan verilmiş bir sese sahip; hiçbir şekilde eğitim almamış. Bende bu yetenek yok. Sırf onun gibi şarkı söylemek için eğitimler alıp bir de onun tavrıyla söylemeye kendimi zorlarsam taklit etmiş olurum. Çünkü ben kendime baktığımda zaten öyle bir sese sahip değilim ne kadar eğitim alsam da olmayacağını görüyorum.

Spor da öyle; tenis oynarken birçok arkadaşım biz de sporu seviyoruz, deyip tenise başladı fakat sonra hepsi vazgeçti. Çünkü o anda bir özenti oluyor, nasıl olsa oynarız, diye cazip geliyor sonra başkalarının vuruş tekniklerini taklitler başlıyor ama yetenek olmayınca taklitle bir yere kadar gidiyor ve sonunda sıkılıp bırakıyorlar.

Sporu sevebilirsin fakat içindeki yetenek ona elverişli mi? Özünde sabır, disiplin, azim, çalışkanlık var mı?

Meslek seçiminde de buna çok rastlanır. Bir meslekte başarılı olan insanın hemen taklitleri ortaya çıkar. Birebir benzemeye çalışırlar. Aslında onun kendi mesleğine koyduğu yaratıcılığının, zekâsının payı hesaba katılmaz. Bu yüzden de asla aynısı yapılamaz. Sen o meslekte ısrar etmek yerine özünü bilirsen başka meslekte başarılı olursun.

Taklit, insanın var olan yeteneğini de köreltir, yaratıcılıktan uzaklaştırır. Ama maalesef bazı insanlar başkaları tarafından beğenilmek, özgüvenli hissetmek ve onaylanmak istediği için taklit etmeyi seçiyor.

Aynı şekilde dil öğrenmek bakımından yeteneklisinizdir. Hiç dil bilmeyen bir insan en çok sevdiği dili öğrenmeye çalışırsa sizden ilham almış olur ama hiç ilgisini çekmediği hâlde sizin bildiğiniz dilleri öğrenmeye kalkarsa bu taklit olur.

Bir de kıyafetler ve ev eşyaları konusunda taklitçiler vardır. Taklitçilikleri yüzünden kendilerini yansıtmayan eşyalarla dolu bir evde yaşamaya, içinde hiç de rahat edemedikleri kıyafetler giymeye kendilerini mahkûm ederler.

Son zamanlarda türedi kişisel gelişimciler furyası başladı. Aynı şekilde yaşam koçları, sprituel eğiticimleri, astroloji eğitimcileri… Daha kendi gelişimini tamamlayamamış ama başkalarına kişisel gelişim vadediyor, kendi ışığını çıkarmadan başkasına o ışığı vermeye çalışıyor. İçinde o yetenek olmadığı hâlde ticari amaçlarla başkalarına şifacılık yapmaya kalkıyor, taklit ediyor. Başkalarını taklit ederek ne kadar yol alınabilir ki? En fazla karma alırlar.

O insan o konuda başarılı ise kendisi de başarılı olmak istiyor. Aslında bu bir yarışa, rekabete dönüşüyor. “O şifada başarılı oluyor neden ben de başarılı olmayayım?” deyip eğitimlere gidiyor fakat sonuçta o kişi gibi başarılı olamıyor. İşte burada bir hırs var. O kişi kendi özünde olanı sergiliyor, senin kendi özünde yoksa zoraki yapman başarı getirmez, bir başkasının başarısının gölgesinde dolaşmak olur o.

Taklit yapan insanlar hiçbir şekilde samimi gelmez. Maske ile kendi özünü kapatmış olur.

Başkasında görüp özeniyor, kendisi de alıyor ya da yapmak istiyor fakat sonunda olmadığını görüyor. 

Sosyal medyada insanlar kendi düşüncelerini veya başkalarından alıntıları paylaşıyor. Fotoğraflar paylaşıyor. İnanın ki herkes kendi enerjisini o yazıya ve fotoğrafa aktarıyor. Örneğin aynı fotoğraf ve aynı yazıyı 10 kişi sayfasında paylaşsın; hepsinin enerjisi paylaştığına yansır. Eğer negatif bir enerjiye sahip ise o anda paylaştığı çok güzel bir fotoğraf veya yazı olsa da ilginizi çekmez. Fakat bir başkasında hiç ilgi çekici olmayan bir yazı ve fotoğraf olur ama baktığınızda o enerjiyi alırsınız.

İşte kıyafetler ve saç modellerinde de böyle oluyor. Aynı kıyafeti giyiyorlar; taklit edilenin yüksek enerjisiyle o kıyafet başka duruyor ama taklit edende kıyafet ne kadar güzel olursa olsun hiç göstermiyor. Çünkü burada gerçeği gösteren sadece kişinin ışığı, enerjisi ve aurasıdır.

Bir arkadaşında gördüğü eşyayı alıyor; evini aynı renk boyatıyor; aynı biçimde dekore ediyor fakat o evden aldığınız enerjiyi taklit edenin evinden alamıyorsunuz.

Çünkü taklit yapan, kopya çeken oraya kendinden bir enerji katmıyor sadece başkasının gölgesi ile dolaşıyor.

Aslında taklidin altında yatan duygular nelerdir?

Kendini yetersiz görme

Özgüvenin olmayışı

Kendini ispatlamak, onaylanmak, beğenilmek arzusu

Yaratıcılığın olmayışı

Kendinin o konuda yeteneklerin olmayışı fakat zorlaması

Hırs

Kıskançlık

Rekabet etmek

İlham almak insanı geliştirir taklit ise insanın kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmasıdır.

İlham almak, kendindeki olumsuzlukları görüp başkasının nasıl olumluya nasıl dönüştürdüğünü fark ederek değişim için kendine has fikirler, yöntemler üretmektir. Örneğin kendi negatif ve diğer kişi pozitif ise onun nasıl pozitif olduğundan ilhamını alır ya da o kişinin öfkesini nasıl yendiğinden ilhamını alır. Pozitif olayım derken diğer kişi gibi konuşur, güler ve davranırsa taklitçi olur. İlham alan ise yine pozitif düşüncede ve duyguda olur fakat kendi gibi konuşur ve güler.

Eğer başkasını taklit edersem veya başkaları için yaşarsam o zaman Nurgül değil başka biri ile yaşarım.

İlham vermek ışık tutmaktır.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN

 

Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir