RUHLARIN DİLİ

Birçok kişiyi o veya bu nedenle dahil ederiz hayatımıza. İnsanların hayatımıza dahil olma durumlarında ilginç bir sirkülasyon vardır.  Elbette ki bazı insanlar asla bu sirkülasyonun parçası değildir. Kimileri varoluşumuzdan ölüm anımıza kadar hayatımızdadır. Kim mi bu insanlar? Tabii ki doğduğumuz ailemizin bireyleri. Kimileri sonradan hayatımıza dahil olmasına onlarda ölüm anımıza kadar hayatlarımızdadır. Kim mi bu insanlar? Eşimiz, çocuğumuz, can dostlarımız. Kimileri anlık ziyaretlerde bulunur hayatımıza. Kim mi bu insanlar? İş ortamını paylaştığımız kişiler, bir şekilde bir yerlerde yollarımızın kesişmesiyle tanıştıklarımız ya da geçici arkadaşlar. Peki, bu insanların hangilerine kalbimizde gerçekten yer açarız, hangilerine ruhumuzu bütün çıplaklığıyla teslim ederiz?

‘Ailelerimize bir göz atalım.’ Kişi bazen ailenin tüm fertleriyle bütünleşir, sınırsız bir sevgi ve bağlılık kurar. Duygularının karşılığını bulur, sevinci ailesinin sevincidir, üzüntüsü yine ailesinin. Bir nefes misali onların varlığı ta içinizdedir.  Bazen de kişi bütünleşemez ailesiyle, anne ve babasıyla yakalasa da bütünlüğü kardeşiyle yakalayamaz. Bırakın kardeşle bütünleşmeyi, kimi zaman birbirinin varlığına dahi tahammül edemeyen kardeşleri görürüz. Oysa aynı anne babanın evlatlarıdır, aynı kültürle, aynı duygularla büyütülmüşlerdir ama maalesef ruhlarının dili farklıdır. Eminim sizde rastlamışsınızdır bu tür örneklere.

‘Sonradan hayatımızda var olan eşimiz, çocuğumuz, can dostlarımız.’ Bu grup içinde en özel yere sahip olan çocuklarımızdır. Her ne olursa olsun, her ne kadar farklı ruhlara sahip olursanız olun bir anne ve baba için çocuğunu sevmek, onu anlamak, onu benimsemek başka türlü bir duygudur. (Bu arada gerçek ebeveynlerden bahsettiğimi vurgulamak isterim.) Çocuk sizinle aynı şeyleri hissetmese bile, o sizin canınızdan ötedir, o en kıymetlinizdir. Devam eden bir evlilikte eş de sonradan hayatınıza dahil olan, ruhunuzu huzura kavuşturan, yükleri sizinle omuzlayan, aynı şeye güldüğünüz, aynı şeye üzüldüğünüz nefesinizdir. Gelelim can dostlarınıza. Onlarla ne kan bağınız vardır ne de fiziksel başka bir bağınız. Onlarla gönül bağınız vardır. Bir şekilde gelmiştir dünyanıza, sıcacık yüreğiyle dokunmuştur yüreğinize. Belki on dakikalık küçücük bir sohbetle başlamıştır bu bağ ve sanki var olduğunuzdan bu yana sizinleymiş gibi yüreğinizde hissetmişsinizdir onu. Ben böylesine hızlı ve kuvvetli gelişen dostlukları birçok defa yaşadım. Kimi zaman bir seyahatte girdiler hayatıma, kimi zaman birdenbire, neredeyse böyle bir bağın zor kurulabileceği bazı ortamlarda. Bu bütünleşmelere tesadüf diyenler olabilir. Ama ben tesadüflere inanmam. Çünkü sizin ruhunuzu bilen o büyük güç sizin için en doğru insanı size en güzel şekilde getirir. Böyle dostluklar edindikçe, başka türlü bakıyorsunuz hayata ve kalbinizi insanlara açmakta gönüllü hareket ediyorsunuz, yeni insanları tanımaya ve onlara hayatımızda yer açmaya başlıyorsunuz.

‘İş ortamını paylaştığımız kişiler, bir şekilde bir yerlerde yollarımızın kesişip tanıştıklarımız ya da geçici arkadaşlar.’ İş ortamlarımızda birçok kişiyle günü paylaşırız ama hayatımızı değil. Mutlaka bu insanların içinde de dostlar edinebiliriz bu çok ayrı bir durum. Biz şimdilik bu statüde genele bakıyoruz ve buradan yola devam ediyoruz. Hayatın çeşitli evrelerinde bir sürü insan tanıyabiliriz. Bunların kimileri belki bir an hayatımızın içine dahil olurlar, belki andan biraz daha fazla. Onlar gelirler ve giderler yani tam bir sirkülasyon durumu söz konusudur bu durumda. Şimdi sıra geçici arkadaşlarda! Bu mevzu biraz derin! Arkadaş dediğimiz o insanlar belki sadece sıradan bir arkadaş niteliğindedir, sohbetiniz vardır, bir öğle yemeğini ya da bir akşam yemeğini paylaşmışsınızdır. Yüreklerinize dokunmadan birlikte zamanı sadece hoş bir şekilde geçirmişsinizdir. Bu çok olası ve normal bir durumdur. Ama diğer taraftan yıllardır hayatınızda olan arkadaşlarınız (hatta sizin gönlünüzde onlar dost statüsüne yerleşmiştir) belki beş yıl, belki on, belki daha fazla… En zoru onların hayatınıza dahil olma ve hayatınızdan gitme sürecidir. Siz gönlünüzü açmışsınızdır ona, samimiyetle duygularınızı paylaşmışsınızdır ve kıymetli arkadaşlığınızı (kendinizce dostluğunuzu) sunmuşsunuzdur ona. Oysa o duygularınızı hiçe saymış, kimi zaman alay etmiş, kimi zaman kibirle yaklaşmış, kimi maddiyata önem verip, sizin maneviyatınızı hiçe saymış, kimi sürekli insanları yargılayıp sınıflandırma yaparken (eğitim düzeyine göre, giyim tarzına göre) kimi zaman menfaati için yaklaşmış… Üzüntülerinizi anlamamış, sizi yargılamış, senin yaşadığın bir şey mi ne var bunda ifadeleriyle sizi umursamamış… Sevinçlerinizde de sizinle olmamıştır, mutluluğunuzu sizinle birlikte yaşamamıştır… İşte böyle kişilerin, yani arkadaş zannedilip de öyle olmadığı aşikar olan insanların, hayatınızda olup olmayacağına siz karar vereceksiniz. Siz sadece onun size yaşattıklarından ders alıp, onsuz bir şekilde de hayatınıza devam edebilirsiniz.

Hayat böyle işte… Gelenler, gidenler ve hep sizinle kalanlarla örülü. Kalbinizi kime açacağınıza hissiyatlı bir şekilde karar vermelisiniz, kalp gözünüzün gerçekleri görmesi için çaba sarf edin.  Çünkü kalbinizi açmak; duygusal ve ruhsal olarak tam anlamıyla çıplak olmakla eş değerdir.

Ruhların ne dili, ne dini, ne kültürü, ne de ırkı vardır. Birbirini anlayan, sevincini, üzüntüsünü kendisininmişçesine hisseden insanlar bir arada ve mutlu yaşayabilirler. Şu evrende bütün duyguların dili ortaktır, nerede hissedilir ve yaşanırsa yaşansın mutluluk mutluluktur, hüzün hüzündür. Mühim olan gönlünüze en yakın insanları bulabilmeniz ve onların sıcaklığıyla yaşayabilmenizdir.

Mevlana der ki: “ Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.”

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

2 yorum “RUHLARIN DİLİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir