SRİ LANKA SEYAHATİ-3 (05/12/2024 – 13/12/2024)

Sabahın erken saatinde 65 kilometre ötedeki Sri Lanka’nın ikinci antik başkenti Polonnaruwa’ya doğru otobüsle yola çıktık.
Sri Lanka, aynı zamanda dünyanın en zengin bitki ve hayvan çeşitliliğine sahip ülkelerinden biri. Hint Okyanusu’nun incisi olarak da adlandırılan ada, Hindistan’ın 31 kilometre güneyinde bulunuyor. Dokuz eyaletten oluşan Sri Lanka, göz kamaştıran derin mavi safirleri; çay tarlaları; biberler, tarçınlar, karanfillerle dolu baharat bahçeleri; pirinç tarlaları; tropik çiçekleri ve Hindistan cevizi ağaçları ile meşhur.
Yükseklik korkusuna meydan okuyan imkânsız yüksekliklerde karşınıza çıkan tapınaklarda binlerce yıllık zengin Budist kültürü… Heybetli dağların arasında ilerlerken beliriveren nehirler, çağlayan şelaleler, göller…
Yol boyunca bu güzellikleri izleyerek Polonnaruwa’ya ulaştık.
1982’de UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan bu antik kent, Seylan Krallığının ikinci başkenti. Sri Lanka krallıklarının ikinci en eski krallığı olan Polonnaruwa’nın Kralı Vijayabahu’nun 1070’te Chola istilacılarını yenmesinin ardından başkent ilan edilmiş.
Polonnaruwa, görkemli ortaçağ başkenti olarak 12. yüzyılda göz kamaştırıcı doruk noktasına ulaşmış. 13. yüzyılda işgallerle yeniden harap edilmesine rağmen bugün bile eski ihtişamından izler taşıyan iyi korunmuş antik bir kent durumunda.
Güney Hindistan Krallığı olan Chola Hanedanlığı tarafından inşa edilen Brahmanik yapıların yanı sıra, 12. yüzyılda I. Parakramabahu tarafından oluşturulan kentin muhteşem anıtsal kalıntıları yaklaşık 4 kilometrelik ormanlık alana yayılıyor. Kumara Pokuna, Vejayanda Pasada, Panakrama Konsey Salonu, Diş Tapınağı, Lankatilaka, Kalu Gla Vihara antik kentin önemli yapılarını oluşturuyor.
Vejayanda Pasada:
Antik kentteki turumuza ilk olarak günümüzde sadece kalın duvarlarını görebildiğimiz Kral Parakramabahu’nun (1164-1196) heybetli sarayı Vejayanda Pasada’yı gezerek başladık. Zamanında tuğla ile yedi katlı olarak inşa edilmiş bu binanın bin odalı olduğunu ve zengin şekilde dekore edildiğini öğreniyoruz. Ahşap olan üst katlardan bugüne sadece bir metre kalınlığında dokuz metre yüksekliğinde ve üst katlara çıkılan ana merdivenin alt yarısından ibaret muazzam duvar kalıntıları kalmış. Tamil işgalcileri tarafından yakılmasıyla oluşan yoğun ısı nedeniyle erimiş tuğla duvar parçaları görülüyor.
Ana sarayın çevresinde ise asker ve hizmet edenlerin yaşadığı binaların kalıntıları yer alıyor.
Kraliyet Kabul Salonu:
Oradan Kraliyet Kabul Salonu’na geçtik. Kral Parakramabahu tarafından inşa edilen bu yapı asilleri toplamak ve yabancı elçileri karşılamak için kullanılıyormuş. Merdivenlerin üstünde, salonun girişinde kraliyet gücünün sembolleri taştan oyulmuş oturan aslan heykelleri yer alıyor. Dış duvarların alt bölümündeki freksleriyle burası Kraliyet Saray Kompleksi’nin en iyi korunmuş yapılarından biri.
Yapı, kaya bir zemin üzerine 3 katmanlı olarak inşa edilmiş. Birinci katmanın duvarı fil rölyefleriyle dekore edilmiş. Her bir fil farklı konumlandırılarak diğerinden farklı görünmesi sağlanmış. İkinci katman aslan ve son katman ise “Vamana” görüntülerinin olduğu rölyeflerle dekore edilmiş. Çatı, 4 sıra hâlinde 48 adet güzel oyma taş direkle desteklenmiş ve günümüze de sadece bu direkler kalmış. Rölyefler, aslan heykelleri, zarif direkler ve süslü aytaşı görülmeye değer.
Kumara Pokuna:
Bu yapı, saraya su sağlayan bir çeşit kanalizasyon sistemi havuzu. Temiz bir su kaynağı olan yapı, filtreleme sistemine sahip.
Diş Tapınağı:
Bölgenin en eski yapısı. Buda’nın dişinin burada saklandığı düşünülmekte. Gal Pota isimli yaklaşık 9 metre boyunda, üzerinde Buda’nın dişinin Sri Lanka’ya nasıl geldiğini anlatan yazıtın bulunduğu bir kaya da olan tapınak, bölgenin en ilgi gören yerlerinden. Gezerken çok sayıda maymunla karşılaşmanız olası.
Lankatilaka:
Kral Prakrama Bahu tarafından yaptırılan bir tapınak. Burada 18 metrelik başı kopmuş bir Buda heykeli bulunuyor.
Kalu Gla Vihara:
Granit kayaya oyulmuş dört Buda heykelinin bulunduğu bu tapınakta en ilgi göreni 15 metrelik yatan Buda heykeli.
Parakrama Samudra:
Bu yapay göl adını aldığı Kral Parakramabahu tarafından oluşturulmasına rağmen sulama sisteminin bazı bölümleri üçüncü yüzyıl öncesine tarihleniyor. Yaklaşık 26 kilometrekarelik göl, ek bir savunma hattı olduğu gibi çeltik alanlarının sulanması amacıyla da kullanılmış.
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir