İÇİN MUTLU İSE

Sevgili okuyucularım, bu ayki bilge hikâyemiz ile beraberiz. Birçok insan mutluluğu hep dış etkenlere bağlar. Kendi içindeki mutluluğu yakalamaya ve ortaya çıkarmaya bir türlü çalışmaz. Mutlu olmak için hep bir isteği olur. İstekleri arttıkça yerine gelmesi güçleşir. Bu döngü böyle devam eder. Dış etkenlerle elde ettiği mutluluğun geçiciliğini göremediği için o etken ortadan kalktığında sarsılır ve daha derin bir mutsuzluk yaşar.

Bir söz vardır: “Öldükten sonra unutulmak istemiyorsan ya okunmaya değecek bir şeyler yaz ya da yazmaya değecek bir şeyler yap…”

Şimdi sizi hikâyemizle baş başa bırakıyorum.

MUTLULUK

Haşmetli bir kral, hayatının mutsuz bir döneminde, maiyeti ile şehirde bir sabah yürüyüşüne çıkar. Sokakları dolaşırken insanlar arasında bir dilenci görür, hâline çok üzülerek yanına yürür.

“Dilenci! Dile benden ne dilersen! Bir kereliğine dileğini yerine getireceğim.”

Oysa dilenci alelade bir dilenci değil, kralın çocukluğunda öğretmenliğini yapan ve bazı gerçekleri söylediği için saraydan atılan akıl hocasıdır. Son bir ders vermek ister kendisini tanıyamayan kralına.

“Majesteleri, affedersiniz, saygısızlık olarak algılamayınız ama büyük konuşuyorsunuz. Sizin de gerçekleştiremeyeceğiniz dilekler, şeyler olabilir.”

Kral, gururuna yediremez ve öfkelenir: “Sen kimsin ki bana bunu söylüyorsun be adam! Ben kudretli bir kralım, her şeyi yapabilirim. Sen dileğini söyle de gör bakalım gerçekleştirebiliyor muyum?”

“Nasıl isterseniz Kralım. O zaman elimde tuttuğum bu çanağı servetle doldurunuz.”

Kral hemen vezirlerine buyurur, vezirler yanlarındaki büyük keselerden çanağa altın dökmeye koyulurlar. Ne var ki çanak altınla doldukça aynı anda boşalır, içine dökülen altınları yok eder. Altınlar, elmaslar, yakutlar ve zümrütler, derken gümüşler ve bakır sikkelerle kral hırsından elindeki bütün hazinesini çanağa döktürmüşse de nafile! Çanak yeni altınlar beklercesine karşısında yine bomboş durur. Kral, sonunda mağlubiyeti kabul ederek “Sen kazandın dilenci. Çanağı dolduramadık. Ama sana bir sorum var, bu çanak neden yapılmış? Yani hammaddesi nedir ki?” der.

Dilenci, sorulmasını beklediği soru karşısında gülümseyerek ve vakur bir biçimde cevap verir:

“Bu çanak, Majesteleri, insanoğlunun istek ve ihtiyaçlarından yapılmıştır. İnsan, hiçbir zaman sahip olduğuyla yetinmez, hedeflediği ve hayal ettiği her şeyi elde ettiği anda, zihni onu unutturur, uzaklaştırır ve yeni istekler ve ihtiyaçlar yaratır kendine. İnsan aklı, mükemmel bir hizmetkâr olsa da berbat bir efendidir. Bu yüzden, zihnine inanarak mutluluğu dışarıdaki isteklerinde arayan insanoğlu asla tam olarak mutlu olamaz. Sizden dileğim, mutluluğu kendi içinizde aramanızdır.”

Mutluluk, uzak bir tepenin üzerindeki mis kokulu gül bahçeleri içinde inşa edilmiş bir sırça köşk değildir. Mutluluk, hayat yolunun atomu olan ve ismine “an” dediğimiz en küçük zaman dilimlerinin, yani gerçekte var olmayan o sırça köşke giden yolun ta kendisidir.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

2 yorum “İÇİN MUTLU İSE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir