Çağımızın hastalıklarından bir tanesi de kıskançlık ne yazık ki. Kıskançlık hem kendine hem de başkalarına zarar verecek kadar büyürse ruh sağlığını gerçekten bozar. Kıskançlık insanın kendisinde olmadığı, yapamadığı veya onlara sahip olmadığı zaman ortaya çıkan bir duygudur. Bu duygu şifalanmazsa hırsa ve kendine zarar verecek rekabete kadar gider.
Bazı insanlar bu duygunun zararlı olmadığını zanneder bazıları ise zararlı olduğunu bildiği hâlde ya devam ettirir ya da bu duygudan nasıl kurtulup ruhunu özgürleştireceğini ve şifalanacağını bilmez.
Bu yazı, insanların kıskançlık duygularını kime, nasıl, neden ve niçin yönelttikleri gibi sorulara cevap bulabilmeleri içindir.
Çoğu insan kıskanç olmadığını söyler. Aslında kendimizle tam olarak yüzleştiğimizde son derece dürüst olursak yaşam boyunca çok veya az hatta bir anlık da olsa kıskançlık duygusu yaşamış olabileceğimizi görürüz. Fakat hemen söylemeliyim ki kıskançlık ile imrenmek çok ayrı kavramlar; aralarında ince bir çizgi var. Kıskançlık zarar veren bir duygudur.
Çocuklukta kardeşler arasında karşılaşılan kıskançlık ebeveynler tarafından “Çocuktur, geçer” diyerek görmezden gelinirse büyüdüklerinde de sürebilir. İşte bu duygu ruh sağlığını bu kadar etkileyen bir duygudur.
Kıskançlık duygusu çocukluktan beri devam eden insanlar olduğu gibi kimilerinde ise sonradan; bazı travmalar ya da korkular yüzünden oluşmuştur. Sahip olduğu veya olmak istediği şey her ne ise bir tek kendinde olsun başkalarında olmasın isteyen insanlar vardır. Onların egoları o kadar büyüktür ki yalnızca kendilerini layık gördükleri şeyleri asla başkalarında görmek istemezler. Kıskançlık hem karşı cinse hem de kendi cinsine duyulabilir. Karşı cinse (eşine, sevgilisine) duyulan kıskançlığın özünde sahiplenmek ve korku vardır. Başkasına ait olmasını istemez.
Kıskançlığın altında yatan temel neden, kendini yetersiz görmek, “ondan var da bende neden yok” türünden rekabetçi yaklaşım, özgüven eksikliği, değersiz hissetmek, onaylanmamak, dışlanmak, reddedilme korkusu gibi duygulardır.
Kıskançlık deyince aklınıza sadece belli konular ya da maddiyat gelmesin. “Kıskanılacak neyim var ki?” diye düşünmeyin. Aklınıza veya kalbinize gelmeyecek şeyleri kıskanan insanlar var!
Bir insanın enerjisi, ışığı, sağlığı, ailesi, başarısı, gülmesi, iç mutluluğu, iç huzuru, sosyal oluşu, insanlarla iyi iletişim kurması, iyi bir insan olması, seyahat etmesi, tatile gitmesi, cömertliği, eğitimi, başkalarına verdiği ilgi, becerikli oluşu, kendisiyle barışık olması, cesareti, sevgisi, sevilmesi, ilişkileri, evliliği, iş yerindeki terfisi, aldığı maaş, başkaları tarafından takdir edilmesi, güzel sözler söylemesi, yetenekleri, sezgileri, fizik yapısı, giyim tarzı, sakinliği, ruhunun güzelliği, zekâsı, aklı, gücü, ayaklarının üzerinde durması, kendi maddi imkânlarını kazanması, kendi kendine yetmesi, özgürlüğü, evindeki eşyaları, evinin huzuru, mutluluğu, bereketi… Bu liste böyle uzar gider. Yazılacak o kadar çok şey var ki. Sizin hayatınızın bir parçası olduğu için üzerinde durmadığınız şeyler başkaları için kıskanılacak mesele sayılabilir. En çok da iç huzurunu ve iç mutluluğunu yakalamış insanlar kıskanılır. Çünkü hayatta sahip olunması en zor şey budur.
Bazı insanlardan şu sözü duyarsınız: “Hayat sana güzel.” Aslında söylemek istediği kendi yapamadıklarını sizin yaptığınız ve onlara kendisinin sahip olmadığıdır. Kıskanmamış olsa “Hayatın daha güzel olsun.” diyerek iyi dileklerde bulunur.
Kıskanç insan bir başkasının iyi olmasını istemez. Bazı insanlar da ister gibi görünür ama içten değildir, içinden istemez. Zaten belli bir süre sonra da bir şekilde açık verir. İnsanın beden dili, bir kelimesi, bir sözü, bir bakışı bile belli eder.
Sizde olmadığı hâlde başkasında oluyorsa; o yapabiliyorsa, onu içten takdir edip daha çoğuna sahip olmasını istiyorsanız sizde kıskançlık duygusu kalmamıştır. Çünkü pozitif enerjiye geçmişsinizdir. Kıskançlık negatif bir duygudur, içinde sevgi barınmaz. Hem sevginin varlığından söz edip hem de kıskanmak olmaz.
Buna daha çok iş yerlerinde şahit oluruz. Aynı bölümde çalışan iki kişiden biri diğerine göre daha fazla maaş alıyorsa, ona prim verilmişse, patron onu koruyor, daha çok değer veriyor, iltimas geçiyorsa diğeri hem arkadaşına karşı ister istemez bir kıskançlık enerjisine girer hem de patrona kızar. Kendisine de aynı imkânlar sunulduğunda ise kıskançlık enerjisinden çıktığını düşünür. Fakat sadece o anda çıkmıştır. Kıskançlık duygusu bilinçaltında mevcuttur, bir yerde saklanmıştır ve o duygu varsa günün birinde mutlaka yeniden ortaya çıkar. Ne kadar halının altına süpürseniz de o duyguya yönelik şifalandırma yapıp kökten çözüme ulaştırmadığınız sürece size zarar vermeye devam eder.
Bu arada haksızlığa uğradığınızda veya hakkınızı savunduğunuzda, haklarınızı almak istediğinizde ortaya koyacağınız tepki kıskançlık değil bir hak arama mücadelesidir. Bunun da ayrımını iyi yapmak gerekiyor.
Arkadaşlık ilişkilerinde de sıkça karşılaşılır. Bir arkadaşınızı daha çok sevdiğiniz, ilgi gösterdiğiniz, onunla daha çok vakit geçirdiğiniz, birlikte tatile gittiğiniz için kıskanan arkadaşınız olur bazen. Çünkü kendini değersiz hissetmiştir, ilgi görmediğini, sevilmediğini, tercih edilmediğini düşünmüştür.
Bir insanın kıskanç olup olmadığını sözlerine bakarak anlarsınız. Negatif kelimelerle dolu, sizi aşağıya çekecek sözlerdir bunlar. Kimileri de yüzünüze gülüp içinden geçeni belli etmemeye çalışır ama siz bir davranışından bile bunu yakalarsınız. Sizin başarınızı istemez. Ama en önemlisi sezgilerinizle ve kalbinizle hissedersiniz.
Önemli olan kıskançlık duygusundan kurtulmaktır. Bunu ilk olarak nerede, kime veya neye karşı, ne zaman ve neden yaşadığınızı bulup yüzleşmeniz, altında hangi duyguların ve korkuların yattığını ortaya çıkarmanız gerekir. Ancak o zaman şifalanmış olur. Yoksa “Ben kıskançlığı bırakıyorum” ya da “Artık kıskanmıyorum” demekle olmuyor maalesef.
Geçenlerde birisi açık olarak bana “Sizin şu özelliğinizi kıskandım.” dedi. Ben de o kişiye, “Beni kıskanman kendin ruhuna zarar verir, bana değil. Çünkü ben senin ruhunun kıskançlığını gördüğüm andan itibaren mesafe koyarım, uzaklaşmış olurum. Ama bu seni hayat boyu zehirleyecek bir duygu olur.” dedim. Bunun üzerine “Artık kıskançlığı bırakıyorum, artık kıskanç değilim.” diye cevap verdi telaşla. Bunu demesi tabii ki güzel ama yeterli değil. Ona şunu söyledim:
“Bunun tam kökünü temizlemeden söylemekle olmuyor. Düşün, çürümüş bir dişin kökündeki çürüğü şifalandırmadan üstüne kaplama yapılsa ne olur? Bir süre sonra o diş tekrar ağrımaya başlar.”
Sonra bu konu hakkında konuştuk biraz ve insanların bir iki özelliğini kıskandığını söyledi. Dürüsttü, samimiydi duygusunu anlatırken ve en azından bu arkadaşım kendi kendine ne kadar zarar verdiğinin farkında oldu. Bir de farkında olup inkâr edenler ya da farkında olup hiçbir çaba göstermeyenler var. Zaten emek vermeden ve çaba göstermeden hiçbir negatif duygu pozitife dönüşmez.
Kıskançlık duygusunun davranışlara yansıması oldukça geniş bir konu. Zamanı gelince bu konuyu tekrar ele alıp ilişkilerde yaşanan kıskançlık, menfaat yüzünden kıskançlık, bencillikten, kibirden kaynaklanan kıskançlık nasıl hırsa veya rekabete yol açıyor, örneklerle anlatacağım.
Ruh sağlığını korumak isteyenler kıskançlık duygusunu mutlaka şifalandırmalıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.