İnsanlar birbirleri hakkında “Şu iyi”, “Bu kötü” diye değerlendirme yaparlar. Fakat bu öznel bir değerlendirmedir; kişiden kişiye değişir. Çünkü herkesin doğrusu kendine göredir, başkasının doğrusunun size yanlış gelmesi o insanı yanlış veya kötü yapmaz. Çünkü iyi ve kötü yargısını belirleyen egoya ve korkulara dayalı değerlendirmelerdir. Çoğunlukla da menfaat gözetilerek yapılan değerlendirmelerdir bunlar. Dolayısıyla bir insan hakkında “iyi” veya “kötü” dediklerinde akla gelmesi gereken iki soru vardır bana göre: Kime göre iyi/kötü? Neye göre iyi/kötü?
Ama hemen baştan söyleyeyim, bazen öyle durumlar vardır ki yorumsuzdur. Geçtiğimiz günlerde Fransa’da yaşanan sekizi çocuk olmak üzere dokuz kişinin bıçakla yaralanması olayındaki gibi zanlının nasıl bir insan olduğu konusunda yapılacak yorum elbette olamaz. Hukuk sistemi zaten yasalar ölçüsünde suçunun cezasını verecektir. Bizim ise o insan hakkında düşünmemiz gereken tek şey ruhunun gelişmemiş (karanlıkta) olduğudur çünkü nasıl bir olduğuna dair yargıyı ancak Allah bilir. Dolayısıyla yazının bundan sonraki bölümünü, böylesi ruhu gelişmemiş insanları bahis konusu etmediğimi bilerek okumanızı isterim.
Bu küçük hatırlatmanın ardından kaldığımız yerden devam edelim. Ne demiştik? Genellikle menfaate göre iyilik ve kötülük değerlendirmesi yapılır. Bir insana o anda iyi geliyorsanız iyi insan olduğunuzu söyler, iyi gelmezseniz “Kötü,” der. Bu konuda yaşadığım ile ilgili çok örnek verebilirim size. Bir insana yardım ettiğim, ihtiyaçlarını gördüğüm zaman beni iyi insan olarak değerlendiriyor. Ama ona değil ihtiyaç duyan başkasına yardım edersem beni kötü olarak bilecek. Yardım ettiğim diğer insan iyi olarak bilecek. Size yardım etmemiş ya da isteklerinize “Hayır,” demiş veya kendi menfaati için sizi üzmüş birini kötü veya hiçbir yaraya merhem olmuyor, diye hemen etiketlersiniz. Oysa bu sizin fikrinizdir. Başkasına göre iyi bir insan olabilir.
Yeni tanıştıkları insanlarla oradan buradan konuşurken ortak tanıdıkları çıktığında karşılıklı yorum yaparlar. Biri “Bana büyük iyilik yaptı,” der, diğeri “Öyle mi? Oysa beni çok üzdü, olumsuz şeyler yaşattı,” diye yanıt verir. İkisi de kendilerine yapılan davranışa göre karar veriyor. Sizce bunları dinleyen üçüncü kişi sözü edilen ve hiç tanımadığı insan hakkında neye göre karar verir? Ancak ve ancak o insanla karşılıklı bir şey yaşadığında edineceği izlenime göre karar verebilir.
Diyelim ki sizden birisi borç para istiyor ona istediği borç parayı veriyorsunuz. Herkese sizin için iyi insan diye söz ediyor. Bir başkası da borç para istiyor ama siz ondan bu paranın dönmeyeceğini veya sizi sürekli suiistimal edeceğini bildiğiniz için vermiyorsunuz. Vermediğiniz kişi sizi kötü olarak biliyor ve herkese öyle anlatıyor. Şimdi kime göre iyisiniz kime göre kötüsünüz? Onun için Allah’a inancı olan niyeti Allah’ın bildiğini ve yargılamayı onun yapacağını bilir. İlahi adalete güvenir ve kendisi bir yargıda bulunmaz.
Örneğin bir kişiyle yemeğe ya da tatile gidersiniz. Tekrar gidip girmeyeceğinizi ise o kişinin size davranışı belirler. Diyelim ki buna göre başka birine “Ben onunla bir daha bir yere gitmem,” dediğinizde “Yok, ben onunla gittim hiçbir sorun yaşamadım mutlaka sen de bir şey vardır,” diyorsa hatanın nerede olduğunu durup düşünmelisiniz. Belki gerçekten hata sizdedir. Belki de o insan kişilere, olaylara göre ki ben buna menfaat diyorum, davranışlarının yönünü belirliyordur. Yani sizden menfaati olmadığı için iyi davranmamıştır.
Yine aynı şekilde size bir şey ısmarlamaz, evine gidersiniz siz ağırlamaz ama kendi menfaati için başka birini evinde ağırlar, ikram yapar. Size yaptığı cimriliği ona yapmaz. Adamına göre davranış derim ben buna; kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali.
İyi insan evrensel olarak bakar bütün canlılara menfaat düşünmeden elinden geldikçe yardım eder. Zamanı gelince menfaat konusunda yazım olacak. Unutmayın ki sadece insanlar kendi menfaatlerine göre iyi ve kötü insan olarak değerlendirme yaparlar.
Yaşadığım bir örnekten söz edeyim. Bundan yedi sene önce bir arkadaşım, iş ortağı ile ilgili bir sorunu vardı. İş ortağı avukatı hakkında benden rehberlik almak istedi. İş ortağı avukatının tam bir profesyonel olarak işi yaptığını söyledim aldığım rehberliğe göre. Zaman içinde işleyiş de profesyonellik içinde yürüdü. Tabii arkadaşım kendi menfaatine ters düştüğü için avukatı kötü diye suçlamaya başladı. Hayır, avukat kötü değildi. Kanunlar çerçevesinde ve müvekkilinin talepleri doğrultusunda işinin gereğini yerine getiriyordu.
Bir başka örnek bir danışanımla ilgili. Her türlü sorununu çözmesine yardımcı olduğum için bir başka arkadaşına benim çok iyi olduğumu ona mutlaka yardım edebileceğimi söylemiş. Bana yönlendirdi. İşim gereği kendi gerçekleriyle yüzleştirme yapınca birden kızmaya başladı ve arkadaşının anlattığı kadar iyi bir insan olmadığımı söyledi. Çünkü gerçekleri değil menfaatine uygun cümleler duymak istiyordu.
Yine bir arkadaşımdan örnek vereyim. Ev almıştı fakat içinde kiracı oturuyordu. Kiracı söylediği zamanda evi boşaltmamış bunu da kanunda belirtilen sebeplere dayandırmıştı. Arkadaşım kiracının kötü bir insan olduğunu söylüyordu. Oysa kiracı sadece yasal hakkını kullanıyordu. Üstelik kiracının etrafındaki insanlar da onun iyi bir insan olduğunu söylüyorlardı. Şimdi bu kiracı hakkında ne düşünmeliyiz? Kime göre iyi ve kime göre kötü?
Sevgili okuyucularım, kimin iyi ve kimin kötü olduğuna karar vermeden önce bir kere o insanla bire bir yaşamak gerekir. Ayrıca, bunun altını çizerek söylüyorum, insanlar kendi menfaatleri doğrultusunda kendilerine o anda iyi gelen insanlara iyi derler.
Bunu iş yerinde de çok yaşarız. Patron iyi zam yapmışsa ya da ikramiye vermişse iyidir. Patron için de fikrini destekleyen veya işini sırf para kazanmak için profesyonelce yapan kişi iyidir.
Şu bir gerçek ki tüm canlılara sevgisini dürüst ve samimiyetle veren insan iyidir. Size bir eleştiri yapan ya da istediğiniz yardımı yapmayan veya “Hayır,” diyen insanları hemen kötü olarak değerlendirmeyin. Lütfen değerlendirirken objektif olarak bakıp değerlendirirseniz o zaman daha adaletli olmuş olur.
Bundan üç sene önceydi. Akademisyen bir arkadaşım grip olmuş, işe gidemeyecek durumdaydı. İş yerinden bunun için doktor raporu istemişler. Ben de kendisine çalıştığım şirketin doktorundan yardım isteyebileceğimizi söyledim. Doktorumuz bana, yasal olarak prosedürün nasıl işlediğini anlattı. Ben de arkadaşıma ilettim söylediklerini. Arkadaşım hemen yargılama yaparak doktoru kötü insan kategorisine koydu. Oysa doktor o kanunu uygulamasa, alması gereken ücreti istemese, kendisinin istediği gibi yapmış olsaydı arkadaşım doktoru iyi insan kategorisine koyacaktı.
Bir örnek daha vereyim. İşinde hata yapmamak, kendi hatalarının sorumluluğunu almamak için işini başka birine devreden kişiyi ele alalım. Patronun gözünde başka görünmek istiyor. Hata yapıp işsiz kalmaktan korktuğu için başka birine yıkıyor işini. Özel hayatında ve sosyal alanda çok iyi. Şimdi karar aşamasında bu insan neye göre iyi veya kötü? Korkular ve ego işin içine girince iyi ve kötü olarak bakıyorlar aslında yok. Çünkü insan kendi gücünü eline alırsa korkularından ve egolarında arınacağı için herkese adaletli olur. İyi ve kötü kavramı ortadan kalkar.
Aynı şekilde bir ön yargıda bulunmak iyi ve kötü insan olarak değerlendirmeye yol açar. Örneğin birisi çocuk esirgeme kurumunda bir çocuğu yetiştirmiş ve gidip orada çocuklara hizmet veriyor ama bunu kimseye söylemiyor. Bu insan günün birinde bir başkasına yaptığı işten dolayı teşekkür etmiyor. O kişi teşekkür etmediği için hemen eleştiriye başlıyor ve son derece yıkıcı bir eleştirir yapıyor.
Şimdi bu örnek üzerine düşünün ve bir insana iyi ve kötü demeden önce siz insanlara ne ile yaklaşıyorsunuz bunu kendinize sorun lütfen.
İnsanları tam olarak bilmeden ön yargılarla iyi ve kötü diye değerlendirerek, itiraf atarak kendinize karma oluşturursunuz.
Size üzücü bir olay yaşatmış olan kişi belki de bir başkasının hayatını kurtarmıştır, bilemezsiniz. İnsan kendi tanıdıkça kendi içindeki olumsuzlukların değişimini yaptıkça zaten iyi ve kötü ile uğraşamaz. Ayrıca bir başkasının iyi ve kötü demesiyle de iyi ve kötü olunmuyor.
İnsanın kendini bilmesi çok önemlidir. Kendinize öz sevginiz, öz şefkatiniz, öz saygınız olursa zaten kimsenin onayına ihtiyaç duymazsınız. Herkese güzellikler içinde davranırsınız.
Ayrıca da Allah’a inancınız varsa zaten kimseye kendinizi iyi ve kötü insan olarak anlatmanıza, kanıtlamanıza gerek yok. Hiçbir şekilde açıklamaya ihtiyaç duymazsınız. Bir insanın içinde gerçek sevgi varsa zaten her canlıya düzgün davranışta bulunur.
Ayrıca da eğer kalp gözü ile bakarsanız, zihni ve mantığı devreye sokmasanız, insanın konuşmadan, yaşamadan ruhunu görürseniz ona göre kendiniz bir değerlendirme yaparsanız.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.