KISIR DÖNGÜDEN ÇIKIŞ
Bugünkü anlatacaklarımın kurgusunda daha öncekilerden farklı bir yol izleyeceğim. Paylaşmak istediğim mevzuyu önce yaşanmışlıklarla ve örneklerle önünüze sereceğim. Anlatacaklarımı nihayetlendirirken de konuyu açıklayıp önerilerde bulunacağım.
Bir sohbet esnasında ortak tanınan bir çiftin evliliğinin bittiğinden bahsediliyor. Sohbettekilerden biri “ne olacak başka birini bulur nasılsa, ayrılırsa ayrılsınlar diyor”. Böyle bir durumda mevzu gidenin yerine başka birini bulmak mıdır yoksa neden böyle bir bitiş yaşandı, neden bu olumsuz durum vuku buldu diye sorgulamalar yapılıp sonuca yol almak ve bu yolda kişinin kendisini şifalandırması mıdır? Elbette diğer taraftan o sohbet ortamında tanıdığının ayrılık olayına karşı umursamazca tepki veren, nasılsa başka birini bulur şeklinde düşünen kişide de büyük sıkıntılar olduğunu göz ardı edemeyiz. Oysa yapılması gereken; bu olumsuzluğu yaşayan taraflara destek olup, onların yeniden yanlış durumlar içine düşmesini engellemek, kendilerini anlayıp en doğru yolu bulmalarına yardımcı olmak değil midir? Bir birliktelik bitti, yenisi olur nasılsa şeklindeki bir yaklaşım bizleri bir sarmalın içine iter ve o kısır döngü sürekli hayatımızın içinde dolaşıp durur. Ardından olayların nedenine bakmaksızın sadece hayattan şikayet etmeler başlar. Benzer bir durum iş yerinde de yaşanabilir, işimizde sorunlar yaşarız ve bu sorunlar için sadece karşımızdakileri suçlar, “neden” sorusunun cevaplarını aramaz, “nasılsa başka bir iş bulurum” der o durumdan da dersler çıkarmadan yolumuza devam ederiz.
İşte yeni bir örnek daha: Bir işletme sahibinin gün geliyor işleri bozuluyor ve iflas ediyor. Bu kötü sonucun suçlusu kim, ilk kim suçlanmalı? Tabi ki buna sebep olan başkalarıdır, belki hükümetin aldığı kararlar, uyguladığı yasalar, belki çalışanları, belki, belki… Suçlu listesi uzayıp gider, lakin bu listede işletme sahibinin kendisi asla yoktur. Tamam, belki hakikatten haksızlıklar yaşamıştır, işin içinde kendi yanlışı olmadığı bir sürü olumsuz etkiye maruz kalmıştır. Bunlar kabulümdür. Ancak unutulmamalıdır ki olaylardan ders çıkarmanın en doğru yolu önce kendimize dönüp, doğru özeleştiriyle eksiklerimizi hatalarımızı bulmaktır. Ardından içsel değişim ve dönüşümü yaşamalı, kendi farkındalığımıza varmalıyız. Bu tarz iflasları yaşamış kişileri tanıdım ve o maalesef kişilerin iç dünyalarında bitmek bilmeyen kibre de şahit oldum. Yeri geldi bir markette çalışan kasiyerin emeğini hiçe sayıp kendi diplomalarıyla onların emeklerini kıyasladılar, yeri geldi maddi variyeti olmayan insanları küçümseyip onları sözde kendi zenginlikleriyle kıyasladır.
Birilerini suçlamak, hayata dair hep şikayet etmek, başkalarını küçümsemek, hakir görmek ne kolaydır. Ancak bu kolay yollar bizi yanlışa götürür, kibrin, egonun, sevgisizliğin, bencilliğin bataklığına saplanırız ve büyük bir kısır döngüde o güzel hayatlarımızı heba ederiz. Ben böyle yol alan kişiler için “kayıp nefesler” diyorum.
Eşimizden, sevgilimizden, işimizden ayrılırız, arkadaşımızla, komşumuzla tartışırız, işler bozulur iflas ederiz, tabi ki böyle şeyler yaşarken kendimize bakmaksızın hemen karşımızdakileri, şansızlığımızı ve hatta o gün içinde gezegenlerin olumsuz açılarını bile suçlarız. Her şeyin sorumlusu onlardır, bizde hiçbir hata, yanlış yoktur. Bu kadar mı yani? Olan oldu, suçlu belli, hadi yola devam edelim. Maalesef “bunları neden yaşıyorum?” diye kendimize sormak çoğu zaman aklımıza dahi gelmez. Yaşanılanların ardından kendi sorumluluklarımızı görmeyiz, karmalarımızı irdelemeyiz, bilinçaltımız yoklayıp korkularımızı, hırslarımızı, negatif düşüncelerimizi ve duygularımızı düzeltmeye çalışmayız. Bu noktada bilinç seviyesi çok mühimdir, kendimizle yüzleşecek bilince ulaşmalıyız. Kolay değildir kendimizle yüzleşip yenilenmek, değişimi ve dönüşümü yaşamak. Bunun içinse cesaret olmazsa olmazımızdır.
Anlattıklarım gibi nice yaşanmışlıklar vardır ömür defterimizde. Bilinmeli ki; aydınlanmak, farkındalığa erişmek için esas olan her daim biziz, önce kendimizi yenilemeliyiz ve en çok da hayatlarımızda var olan algoritmaları anlamalı, keşfetmeliyiz. Nedir bu algoritmalar, onları bilmek bize ne kazandırır? Algoritma; bir problemin çözümünün veya belirlenen amaca nasıl ulaşılacağının anlatıldığı yoldur. Hayat, içinde ki sırlarla ya da yaşanılan durumlarla bize birçok yol sunar. Yapmamız gereken bu sırları keşfedip ve yaşanılanları doğru analiz edip en iyi sonuca ulaşmaya çalışmaktır. Algoritmaları iyi anlayabilmemiz bizi sonuca götüren yolu keşfetmemizi sağlar. Mevzunun önemini gözler önüne serecek küçücük bir örnek vereceğim size; hemen herkesin yapabildiği çay demleme eyleminde izlenilen bir süreç vardır ve bu süreç aslında algoritma ile yapılan adımlardır. Sonuç şuna varıyor, yapacağımız her şey, alacağımız her karar doğru adımlarla bizi istenilene ulaştırır. Bırakalım onun bunun şunun söylemlerini ya da olumsuzluklarda her daim kendimizden önce başkalarını suçlamayı. Önce kendimize bakalım, biz kimiz, hayattan ne istiyoruz, nasıl bir hayat istiyoruz, ne tür deneyimler edindik, nasıl insanlarla ilişkiler kuruyoruz, isteklerimize ulaşmak için yeterince çabalıyor muyuz, nerelerde yanlış yapıyoruz, adımlarımızı atarken insanları üzüyor, onlara zarar veriyor muyuz, yalana mı yakınız doğruya mı, kıskançlığı, kibri çıkarabiliyor muyuz benliğimizden, öfkeden, nefretten arınabildik mi, verdiğimiz sözleri tutuyor muyuz, sevginin değerini, güzelliğini biliyor muyuz? Öyle çok soru var ki önce kendimize yöneltmemiz gereken…Sorularımızı soralım, dürüstçe cevaplarımızı verelim, sonra keşfettiğimiz eksikliklerimizi, yanlışlarımızı nasıl düzelteceğimizin kararlarını alalım, şifalanmak için yolları bulalım. Algoritmaları adım adım tamamlayalım ve bizi mutlak ışığa ulaştıracak kazanımları elde edelim ve kısır döngülerden kurtulalım. Gerçekliğimizi bulmamızın tek yolu sevgidir. Seven gönül kötü duyguların tamamından arınmıştır, yolu aydınlık yoludur.
Kendine bak kendine…
Özüne, Sözüne, Benliğine
İlgilenme kimseyle,
Kim ne yemiş, ne giymiş
Bundan sana ne.
Sen kendini besle,
Bilgiyle, Sevgiyle, Şefkatle
Ancak o zaman ulaşırsın,
İnsan olmanın erdemine…