SINIFLANDIRILDIK MI? SINIFLANDIRDIK MI?

  İnsanları sınıflandırma konusuna iki açıdan yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Birincisi bilişsel açıdan sınıflandırma. Bu sınıflandırma kişileri hep belirli özelliklerine göre sınıflandırırız. İyi, kötü, yardımsever, anlayışlı, nazik, dışa dönük, içe dönük, ya da kaba, öfkeli, kinci, bencil, kibirli şeklinde davranışlarına göre belirli kararlar veririz. Bu kararlarımız bilişsel açıdan bizlere kolaylık sağlar çünkü her seferinde karşımızdaki kişiyi yeniden değerlendirmeye almamız bizi içinden çıkılmaz bir hale sokar ve zihnimiz yorulur.

Şimdi diğer açıdan sınıflandırmaya bakalım. Bu sınıflandırma şeklide insanları maddesel olarak, varlıklarına, statülerine göredir. Nedir bizi ‘sınıflaştıran’ ya da ‘kategorize eden’?

Sosyal sınıf ayrımcılığı, işte başa bela olan, insanları karanlığa sürükleyen bir konu. Hepimiz yaşantılarımızda, çevremizde çok defa karşılaşmışızdır bu durumlarla. Birkaç hafta önce sizinle paylaştığım bir yazımda insanları dilleri, dinleri, ırkları, varlık durumları gözetmeden eşit olarak görmek gerektiğini onları bu şekilde sınıflandırmanın yanlış ve acımasız bir davranış olduğundan bahsetmiştim. Demiştim ki çoğumuz  “ben böyle bir ayrım yapmam herkes eşittir” der ancak iş sosyal hayatlarda uygulamaya geldiğinde iş değişmektedir. Şimdi konuyu bu noktadan alalım ve örneklerle, durumlarla hatta toplumsal yaklaşımlarla değerlendirelim. Tıpkı matematikte ki sayıların çözümlenmesi gibi bizde konuyu çözümleyelim.

Toplumsal sınıflar, çeşitli biçimlerde tanımlanmışlardır. Üst sınıf; toplumdaki ekonomik kaynakların büyük bir kısmının sahibi olanlardır. Orta sınıf; nitelikli işçi ve serbest meslek sahipleri. Alt sınıf ise; ücretli sanayi işçileri, köylüleri kapsar. Aslında bir nevi insanların kültür seviyesi, ten rengi ve ekonomik durumları sosyal sınıflandırmayı doğurmuş ve beslemiştir. İnsanlıkta bu kategorize konusunu ister bilinçaltı diyebilirsiniz ister bilinç üstü, bir şekilde kendilerini “sen – ben kavgaları”, “ben senden üstünüm düşünceleri”, “benim gücüm var çünkü paraya sahip olan beni yaklaşımlarıyla” dolu bir dünyaya köle olmaya itmiştir. Bu keşmekeş kavga, en ilkel kabilelerden tutun kendini en gelişmiş ülke ya da medeniyet olarak gören, sözde gelişmiş birçok toplumda maalesef kök salıp büyümektedir. Bizim toplumuzda da doğuda ayrı batıda ayrı sürer gider bu karanlık dolu insanları sınıflandırma mevzusu.

Yeri gelmişken aklıma gelen bir örneği paylaşayım hemen. Çok zaman önce bir tanıdığım sosyal medyaya bir ünlü fotoğrafını koymuş, altına da sanki yıllanmış bir dostluğu ve paylaşımı varmışçasına bir sürü methiye dolu sözler sıralamıştı. Bir başkası da bu fotoğrafı ve yazılanları yorum yapmış, sanki o ünlü o kişinin de can dostuymuş gibi; “ben onu çok seviyorum ne olur benim için sarıl ona, öp onu” şeklide yazmıştı. Peki, şimdi soralım. Paylaşılan o fotoğraf ünlü birine ait değilse, paylaşan kişinin evinde ki yardımcısına ait olsaydı yine aynı sözler yazılır mıydı? Başka bir soru daha geliyor. Ünlü fotoğrafı paylaşan o kişi yardımcısınınkini paylaşır mıydı? Ünlülere duyulan sevgi hayranlık tamam kabul edilebilir bir şeydir. Ancak haddinden fazla bir ilgi alaka hiç de makul değildir, hele ki örnekte olduğu gibiyse durum. Çünkü resmi paylaşan sadece bakın ben kimlerle aynı ortamda demek için yapmıştır bunu, yorumlayanda paylaşanla aynı mantıktadır. O kişiyi tanıdığım için söylüyorum bunu. Sadece boş bir statü çılgınlığına kapılmış kişiler… Gariptir ki bu statü ve sınıflandırmaya meraklı insanlar içten içe bilirler; aslında ne denli öz güvensiz yitik insanlar olduklarını.

Dikkat edin.! Taksiye bindiğinizde o taksiyi kullanan kişi bir makine mühendisi ya da kendi fabrikası olup şimdi o takside çalışmak zorunda olabilir. Aynı şekilde markette istemiş olduğunuz siparişi getiren kişi atanamamış bir kimya öğretmeni olabilir. (Bunlar gerçekten yaşanmış olaylar) 

Bütünü parçadan ayıran, insanı yozlaştıran yeğane tabudur sınıflandırmalar. Unutulamamalıdır ki, her bir insan bu evrenin en özel yaratılmış parçasıdır ve her bir parça bütünü oluşturur. Rahat bırakın birbirinizi, çıkarıp atın, tüm etiketleri, sınıfları kaldırın, herkes sadece insan olduklarını hatırlayarak bakın. Kendinizi de karşınızdakileri de özgür bırakın… Yüreklerinizi temizleyin… Siz sınıflandıran mısınız yoksa sınıflandırılan mı? Buna gerçek cevabı verin.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir