Sevgili okuyucularım, bu ayki kitap paylaşımım ismi “İnsanın Kendini Yenmesi En Büyük Zaferdir”
Bu kitabın yazarı olan; Platon, Antik Yunan filozoflarından biridir. M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamıştır. Aristoteles’in hocası olan Platon, felsefe tarihine derin izler bırakmıştır. Platon’un felsefesi, Batı dünyasının felsefi ve bilimsel düşüncesini derinden etkilemiştir. “İdealar Kuramı” olarak bilinen düşünce yapısı, gerçeklik anlayışını ve bilgiyi şekillendirmiştir. Matematik, astronomi ve bilim tarihi alanlarında da etkileri bulunmaktadır. Platon’un en ünlü görüşlerinden biri, “idealar kuramı”dır. Gerçekliğin ardında var olan ideal formların olduğunu ve bunların duyularla algılanan dünyadaki somut şeylerden daha gerçek olduğunu savunmuştur. Örneğin, güzellik, iyilik gibi kavramların asıl varoluşunun “idealar” dünyasında olduğuna inanmıştır.
Şimdi kitaptan bir bölümü sizlerle paylaşıyorum.
“…
Önce kendini sev, sonra başkalarını
Karşı tarafı sevmemizin gerçek nedeni nedir? Onu, sadece olduğu kişi olmasından dolayı mı seviyoruz yoksa olmasının istediğimiz kişi olacağına duyduğumuz güçlü bir umut mu bu sahte sevgimizin kaynağı? Peki, insan bir başkasını sadece kendisi olduğu için sevebilir mi?
Daha kendini tanıyıp kim olduğunu ne olduğunu, ne için bu dünyada var olduğunu anlayamamış olan birinin aşkı da, yapacağı evliliği ve yürüteceği işi de zayıf temeller üzerine kurulmuş olur.
İçinde bulunduğumuz toplumun ne düzeyde ve neye eğilimli olduğu, eksikliğini duyduğu şeye göre şekillenir. Eğer insanlar sahte ahlaki duygularla ahlaklı olduklarına, yalan olan doğrularıyla iyi olduklarına ikna olurlarsa bunların doğrusunun peşine düşmez, zaten ahlaklı ve iyi olduklarını zannederler.
Göz sadece güzeli görür. Kimisi onu gördüğünde hazza teslim olup ona sahip olmaya çalışırken, kimisi de onu gördüğünde hakikatin bilgisini hatırlayıp ürperir”
Peki, güzel olanı gördüğünde kimisinin hakikat olanı hatırlaması kimisinin de hazza teslim olup ona sahip olmaya çalışması neye göre belirlenir? İşte burada da yine kendini tanıma ölçütü devreye girer. Kendimizi tanıdığımız oranda hakikate yaklaşır, kendimize yabancı olduğumuz kadarıyla hakikatten uzaklaşırız. Dünyada ki herkes kendini gerçekten tanısaydı, herkes ve her şey gibi kendisinin de bu doğanın bir parçası ve misafiri olduğunu idrak etseydi, sevdiği kişi ondan ayrılmak istediğinde onu eve hapsetmek ya da çok daha kötüsü onun hayatına son vermek istemedi. O kişinin de doğanın bir parçası olduğunu, istese de hiçbir şeyden ayrı olamayacağını, ezelden ebediyete kadar aynı kabın içinde harmanlanacaklarını bilseydi herhangi birinden uzak kalmaktan endişe duyup kıskançlık krizleri yaşamazdı. Ya da bu dünyada zaten hiçbir şeye sahip olunamayacağını gerçekten anlasaydı, eşine, işine ve evine sahip olmaya, onlardan ayrı düştüğü için hem kendini hem de sevdim dediği insanı perişan etmeye kalkışmazdı.
Platon’a göre insan kendinde olmayanı sevmeye eğilimlidir. Kimde ne eksikse hayatının merkezine koyduğu şey de odur.
Platon’a göre gerçek aşk ancak gerçek olanla açığa çıkabilirdi. Ona göre gerçek olanı sevmeli ve ona aşık olunmalıydı. Gerçek olan ise hakikatin bilgisiydi. Zaten gerçek olmayan ve aslında birer yanılsamadan ibaret olan duygularımızla ne gerçekten sevebilir ne de aşık olabiliriz. Çünkü ona göre aşkın önkoşulu kendini bilmek, tanımak ve sevmekten geçiyordu.
Önce kendimizi sevelim ki başkalarını sevebilme için bizi yanıltacak olan tutkularımıza kanmayalım.
“
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.