Anıların duygu dolu dünyasındaki yolculuğuma iki hafta aradan sonra kaldığım yerden devam ediyorum. Her geçe gün büyüyen çocuk, kişilere ve olaylara artık daha farklı düşünceler, farklı duygularla yaklaşmaya başlamıştır. Sandık aynı yerde duruyor. Elinde sımsıkı tutuğu anahtar ile sandığı açıp sırası gelen anıyı salıveriyor.
Yarıyıl tatilinin bitişiyle ilkokul beşinci sınıftaki son dönemim başlamıştı. Tekrar okulla ve arkadaşlarımla buluşmuştum. Kar lapa lapa yağmaya devam ediyordu. Halamlar gitmiş, hayatımızın günlük akışına geri dönmüştük. Biz okula gidip geliyor, kar topu oynuyor, ders çalışıyorduk, annem de her zamanki gibi ev işlerinden artan zamanlarında bize çeşit çeşit kazaklar ve hırkalar örüyordu.
Annemle çarşıya gider kazak ve hırka öreceği yünleri birlikte alırdık. Ben renkli kazakları ve çizgili modelleri severdim. Özellikle sarı, turuncu ve mavi çok sevdiğim renklerdi. Annem örerken ne zaman bitecek, diye hevesle izler, ölçmek için üstüme tuttuğu zaman modeline de merakla bakardım. Öyle gösterişli modelleri beğenmezdim. Renkli fakat sade olması benim için yeterliydi. Annemin aldığı Burda dergisinin çocuk kısmındaki elbise ve kazak modellerine bakıp beğendiklerimi ona gösterirdim.
Dışarıdan da kıyafet alırdık fakat onlar daha çok annemin yapamadığı şeyler olurdu. İhtiyacımız olan ne ise onu alırdı annem ve “Şunu da al, bunu da al,” diye bir ısrarım olmazdı. Sadece annemin beğendiği değil kendi sevdiğim renk ve modeli söylerdim. Çünkü beğendiğim kıyafeti sürekli giymek isterdim. Sadece beğenmekle kalmaz severdim de. Duygusal bir bağ kurardım kıyafetlerimle.
Bu arada annemin örgü örüşünü yalnızca yeni bir kazağım veya hırkam olacağı heyecanıyla değil nasıl ördüğünü öğrenmek için de izlerdim. Bu ilgimi fark edince boş zamanlarımda bana da öğretmeye başladı. Ablam da biliyordu, o da boş zamanında kendisi için örüyordu. Hatta gidip kendi istediği yünü alıyordu. Ablam kıyafete önem verirdi. İster mağazadan alınan olsun ister annemin ördükleri; hepsini özenle, titizlikle kullanırdı.
Bazen ablamla gidiyordum alışverişe fakat o çok yere baktığı için ben pek mutlu olmuyordum. Mağaza dolaşmaktan sıkılıyordum. Bir mağazaya girdiğinde “Alacak mısın?” veya mağazadan çıktığında “Başka bir şey alacak mısın?” diye soruyordum. Bu soruları duyunca sıkıldığımı anlıyordu. Ablamla bu konuda anlaşamıyorduk. O gezmeyi sevdiği için almasa bile mağazaları dolaşmayı, bakmayı seviyordu. “Hangi mağazada ne olduğu fikrine sahip oluyorum,” diyordu. Hâlâ da öyledir. Bense alacağımı bulmuşsam başka mağazalara bakmazdım. Bana, boşuna zaman kaybı gibi geliyordu. Bugün de bu düşüncedeyim, ihtiyacım yoksa mağaza dolaşmak bana göre boşuna harcanmış zamandır. Bu yüzden ne gereksiz yere çarşı, pazar dolaşır ne de sorarım. Ancak çok ilgimi çekerse sorarım.
Aynı şekilde annemle pazara gittiğimizde tezgâh tezgâh dolaşmasını pek istemezdim. Bir tezgâhtaki ürünler alacağı ihtiyaçları karşılıyorsa oradan alıp eve dönmek isterdim. Tabii annem öyle yapmazdı. Tezgâhlara bakıp kendine göre uygun olan yerlerden alırdı. Ben anneme taşımada yardım ederdim.
Apartmanımız altında bakkal vardı. Ben o bakkaldan ne alacağımı bildiğim için hemen girip o ürünü alır başka şeylere bakıp oyalanmazdım.
O günlerde televizyonda spor seyretmekten başka bir de konuşma yapan siyasetçileri dinlemeye, seyretmeye başladım. Böylece bir anda spor ile birlikte siyaset de ilgi alanım oldu. Babam seyrederken onunla birlikte seyrediyordum. Bizim evde siyaset pek konuşulmazdı fakat amcamlar gelince konuşuluyordu. O konuşmalarda gördüğüm babamın eleştirse bile düşüncelerini sakince söylediği, amcalarımınsa kızgınlıkla dile getirdiğiydi. Babam hararetli tartışmayı sevmezdi.
Mesela ortanca amcam kayınbiraderi ile aynı siyasi görüşe sahip değildi. Ne zaman bir araya gelseler siyaset yüzünden tartışıyorlardı. Bu tartışma küslüğe kadar gidiyordu. Babam bu durumdan çok rahatsız oluyordu. Babama göre takım ve siyaset yüzünden tartışmak ve küsmek çok gereksizdi. Ortanca amcam ise hem bu konularda tartışmayı sever hem de sesini yükseltirdi.
Artık olaylar ve insanlarla ilgili gözlemlerimden belli sonuçlar çıkarabilecek yaştaydım. Amcamın hep kendi söylediklerini doğru karşı tarafın söylediklerini yanlış kabul ederek sürekli bir savunma hâlinde olduğunu görebiliyordum. Tabii ileri yaşlarda amcamın bu tutumunun sabit fikirlilik ve inat ile açıklanabileceğini kavradım. Ama bu, amcamın karakteriydi. Ayrıca sesini yükseltmesinden rahatsız oluyordum, bana kavga ediyor gibi geliyordu.
Babam hiçbir zaman siyaset ve maç yüzünden kimseyle tartışmamıştır. Düşüncelerini hep sakince söylerdi. Öyle karşı tarafa öfkelenmez ve kırmazdı. Bize de hep “Siyaset yüzünde başkalarını kırmayın, herkesin düşüncesine saygılı olun,”diye öğüt verirdi. Amcalarım ise takım için bile tartışırdı. İkisi de farklı takım tutukları için oluyordu bu. Özellikle ortanca amcam kendi fikrini kabul ettirene kadar tartışırdı. Onun öfkesinden rahatsız olduğum gibi tartışmalarından da rahatsız olmaya başlamıştım. Çünkü sesini yükseltmesinde kendi doğrularını kabul ettirme isteği kadar kızgınlık da vardı. Yengemin her defasında “Sakin ol,” diyerek onu yatıştırmaya çalıştığını da fark ediyordum.
Bugün geriye baktığımda o yaşanmışlıklardan ulaştığım çıkarımlardan biri öfkeli insanların tartışmalarının da öfkeyle ve yüksek sesle olduğudur. Biri de kullandıkları kelimelerin bile farklılaşıp olumsuzlaştığıdır. Tabii ki insan düşüncelerini ve duygularını tartışır. Herkesin bakış açısı farklı olabilir. Bu, hiç kimseye bir başkasına saygısız davranışta bulunma, küçük düşürücü, argo, kalp kırıcı kelimeler kullanma hakkı vermez. Başkalarının görüşlerine de saygı duyulmalı, düşüncelerde haklı bile olunsa karşı tarafı incitmeden, daha nazik kelimelerle ve üslupla dile getirilmelidir. Ayrıca siyaset ve tutulan takım için küsmek yanlıştır.
Bir başka çıkarımım da çocukken edinilen alışkanlıkların büyüyünce devam ettiğidir. Benim gereksiz mağaza dolaşmaktan şimdi de hoşlanmamam gibi. İnsan çocukken isteklerinde kararlı olursa bu büyünce de sürer ve hayatıyla ilgili kararları her zaman kendisi verir.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.