ESAS OLANA DOĞRU

Yüzyıllardır birçok bilim adamı, filozoflar, felsefeciler, düşünürler madde ve maneviyat çizgilerinin üzerinde dans edercesine fikirlerini açıklamışlar. Bu fikirler üzerine de yüzlerce sayfalık değerleri tartışılmayacak makaleler, kitaplar yazmışlar. Her bir düşünce şekli kimi zaman bir diğeri çürütmek adına çalışmış, kimi zaman sadece kendilerini ortaya koymuş, kimi zamansa farkında olmaksızın ortak payda da buluşmuşlar.

Maddeci bakış açısında maddesel realite ön plandadır. Şöyle ki;“her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren bir inanışa sahiptir.

Maneviyatçı bakış açısı ise çok boyutlu bir olgudur. “Madde ve mana bütünlüğünün esas olması üzerinde durur ve buradan hareketle bütüne ulaşır. 

Benim niyetim hiçbir düşünce şeklini yermek değil, sadece kendi bakışımı anlatmak. Yaşanmışlıklar ve günümüze bakarak ulaştığım olguları ve düşünceleri paylaşacağım. Ben her zaman esas olanın maneviyat olduğuna inanarak yaşadım ve gördüğüm her bir yaşanmışlık örneği bana bu düşünce şeklimin ne kadar doğru olduğunu gösterdi.

Madde elimde olan, maneviyatsa ta derinlerde, yüreğimde olandır. Yüreğim dediğim; “aklın ve maneviyatın tek bir merkezde toplanıp, iç içe geçip bir bütün olduğu yerdir”.

Sebep ve sonuç zincirleriyle harmanlanmış hayatımızda kimi zaman yaşananlardan ötürü kopmalar, devinimler, değişimler, farkındalıklar meydana gelmektedir. Her bir durumda bizlerde yeni hissiyatların oluşmasına yol açmaktadır. İnsanlar öyle bir yapıyla yaratılmıştır ki; kişinin bireysel hissiyatları sadece kendine değil, etrafında ki o büyük halkaya sirayet eder. Kişinin olumlu ya da olumsuz her hangi bir durumu sadece kendinde yankılanmaz etrafındaki o halkaya da ulaşır. O halkada da birey kendi halkasındakini etkiler, o da bir diğerini. İşte böylece sarmal büyüdükçe büyür. Ne kadar temiz ne kadar teslimiyeti esas almış bir yüreğe sahipsek o ölçüde varız demektir.  Teslimiyet için inanmak gerekir. Yaratana inanç esastır ve teslimiyet için tevekkül gereklidir. Durmayacağız, şayet hayatın karanlık döngüleriyse karşımıza çıkan, onları bertaraf etmek, aydınlatmak için uğraşacağız, çalışacağız ve karanlığın yerini iyiliğe teslim edeceğiz.  Kalplerde ki karanlık tarafları yok edip manevi temizliğimizi yapacağız. Bu yenilenmeyi önce kendimize sonrada etrafımızda ki o halkalara borçluyuz. Tam da burada karşımızda maneviyat olusunun içinde ki bütünlük çıkıyor. Hiçbir oluş tek bir şeyin için etkin değildir. Bildiğimiz ya da bilmediğimiz hatta bilemeyeceğimiz birçok şey için etkindir. İşte her bir insan böylesi bir büyük bir sorumluluğu üzerinde taşır.  Bu durumda yapılması gereken kişinin kendini bilmesi, yanlışlarını düzeltmesi, hatalarını telafi etmesi kısacası kendisini törpülemesi gerekir.

Dünya var olduğunda bu yanan insanlık her bir olumsuzlukta tutunacak dallar aramıştır ve en büyük güç kaynağının inanmak, bir hissiyata ait olmak olduğunu görmüşlerdir. Son dönemlerimize bakalım; insanlık yani hepimiz bizden öncekilerin de yaşadığı gibi büyük bir imtihandan geçiyoruz. Öncesinde değer verilen çok şeyin aslında hiçbir manası olmadığını görüyor, değer verecek tutunacak dallar arıyoruz. İşte bu da bir uyanış, farkında olma durumudur. Çoğumuz sevginin ve inancın değerini keşfetmeye başladı ve bu yolda çaba sarf ediyor. Umudum o ki; bu zor ve kötü günlerimiz en kısa sürede bitecek ve aydınlığın yolunu anlamış insanların güzelleştireceği yeni bir dünya bizim olacak. İnsan en özellikli yaratılandır ve yaşama dair borcumuz doğru insan olmaktır. Esas olanı içimizde yaşatalım, maneviyatın gücüne inanıp, o yolu kendimize klavuz edinelim.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com

Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir