Ortaokul birinci sınıfa giden ve günden güne yetişkinliğe doğru ilerleyen çocuk, yine sandıktan bir anısını özgür bırakıyor.
Okulun kapanma zamanı gelmişti. İki heyecanım vardı; biri karne alacağım, diğeri de önümde üç aylık kocaman bir tatil olduğu içindi. Tatili nasıl değerlendireceğim, neler yapacağım önemliydi benim için. En çok denize nereye gideceğimizi merak ediyordum çünkü denizi çok seviyordum. Babam genellikle çalıştığı ve amcalarım da ona güvenerek rahatlıkla istedikleri yere gidip tatil yaptıkları için bizim tatil planımız belirsizliğe giriyordu. Gerçi bunda annemle babamın tercihlerinin de payı vardı.
Annem yazlığa gitme fikrine hiç sıcak bakmıyordu, geçmişte yaşadığı deneyimleri onu yazlıktan neredeyse soğutmuştu. Üç ay boyunca akraba, tanıdık kim varsa gelir, annem bütün bir yaz onları ağırlamak için çalışır, kışlık eve hiç dinlenmeden dönerdi. Bu yüzden o yıl babam yazlığa gitmeye sıcak baktığı hâlde annem karşı çıktı. Oysa annem hiç “Hayır” diyemez, genelde babamın istedikleri olurdu ama bu kez öyle kararlıydı ki yazlığa gitme konusunda onun dediği oldu ve gidilmedi.
Aslına bakarsanız herkesin kendini düşündüğünü, olayları kendisi açısından değerlendirdiğini ileri yaşlarda anlıyorsunuz. Bu olayda annem kendince haklıydı. Sözde tatile gidiyordu ama sürekli gelen misafirlere hizmet etmekten başka bir şey yapamıyordu. O nedenle gitmek istemiyordu. Babam da herkesin bir arada olmasını istediği, kendinden çok kardeşlerini düşündüğü için böyle bir karar alıyordu. O da kendi açısından haklıydı.
Tabii insan, yaşı ilerledikçe anne ve babası, kendilerine ne zaman değer vermişler, ne zaman “ben” demişler ya da karşı tarafa hep “sen” demişler, bunu fark ediyor. Babam hayatı boyunca hiç kendini düşünmedi. Hep başkalarını düşünür, ister akraba ister tanıdık; kimin ihtiyacı olsa ona koşar, onlardan olumsuz bir davranış görse bile yine umursamaz ve aynı fedakârlıkları yapardı. Annem de öyleydi. Sadece ortanca amcamın bize karışmasından pek hoşlanmıyordu. Yine de olumlu yaklaşıp amcamın çocuğu olmadığı için böyle davranmasına babamın izin verdiğini söylüyordu. Yoksa babam bize değer veriyordu ve bunu biliyorduk. Fakat maalesef duygular ön planda ve vicdan, merhamet fazla olunca insanın kendi hakkını kendi tercihi ile yediğini, “ben” demek yerine “sen” demeye başladığını ileri yaşlarda fark ediyorsunuz. Ailemde bunu gördüm; öncelik verdikleri hep başkaları oldu.
Zaman içinde farkındalığım arttıkça anneme akrabalarda gördüğüm yanlış davranışları söylemeye başladım. Annem, anlattıklarımı dinliyor ama uygulamaya gelince yapmıyordu. Bu da onun tercihiydi.
Nihayet karnemi aldım, notlarım iyiydi. Geçtim fakat öyle teşekkür veya takdir belgesi getirmedim. Oysa amcamın en çok beklediği belge buydu. Artık orta ikinci sınıfa geçmiştim. Kardeşim ilkokul beşinci sınıfa, ağabeyim lise ikiye, ablam da üniversite üçüncü sınıfa geçti. Ablamın finalleri ve proje teslimi yaz döneminde olduğu için deniz tatilimiz onunla uyuşamayabiliyordu. Zaten erkek kardeşim ve ağabeyim yaz tatilinde babamın yanında çalışmaya gidiyorlardı. Bu yüzden o yaz, tatil programımı kendime göre belirledim ve anneme de söyledim. Yazlığa gidemesek de üç ay boyunca çok güzel günler geçirdim.
Okuldan belirli arkadaşlarımla görüşüyordum. İlkokulda beri arkadaşım olan Derya ile çok güzel vakit geçiyorduk. Hatta ilkokuldan görüşemediğim diğer arkadaşlarımla da buluştuk. Anneannemlere gidip kalıyordum ve çok mutlu oluyordum. Anneme daha çok yardım ediyordum çünkü hem vaktim vardı hem de yemek pişirirken veya diğer işlerde ona yardım etmek çok hoşuma gidiyordu. Annem, yaz boyunca bana dantel örmeyi öğretti fakat pek sevdiğimi söyleyemem; kanaviçe işlemeyi daha çok seviyordum. O yaz bir de merserize bluz ördüm. Tatilde vazgeçmediğim tek ders yabancı dil oldu. İngilizce’mi geliştirmek için bol bol çalışıyor, kasetleri teybe koyup dinliyordum. Yan bahçemizde voleybol ağı vardı, arkadaşlarla voleybol maçı yapıyorduk. Ve denize gideceğimiz zamanı bekliyordum. Gerçi uzun süreli olmasa da denize girmek için hafta içi annem ve ablamla Ada’ya gittiğimiz de oluyordu. Tabii ki bunlar bana yetiyordu.
Yaklaşık iki ayı böyle geçirdim. O yıl dini bayram tatili temmuz ayının sonuna denk geldi. Bayram tatili demek babamın işten vakit bulması demekti. Gerçekten öyle oldu ve ailece Erdek’te babamın arkadaşının oteline gittik. Küçük amcam ve ailesi de bizimle geldi. Bir haftalık Erdek tatilimiz çok güzel geçti.
Ağustos’ta halamlar geldi. Halam ve çocukları, her yıl ağustos ayında Almanya’dan Türkiye’ye gelir, bir ay kalırlardı. Bu bir ayın çoğunda bizde kaldıkları için ağustos çok hareketli geçerdi. Sadece ortanca amcamla birlikte bir haftalığına Antalya’ya denize gidip gelirler, sonra yine bizde kalırlardı. Birlikte İstanbul’u gezerdik; eğlenceli olurdu.
Bazı çocuklar ailelerinden çok şeyler beklerler ve isterler. Olmayınca da mutsuz olurlar. Bu çocuklar, ileri yaşlarda da aynı şekilde beklentileri gerçekleşmediğinde kendilerini mutsuz hissederler. Fakat çocuk elindekilerle yetinip kendini mutlu etmek için bir şeyler yapıyorsa ileri yaşlarda içinde bulunduğu koşullarla yetinmeyi ve kendi kendine mutlu olmayı bilir. Bu iki farklı durumdan hangisini yaşayacağı, insanın çocukluk döneminde nasıl bir hayat geçirdiğine bağlı, tabii bir de çocuğun ruhuna. Ben hiçbir zaman bir şey isteyip tutturan bir çocuk olmadım. İsteğimi söylerdim ama gerçekleşmezse de üzülmezdim. Çünkü mutlu edecek çok şey vardı. Yazlığa gitmedik, diye veya babam işte çalıştığı için bize vakit ayırıp tatile götürmedi, diye mutsuz olmazdım. Beni mutsuz eden şey insanların öfkesi ve sert konuşmalarıydı. Bunu ailede ortanca amcamda görüyordum. Bir de alaycı konuşmalardan hoşlanmıyordum ve bunu da bazı okul arkadaşlarımda gördüğüm için onlarla görüşmüyordum.
Aileler küçük bir çocuktan nasıl bir yetişkin yaratmaları gerektiği üzerine düşünmeli. Elbette çocuğun ruhu da önemlidir ama aile davranışlarıyla “isteklerine olumsuz yanıt versek de seni seviyoruz” mesajını verebilmişse çocuk, istekleri yapılmasa bile mutlu olmayı öğrenir.
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.