Sevgili okuyucularım, İngiliz bir spiritüel öğretmen ve yazar olan Eileen Caddy’nin “İçimizdeki Kapılar Açmak” adlı kitabından çok sevdiğim bir bölümü sizinle paylaşmak istiyorum:
“İçinin derinliklerinde ne varsa dışarı da o yansır. İçinde düzen, uyum, güzellik ve huzur varsa bu, yaptığın, söylediğin ve düşündüğün her şeye yansır. Oysa eğer içinde kargaşa, düzensizlik ve uyumsuzluk varsa bu saklanamaz ve tüm yaşamına ve yaşantına da yansır.
Değişim gerçekleştiğinde bu, içeriden başlayıp ondan sonra dışarı yayılmak durumundadır. İşte o zaman kalıcı olur ve hiçbir şey onun dengesini bozamaz. Öylece oturup yaşamının değişmesini bekleme; harekete geç ve bunun için bir şeyler yap.
Hemen şimdi işe kendi içsel düzeninle ilgili çalışmaya başlayarak koyulabilirsin. Başka birinin değişmesini beklemene gerek yok; daha fazla ertelemeden kendi değişimini gerçekleştirebilirsin.
Bunun için engellemeler olmadan bir şeyler yapabildiğin için sonsuz şükran duy. Eğer engellemeler varsa bunlar senin içindedir; o nedenle bunlar için bir şeyler yapacak olan da sensin.”
Sevgili okuyucularım, çoğu insanın tercih ettiği en kolay yol, öz eleştiri yapmadan, kendini değiştirmeden başkalarını yargılamak, eleştirmek ve suçlamaktır.
Dünyaya baktığımızda toplum olarak, birey olarak bu en kolay yol seçilir ve sürekli eleştiri yapılır. Eleştirilenler, suçlananlar listesi, başta ülkeyi yöneten yöneticiler, sonra ailede yaşanan olaylar, kişiler, iş çevresi, komşular, arkadaşlar olmak üzere uzar gider. Bir gün olsun dönüp kendimize bakmak ya içimizden gelmez ya akıl edemeyiz ya da yüzleşmek istemeyip kaçarız. Birçok yazımda bu konularla ilgili detaylara yer verdim.
Son zamanlarda ülkelerin hem yönetim şeklini hem ekonomi politikalarını eleştirenlerin sayısı artıyor. Eleştiri getirenler, önce kendi öz eleştirilerini yapmalı. Çünkü her birey kendi sorumluluğunu ve hatalarını kabul ettiğinde ülkeler düzelir, sorunlar giderilir.
Kendini mükemmel gören hiç hata yapmadığını düşünen insan, zaten kendi aydınlanmasının önünü kapatır. Kendi öz eleştirisini yapan insana o yol daha kolaylıkla açılır. Çünkü öz eleştiri insanın kendi olumsuzluklarını veya hatalarını görmesini sağlar. Kişi kendi hakkında; kendini değerlendirmeden bir başkasını yargılıyor veya suçluyorsa söylenebilecek bir atasözü vardır, “Tencere dibin kara, seninki benden kara.”
Bir başkasından bir şey beklerken önce kendine şunları sormalı insan: “Bunlar bende var mı? Ben yerine getiriyor muyum?”
Dürüstlük görmek isteyenler, kendi içine dönüp “Karşımdaki insandan dürüstlük isterken önce ben hayatımda tam olarak kendime ve başkalarına dürüst davrandım mı? Pembe veya beyaz yalanlarım var mı?” diye sormalı.
İçindeki sevgi enerjisine bakmalı insan. Kendi menfaatlerine göre kimleri kullandı? Kimlerin emeğini çaldı? Kısacası “Hayata ne verdim?” sorusuna önce kendi içinde yanıt bulmalı.
İnsana, kendini değişimini yapmak zor ama suçlamak ve yargılamak kolay geliyor. Değişmek isteyen zaten kimseyi yargılamaz, suçlamaz. Sadece kendisine yanlış davranıldığını söyler, karşısındakine niçin böyle davrandığını sorar. Ama insan kendini kusursuz gördüğü sürece yaşadığı olumsuz olaylar hakkında hayatına giren olumsuz kişileri suçlar ve “Onlar bunu yapmasaydı ben böyle olmazdım,” der.
İnsan iş, aile, sosyal, özel; hangi tür ilişkide olursa olsun kendisini hep haklı görüyor ve hiçbir kusuru olmadığını düşünüyorsa burada yüksek ego devreye girmiş demektir. Egolu olan insanlar kendi farkındalığı ile egolu davranışta bulunduğunu kavrayıp bundan kurtulmaya çalışmak için istekli olursa dönüşüm başlar. O egolu davranıştan, diğer ifadeyle karanlıktan kurtulur.
Kendi ile uğraşan insan bir başkası ile uğraşamaz; vakti olmaz. Ancak kendisi ile ilgili farkındalığa sahip olmayanlar başkalarında kusur arar. Sizin de etrafınızda başkalarının davranışlarını eleştiren fakat aynı ya da benzer davranışı hatta başka olumsuz davranışları sergileyenler vardır. Değişmek istemeyen insana farkındalık verip davranışının yanlışlığını söylediğinizde hemen karşı çıkar, alınganlık gösterir. Ama kendini değiştirmek isteyen insana bunları söylemenize bile gerek kalmadan hemen dönüp içine bakar, itiraz etmez.
İnsan bir başkasının nezaketsizliğini eleştirmeden veya suçlamadan önce dönüp kendi nezaketsizliğine bakmalı.
Toplumlar, ülkelerini yönetecek insanların iyi yönetmelerini istiyor. Fakat bunun tersi olduğu zaman dönüp kendine şu soruyu soruyor mu? “Ben neden bunları yaşıyorum?” ya da “Ben ne yapmalıyım?” Birçok insan kendine bunu sormadan hemen yöneticileri suçlamayı tercih ediyor. Oysa yanlışı söylemek farklı, suçlamak farklıdır.
Bana öfkelenen bir insana şunu sorarım: “Neden öfkeleniyorsun?” Eğer onun açıklayıcı bir cevabı varsa açıklar; ben bakarım, gerçekten onu öfkelendirecek davranışta bulunmuş muyum yoksa yaptığı davranışla kendisini yüzleştirdiğim için mi bana öfkeleniyor? Dürüst olarak buna bakarım. Aynı kişi sonra yine öfkeleniyorsa veya etrafımda öfkelenen insanlar çoğunlukta ise bu kez de kendime sorarım: “Neden böyle insanlar etrafımda?” Benzer şekilde dürüst ve açık konuşmayan, söylediği sözlerle davranışları aynı olmayan insanlar varsa etrafımda yine kendi içime döner sorarım. Ama çevremde böyle birkaç kişi varsa zaten onlarla da mesafeyi korurum.
İşte toplumlarda çoğunlukla ne varsa ülke de öyle yönetilir. Dürüstlük çoğunlukta ise sevgi çoğunlukta ise ülke öyle yönetilir.
Çoğu insan “Çok iyi insanım,” der. Oysa davranışları tam tersini gösterir; yanlış davranışlarda bulunur. Emeğinizi hiçe sayar, size iftira atar, arkanızdan dedikodu yapar, yaptıklarını inkâr eder. Menfaat için sizinle konuşur ama ülkenin iyi yönetilmesini ister.
Kurtarıcı beklerken bir gerçek gözden kaçar: Asıl kurtarıcı insanın kendisidir. Bireylerin enerjisi toplumsal enerjiyi oluşturur. Ülkeye nasıl enerji verilirse topluma da o enerji döner.
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.