Bu ayki bilgelik hikâyemi belirlemeye çalışırken iki gün önce karşıma aşağıda okuyacağınız hikâye çıktı ve sizlerle paylaşmak istedim sevgili okuyucularım.
Yaşadığımız şu hayatta hepimiz bir biçimde suçumuz olmadığı hâlde kötü davranışlara maruz kalmışızdır. Maddi ve manevi haklarımız yenmiştir. Bunlar olurken nasıl bir tutum sergilediğinizi hatırlamaya çalışın. Sesiniz hiç çıkmamış olabilir veya bunu size yapan insana o anda kızıp tepki göstermiş olabilirsiniz. Aslında en güzeli, sessiz ve sevgide kalmak. Karşınızdaki kişi sizin hakkınızı ne kadar yerse yesin, ona hiçbir zaman olumsuz düşünce ve duygu beslemeyin. O olumsuz duygu ve düşünceleri ne zihninizden ne de kalbinizden geçirin. Zaten Allah’a tam olarak inancınız varsa teslimiyette kaldığınız sürece her şeyin karşılığını vakti gelince verir. Yapılan hiçbir olumsuzluk evrende öylece kalmaz. Herkese kendi yaptığı kötülük vakti geldiğinde sorulur. Bu kötülük ister egodan dolayı yapılsın ister çaresizlikten ister kurnazlıktan; sonunda bir şekilde cevap gelir. Söylediklerini ve yaptığı davranışları inkâr edenler olur, siz hiç aksini iddia etmeyin, sevgide kalıp teslimiyete gidin. Bırakın karşınızdaki haklı olsun. Herkesin görünmeyen bir sahibi vardır.
Şimdi ders niteliğindeki hikâyeyi paylaşıyorum.
KABAĞIN SAHİBİ
Vaktiyle bir derviş berbere gidip “Vur usturayı berber efendi,” der.
Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Diğer tarafa usturayı vuracakken mahallenin kabadayısı içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak “Kalk bakalım kel, kalk da tıraşımızı olalım,” diye bağırır.
‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile:
“Kel aşağı, kel yukarı.”
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar.
Henüz birkaç metre gitmiştir ki kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir.
Berber dervişe bakar, sorar:
“Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?”
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
“Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.