Sevgiyi Bağımlılıktan Uzak Tut adını verdiğim yazımı sonlandırırken, bağımlılık konusunda dair söyleyecek çok söz var ve yeni anlatımlarım için vakit yakındır demiştim. O vakit geldi, bağımlılığa yeniden dönüyoruz. Bağımlılığı farklı açılardan ele alacağız, bakalım bu sefer ne hikayeler çıkacak karşımıza. Sizleri benim baktığım pencereden konuya bakmaya davet ediyorum.
Çoğu zaman sorun olarak görmediğimiz, zihnimizde meşrulaştırdığımız her türlü bağımlılık bizi kendisine bir şekilde aşık ederek kendisini vazgeçilmez kılmaktadır. Bu durumlar da maalesef onları hayatlarımızda çok büyük yerlere koyup onlardan oluşturduğumuz sahte gölgeliklerde yaşayabiliyoruz.
Bilim genelde bağımlılıkları duygusal ve fiziksel bağımlılıklar olarak ikiye ayırır. Fakat bütün bağımlılıkların esasında bir duygu kontrolü-idaresi vardır.
Dolayısıyla her bağımlılık önce psikolojiktir. Bağımlılıkların fizyolojik altyapısı bir süre sonra oluşmaya başlar. Fizyoloji bağımlılıklarda kişi kendisini rahatlatmak ve ona ağır gelebilen duygu yükünden uzaklaşmak için çeşitli maddeleri kullanmayı tercih edebilmektedir. Duygusal bağımlılıklardaysa kişi kendini değerli hissetmek, çevresinden sevgi görebilmek ve onay alabilmek için bitmez bir arayış içindedir. Bu durumda da kişi çevresindekilerin kendisiyle ilgili duygusal ilişkisini yönetmeye ve onları sürekli kontrol etmeye odaklayabilir. Bağımlılıklar insan hayatında küçük küçük, yavaş yavaş girmeye başlar. Önce kaçıştır, sonra sığınmadır, sonrasında parçan olmaya başlar. Öyle ki kişinin tüm hayatı, bağımlılıklarına odaklanır. Fiziksel ya da duygusal hiç fark etmez, ikisi birbirinin şekil değiştirmiş halleridir ve ikisi de bir şekilde kişiye zarar verir.
Başka bir ifadeyle konuyu irdelersek şu sonuca varmak kaçınılmaz oluyor; bağımlılıklar birçok davranış bozukluğunda ki gibi bir duygusal açığın-açlığın yerinin doldurulma çabasıdır. Bu duygu çeşitli kritik zihin oyunlarıyla değişimlere uğrayarak kişinin hayatına sinsice yerleşir ve içten içe onu kemirmeye, yok etmeye, bir başkasına dönüşmeye iter. Gerek fizyolojik gerekse duygusal bağımlılıkların kişinin çocukluk dönemleriyle ilintili olduğu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü zihnin kritik oyunları çocukta henüz oluşmadığından aşamalı şekillenmenin en mümkün olduğu dönemdir. Örneğin oldukça başarılı bir kişi eleştirilme kaygısı üzerinden beğenilme ve onaylanma ihtiyacı geliştirmiş olabilir. Kişi, sevgiyi hak etmek için başarılı olmak zorunda hissedebilir kendisini. Belki de bu hissiyatı daha çocuk yaşlardayken o kalabalık ailesinde fark edilmek için, bende varım diyebilmek için verdiği mücadele sonucunda oluştu. Yıllar boyunca da çeşitli etkilerle değişimlere uğradı ve beğenilmeye, onaylanmaya, başarılı olmaya karşı bağımlılık duygusunu oluşturdu. Sadece bu örneğimiz adına söylemiyorum, çoğunlukla bağımlılıklara baktığımızda buna köle olan kişi durumun şuurunda dahi değildir. Çünkü sorunun temelinde şu yatıyor: farkında olmadan, birilerine, bir şeylere veya bazı duygulara ve düşüncelere bağımlı olunabiliyor. Kişi negatiflerini, eksikliklerini korkularını, endişelerini veya kuşkularını geçiştirmek için bağımlılıklarını kullanıyor. Gerçek olanı yüzleşmek istemiyor. İstememenin ötesinde onları göremiyor bile. Maalesef gözlerinde ki bu perde ile yaşamaya devam etmek isteyen birçok insan tanıyorum.
Derler ya her zaman bilinçaltında neler yatıyor, her şey orada gizli. Evet, orada neler olduğunu, neyin nereye hangi olay sonunda hangi sebepten ötürü gizlendiğini kolay kolay bilemezsiniz. Ama bir pusulamız olmalı bilincimiz gün yüzüne çıkartacak, bizi zaaflarımızdan, negatiflerimizden, korkularımızdan arındıracak. Hadi bırakalım bir tarafa arınmayı, en azında farkında olmamızı sağlayacak. Çünkü fark etmeye uyanışın başlangıcıdır. Kendini izlemek farkında olmaktır. Duygularımız elimizde oturalım ve kendimizi izleyelim, anlamaya çalışalım. Bağımlılıklarımızı fark edip onlardan arındıkça özgürleşeceğiz.
Okuduğum ve hakikatten bağımlılığı en ince yerinden yakalamış bir hikayeyi de sizlerle paylaşarak Bağımlılıkları Bırakın Gitsin diyorum.
Bir gün adamın biri zamanının Sufi üstatlarından birini ziyarete gelmiş ve ona şu soruyu sormuş:
“Bağımlılıklarımdan nasıl kurtulabilirim?”
Üstat ona cevap vermek yerine ayağa kalmış ve yakınında bulunan bir sütuna kollarını dolayarak bağırmaya başlamış:
“Beni bu sütundan kurtarın!!! …
Adam şaşkınlıkla bakarak, Üstadın deli olduğunu düşünmüş ve ona şöyle demiş:
Neden böyle yapıyorsun? Ben senin akıllı birisi olduğunu düşünerek ruhsal bir soru sormaya geldim. Ama görüyorum ki sen delinin tekisin, Sütunu Sen Tutuyorsun, Sütun Seni Tutmuyor! Bırak Gitsin !”
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.