Sevgili okuyucularım, biliyorsunuz 9 Mayıs 2023 Salı günü ön yargı konusundaki yazıma bugün devam edeceğimi belirtmiştim. Evet, bir önceki yazımda da söylediğim gibi ne kadar ön yargılı davrandığımıza dair günlük hayatın içinde sayısız olayla karşılaşıyoruz.
Bir ülkeyi, bir toplumu bir dinin mensuplarını yargılayıp sonra da o yargıladığı insanlardan para kazanmaya çalışanlar var örneğin. İşte “Onlar Müslüman değil, oruç tutmuyor,” diye ayrım yaptıkları insanlara ürün satarlar ve o insanlardan kazandıkları parayla evlerine ekmek götürürler. Diğer bir deyişle yaptıklarıyla söyledikleri uymaz. Geçenlerde böyle bir olay yaşadım. Alışveriş yaptığım zaman genellikle esnafla sohbet ederim. O gün yine sohbet ettiğim bir esnaf din ve ırk konusunda ön yargıda bulundu. Ben de her dinin kendine ait özellikleri olduğunu hepsine hoş görüyle yaklaşmak gerektiğini söyleyip “Ön yargıda bulunduğunuz ırklarla yaşadınız mı? O ırklar hakkında tam olarak bilgi sahibi misiniz, araştırıp okudunuz mu?” dedim. “Hayır.” diye yanıt verdi. Bir arada yaşamadığı, tanımadığı hâlde kulaktan dolma bilgilerle konuştuğunu söylüyordum ki bir müşteri geldi, alışveriş yaptı. Müşteri, esnafın biraz önce sözleriyle yargıladığı ırktandı. Müşteri gidince esnafa dedim ki “Bak, sen o ırka ön yargılı davranıyorsun ama sonra onun parasını alıyorsun. Kendine dürüst ol. İnsanları bu şekilde genellemezsen iyi olur.”
Ön yargılı tutumlara ilişkin pek çok örnek verebiliriz. İnsanlar sokakta gördükleri kişilerin kıyafetine göre hemen bir ön yargı oluşturuyorlar. Eğer kıyafeti düzgün değilse o insanın kültürsüz, bilgisiz olduğuna karar veriyorlar. Bu, oturulan muhit konusunda da yapılıyor. İyi semtlerde oturuyorsa “O insan kültürlü ve görgülüdür.” diyorlar. Aynı biçimde yurt dışında, örneğin Avrupa’da yaşamış insanın mutlaka çok kültürlü ve görgülü olduğu ön yargısı vardır. Hâlbuki insanın ruhu önemlidir. Dış şartlara bakıp ön yargıda bulunmak kendindeki eksikliği gösterir.
Maddi durumu iyi olmayanların görgülü olmadığını, kendini yeteri kadar eğitemediğini düşünürler. Eğitim durumuna göre karar verirler, “Liseyi bitirmiş ne bilecek ki onun kültürü ile üniversite bitirenin kültürü aynı olur mu?” derler. Toplumlarda en çok siyasal partiye göre, tutulan takıma göre ön yargılı davranılır. Bir partiyi destekleyenlerin iyi, diğerlerinin kötü insan olduğunu söylerler ön yargıyla. Tersi bir durum yaşadıklarında bu kez daha önce iyi dediklerini kötülemeye başlarlar. Diğer bir deyişle bir ön yargıdan başka bir ön yargıya geçerler. Oysa yapmaları gereken ön yargılarını değil kendilerini değiştirmeleridir.
Ön yargılar her zaman kötü düşünce içermez. Kimi zaman da henüz tanıdıkları insan kendilerine iyi davrandı veya güler yüz gösterdi diye etraflarındakilere hemen o insanın kesinlikle çok iyi bir insan olduğunu söylerler. Bu bir insanı ilk görüşte “Ne kadar sert bakıyor, kesin kötü bir insan.” demekle aynı ön yargıdır. İş görüşmesinde CV’si donamlı olan birini yeterince değerlendirmeden “Bu çok iyi iş yapar.” diyerek işe alan patronun, daha sonra bu kişi ahlaklı ve erdemli bir davranışta bulunmadığı zaman uğradığı hayal kırıklığı da ön yargının yol açtığı olumsuz bir sonuçtur.
Ön yargı başkalarının karmasını da üstlenmek demektir. İnsanların özel hayatlarını bilmeden ön yargılı davrananlar, kendileri için bir karma yarattıklarının farkına varmış olsalar bir daha asla böyle davranmazlar.
Kadın veya erkek fark etmez, bir arkadaşınızla yemeğe gidersiniz. Sizi görenler hemen sevgili olduğunuz yakıştırmasını yapar. Hele bir de evliyseniz ve o gün bir sebeple alyansınızı takmamışsanız hemen boşandığınız ön yargısında bulunurlar. Bilinçli bir tercih olarak evlenmemeyi seçersiniz, kimse sizi beğenmediği için evlenemediğinizi düşünürler. Evlenirsiniz evlendiğiniz kişiyi yargılarlar. Sizi hiç mutfakta görmemişlerdir, “O yemek yapmayı bilmez, onun yaptığı yemek yenmez.” derler. Sıkıntılarınızı çok fazla anlatmazsınız ya da tatile gidersiniz “Hayat sana güzel.” derler ne yaşadığınızı bilmeden.
Kimi zaman da kendinizle ilgili ön yargılarınız olur. Hiç tatmadığınız bir yemek için örneğin kokoreç, “Asla yemem.” dersiniz. Oysa bir kez tadına baksanız belki seveceksiniz ya da “Tadını biliyorum ama benim damak zevkime uymadı.” diyeceksiniz.
Ön yargı böyle bir şeydir işte; tiyatro salonuna ilk girdiğinizde sahnenin çok şık kadife perdelerini görüp arkasında ne olduğunu bilmeden çok iyi bir oyun izleyeceğinizi düşünmek gibidir. Sonunda hayal kırıklığı da olabilir. Yukarıda söylediğim gibi nefret duygusu da içerir. Hatta içinde kibir duygusu ve küçümseme duygusu da vardır.
Maalesef ön yargılı davranışlarda bulunan bireyler toplumun da önyargılı olmasına vesile oluyor. Böylece hoşgörüsüzlük ve nefret çoğalıyor. Çünkü ön yargıda sevgi yoktur hem çelişki içerir hem de kendine dürüstlükten uzaklaştırır.
Sizler hayatı ve insanları bir mevsime bakarak yargılamayın. İlk defa gördüğünüz bir insan ya da karşılaştığınız biri durum hakkında söz söylemekte acele etmeyin. Ağzınızdan çıkan kelimelere bakın. En önemlisi empati yapın. Sezgilerinizi dinleyerek kalbinizden rehberlik alın.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.