Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman… Hayatın tüm dengesi bu üç unsurun iç içe geçmişliğinde gizlidir ve böyle olmaya da devam edecektir. Fiziksel olarak şimdiki zamanda olsak da zihin bazında diğer zamanlara da geçiş yapıyoruz. Hatta oralarda takılı kaldığımız bile oluyor. Geçmişi hep şu an gibi yaşıyoruz ya da şu andan uzaklaşıp sadece gelecekte olabileceklerle ilgili kurgular içine doğru koşuyoruz.
Geçmiş ve gelecek bir yanda dursun çoğu insan bunlar hiç olmamışçasına ya da olmayacakmışçasına sadece her şeyin şu andan ibaret olduğunu söylemektedir. Birçoklarının dilinde anı yaşamakla ilgili onlarca sözcük, sloganlar var, hatta bu konuyla ilgili her gün birçok yazıya da rastlıyoruz. Bu ifadeleri tişörtlerde, bilgisayarlar ya da telefonlarda ki ekran resimlerinde, sokaklarda ki reklam tabelalarında, çantalarda, vücutlarda ki dövmelerde görmemiz çok olası. “Carpe diem”, “Be in now”, “Yarın yok gibi yaşa”, “Anda kal” bunlardan en revaçta olanları.
Hiçbir şey bugünden değerli değildir. Dünü tekrar yaşayamazsınız. Yarına ise ulaşamazsınız. Ne var ki bu üç cümleyi iyi kavramak ve anlamak gerekiyor. Aslında hiçbir zaman dilimi birbirinden bağımsız olmamıştır. Biliyorum benim bu söylemime karşı duracak birçok düşünce var. Ama benim görüm bu şekilde. Bu düşüncemle ilerleyerek konuyu biraz daha açacağım.
Yediğin yemekten, tatlıdan, içtiğin kahveden, işinden, yaptığın yürüyüşten, spordan, alışverişinden veya şu an yaptığın her ne ise ondan, onu yaptığın andan keyif almak zihninde birçok olumlu duygunun ortaya çıkmasını ve bu olumlu duyguların sürdürebilirliğini sağlamaktadır. Tüm bunlar şimdiki zamanda yani anda yapılmaktadır. Ama tüm bunları yapabilmeye erişmek geçmişte yaptıklarınızdan geçiyor. Şu anda yediğiniz yemek ya da tatlı, yapmakta olduğunuz alışveriş tüm bunlar ve birçokları için paraya ihtiyacınız var, para içinse işe. Bunları şu an yapabiliyor olmak için zamanında çabalamış olmanız gerekiyor ki o kazancı sağlayacak işiniz ve paranız olabilsin. Yoksa kimse önünüze bunları sermez. Yapmakta olduğunuz spor, yürüyüş. Yine aynı şekilde, bunları yapabiliyor olmanız için sağlıklı bir vücudunuz olmalı, bu vücuda sahip olabilmek için de geçmişten beri sağlığınıza dikkat ediyor olmalısınız ki bu günde sağlığınız bunları yapabilmeye elverişli olsun. Sadece iki küçük örnekle geçmişin bu günümüzü nasıl etkilediğiniz görmemiz mümkün. Keza gelecekte aynı şekilde geçmişimiz ve bu günümüzün etkileriyle şekillenecek.
Şöyle diyenleri duydum:
O kişi: Bugün çok kötü şeyler yaşıyorum, günüm berbat, neden oluyor bunlar.
Ama bu an geçecek gelecekte daha iyi olur inanıyorum.
Bende ki İç Ses: Tamam inanmaya devam et. Ancak bugün yaşanan o olumsuzluğun sebebi
Geçmişte yapılan hangi hatalar? Arkanı dönüp şöyle bir geçmişe baktın mı?
Bakmalısın! Gelecek güzel olacak diyorsun. Bugün ne yapıyorsun o olumsuzluğu ortadan kaldırmak için, çaban ne? Bir şeyler yapmalısın ki gelecek güzel olsun.
İşte üç kayıp zaman dilimi. Geçmiş, şimdi, gelecek. Derslere ihtiyacımız var…
Bir çiftçi tarlasına gereken özeni gösteriyor, bakımını yapıyor, temizliyor, sürüyor, ekiyor. Bunların hepsini şu anda yapıyor. Ama bakın şu an geçti ve “an” geçmişte kaldı yani artık o geçmişte ki zaman, yeni bir şu an geldi. Ve o yeni şu anda da geçmişte iyi baktığı tarlasından mahsullerini alıyor. Gelecekte uzaktan göz kırpıyor, çünkü kış gelecek ve çiftçi geçmişte tarlasına çalışarak şimdi, şu anda topladığı mahsullerinden un yapacak ve kışın onları ekmek yapıp, yemek yapıp yiyecek. İşte iç içe geçmiş üçlü döngü. Geçmiş, şu an ve gelecek.
İşin esası şu ki; psikolojik açıdan geçmişin olumsuzluklarını her an yanımızda taşımamak, yaşanmışlıklardan dersler çıkartmak, hataları tekrarlamaya çalışmamak yani kötü olan her şeyi yerinde bırakmak, geçmişte bırakmak. Tabii ki kazanımlar edinerek geçmişi geçmişte bırakmalıyız, derslerimizi almalıyız. Güzel olan yaşanmışları da zihinlerimizde taze olarak tutmalıyız ki bizi, bizim şu anımıza daha güçlü ve mutlu kılsın. Anımızı, bu günümüzü en güzel şekilde yaşamalıyız. İçtiğimiz kahvenin tadına sonuna kadar varmalıyız, dost sohbetlerinin keyfini çıkartmalıyız, işimize, hayatımıza sahip çıkmalıyız, aldığımız nefes için binlerce kez şükretmeliyiz.
Anı yaşamak, öylesine umarsızca, hedefsizce yaşamak demek değildir. Sadece kendin için en iyi olanı yaşamak başka hiçbir şeye önem vermemek hiç değildir. Anı yaşamak, yaşadığımız anın öneminin, kavrayıp, şimdiki zamana karşı farkındalığımızı arttırmak demektir. Alınan her nefesin öneminin, manasının farkına varmak ve ona göre yaşamalı, hayatta hiç bir şeyi kaçırmamalı, hiçbir şeye geç kalmamalı. (“Anı yaşamak” ile ilgili düşüncelerimi ileri günlerde paylaşacam.)
Şu anımızda geçmiş zaman olacak ve gelecek zamana geçmiş olacağız. Bunun için geçmişe uğurlayacağımız her anın kendimiz için dünyamız için sorumluluğunun bilerek yaşamalıyız.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Kesinlikle katılıyorum.
sağol:)