GÜVEN İÇİN SÖZ VE DAVRANIŞ BİRLİĞİ GEREK
Sevgili okuyucularım, insanı insan yapan birçok değer vardır. Bunların en başında da güven gelir. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, insan güvende hissetmek ister. Karşılıklı iletişimin, ilişkilerin temelini oluşturan da güvenmek ve güven vermektir.
Karşılıklı güven olmayan ilişkilerde bir noktadan sonra kopmalar başlıyor; ben bunlara çok şahit oldum. Güveni yaratan temel dayanak ise dürüstlüktür. Bir insanda dürüstlük yoksa başka hiçbir özelliğine bakmayın. Dürüst olmayan insan zaten güven vermediği için o ilişki bir kişinin zorlaması ile devam eder ve yalnızca bir tarafın dürüst olduğu ilişkiler sonunda mutlaka kopar.
Benim için bir insanın söylediği sözlerle davranışlarının aynı olması çok önemlidir. Mesela sosyal medyada insanlar pek çok paylaşım yapıyor, büyük büyük cümlelerle dürüstlüğe dair mesajlar veriyor. Böyle gönderiler mutlaka sizin de önünüze düşüyordur. O insanlar, o paylaştıklarının hepsini acaba kendileri uyguluyor mu? Verdikleri mesajları içselleştirmişler mi? Mesela insanlar güven konusunda siyasetçileri genellikle eleştirir ama “Ben başkalarına ne kadar güven veriyorum,” diye kendi içinde sorgulamaz. İşte, konuşmak kolay söylenen sözleri davranışlara yansıtmak zordur.
Alışverişe gidersiniz, esnaf çok faydasını göreceğinizi söyleyerek size bir ürün satar ama kullandığınızda o faydayı göremezsiniz. Ne yaparsınız? Bir daha o esnaftan alışveriş yapmazsınız. Çünkü onun sözüne güvendiniz ama güveniniz boşa çıktı.
Sözlerle davranışlar arasındaki tutarsızlığı kurulan cümleler ele verir. Böyle insanların dilinden “Ben vefalı insanım”, “Seni seviyorum”, “Sana değer veriyorum”, “Senin yerin bende farklı” gibi cümleler hiç düşmez. Oysa biliyorsunuz, bir insan neyi çok söylüyorsa aslında o onda yoktur. Zaten davranışlarına baktığınızda da o söylediklerinin olmadığını kolaylıkla görürsünüz.
Bir seyahatimde, o seyahate katılanlar arasında birkaç kişilik bir arkadaş grubu da vardı. Birbirlerini çok sevdiklerini söylüyorlardı fakat davranışları sözleriyle örtüşmüyordu. Gruptaki bir arkadaşlarının dedikodusunu yaptıklarına şahit oldum. İşte, söz güzel ama davranış farklı.
İş arkadaşlıklarında da oluyor böyle şeyler. Bir bakıyorsunuz çok güzel sözler söylüyor yüzünüze ama bir saat sonra başka bir koridorda dedikodunuzu yapıyor; davranışında sözlerinin karşılığı yok. Bu durumda insan ister istemez güven konusunu sorguluyor.
Eşler birbirini sevdiğini söyler ama o ilişkiye baktığınızda birbirlerine değer vermediklerini, aralarında paylaşım olmadığını görürsünüz. Arkadaşlıkta da öyle. Seni kardeşim gibi seviyorum, çocuğum gibi seviyorum, ailem gibi seviyorum… sıkça kullanılarak sıradanlaştırılan cümlelerdir bunlar. Davranışlara baktığınızda ise o insan bir kere bile sizinle iletişime geçmemiş ya da size ihtiyacı olduğu zaman ortaya çıkmıştır ve böylece söylediği sözler havada kalmıştır.
En iyi komşu ödülü verilse kendisinin alacağından kesinlikle emin olan komşunuz, bir gün kapınızın zilini çalmaz, telefonla aramaz üstelik karşılaştığınızda bir sürü bahane sıralar. Şimdi o komşuyla nasıl bir güven ilişkisi kuracaksınız? Sözlerine mi davranışlarına mı inanacaksınız?
Kimileri sizi sevdiğini söyleyerek kendi menfaati için kullanır fakat emeğinizin karşılığını vermez. Derler ya, yarım elma gönül alma; küçük bir hediye bile vermez. İşte bunlar kuru sevgi! Burada bir beklenti mi var? Hayır! Ama o ince çizgiyi ayırt etmek gerekir. Sevgi davranış ile gösterilir.
Bazı insanlar da çok güzel, boyalı kelimeler kullanır. İyi ki varsın, hayatıma iyi ki girdin, senin gibi insan az, sen bir tanesin, Allah başımızdan eksik etmesin… Karşı tarafı nasıl sevdiğini göstermek için böyle cümleler kurar. O insanı o kadar seviyorsa ihtiyacı görülmeden söylesin bunları.
Patronunuza verdiği işi yapacağınızı söylersiniz fakat unutur ya da boş verirsiniz, sonra sorduğunda yapmış gibi göstermeye çalışırsınız. Patrona söylediğiniz söz ile yaptığınız davranış aynı değil. Güvenilir bir çalışan olduğunuzu iddia edebilir misiniz?
Bir arkadaşınız veya tanıdığınız kitabınıza ön söz yazmak için söz verir ama seneler geçer hiç oralı bile olmaz. İşte bu da sadece sözde kalmış bir davranış biçimidir.
Tenis oynarken her zaman iyi oyuncular kendinden daha iyi oynayanları veya kendi düzeyindeki oyuncuları tercih eder. Turnuvalarda double ve mix oynandığında yanınızdaki oyuncuyu seçme hakkınız vardır. Bazı oyuncular önceden beraber katılacağı oyuncuyu söyler. Turnuvaya beraber katılmak için mesela size söz verir. Bir bakarsınız sizden daha iyi oyuncuyu bulmuş ve bir anda sizi kenara bırakmış. Sonra da bahaneler sıralar: Ben istemedim, o geldi kıramadım; söz, sonraki turnuvaya beraber katılacağız vs. Bir sonraki turnuvada sizi seçse bile maça çıkarken güvenip güvenemeyeceğinizden emin olamazsınız. O kişi sadece teniste değil başka bir olayda da güven vermez artık size.
Böyledir kimi insanlar. Bugün size, “Ne yaparsan yap, hayatımdan hiç çıkarmam seni,” der yarın bir bakarsınız bir şey yapmadığınız hâlde hayatından çıkarmış sizi.
Bazıları da sosyal medya için zaman bulur ama sizi arayıp sormaya, hiç olmadı mesaj yazmaya gelince zamanının olmadığını söyler. Kendi ihtiyacı olduğunda zaman var ama hatır sormak için zaman yok. Böyle insanlara rastlayınca çok sevdiğim atasözü geliyor aklıma: “Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş. Yerini genişletmişler yerim dar demiş.” İnsan isterse zaman yaratır; yeter ki istesin!
Siyasetçiler de o kadar söz veriyor ama seçildiğinde davranışına bakılarak güven tesis ediliyor.
Şu menfaatler yok mu güveni bitirir.
Sözlere bakılırsa herkes iyi insan ve dürüst! Oysa önemli olan davranıştır.
Hayatım boyunca insanların sözlerine hiç bakmadım, bakmam da; sadece sergilediği davranışlarına bakarım. Güveni oluşturur.
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com