Sevgili okuyucularım, beklenti deyince ne anlıyorsunuz? Ya nezaket deyince?
İnsan eğitimli olunca mı davranışları nezaket içeriyor? Sadece varlıklı insanlar mı nazik davranıyor?
Birçok insan nezaket ve beklentiyi karıştırır. İkisinin arasında ince çizgi gibi görünse de dağlar kadar fark vardır. Aslında yazar, şair Jorge Angel Livraga Rizzi’nin söylediği gibi “Nezaket, aynı zamanda cömertlik ve sevginin bir şeklidir.”
Sevgiden yoksun olan veya cimri bir insandan nasıl nezaket bekleyebilirsiniz ki?
Nezaket, övgü veya ödül beklemeden, başkaları için cömertlik, düşünme veya ilgi gösterme eylemleriyle işaretlenmiş bir davranış türüdür. Zaten kelime anlamı da başkalarına karşı incelikli ve saygılı davranma, incelik, nazikliktir.
Nezaket çok derin bir konudur. Aslında nezaket bir anlamda insanın asaletini, görgüsünü belli eder.
Bazı insanların nezaketi kişiye göredir, her insana aynı ölçüde nazik davranmaz. Oysa nezaket, insanın karşısında kim olursa olsun değer vermesi demektir. Değer veren insan, teşekkür ederken içten teşekkür eder, özür dilemek gerekirse özür diler, eleştiri yapacaksa sevgi dolu bir dil ile yapar.
Bazı insanların nezaketi duruşuna bakışına yansır.
Kendi menfaatimize göre nezaket göstermek incelik değildir, bunun adı çıkarcılıktır.
Şimdi bunu daha açık olarak örneklerle belirtmek isterim. İş yerine geliyorsunuz, sizin çalıştığınız mevkinin üstündekilere (patron, şef, müdür, amir…) “Günaydın.”, “İyi akşamlar.” ya da “Teşekkür ederim.” diyorsunuz ama mevki olarak sizden aşağıdan çalışanlara bu gibi sözler söylemiyorsunuz.
Bu sosyal ve özel hayatımızda da geçerlidir. Bazı insanlar kendilerine verilen hediyeyi alırken bile bu ayrımı yapar. Hediye veren kişi kariyer yapmış, ünlü, mevki sahibi veya varlıklı ise ona teşekkür eder, güzel cümleler kurar ama bu vasıflara sahip olmayan birinden hediye aldığında kenara atıp hiç önemsemediği gibi bunu bir de yüz ifadesiyle açık eder. Böyle durumlara o kadar çok şahit oldum ki hayatımda. İşte bunlar, nezaketi kimlere kullanacağına kendisi karar veren insanlardır. Hediye için teşekkür etmediklerini hatırlattığınızda “Sen beklentiye giriyorsun.” diyorlar. Beklenti konusunu ilerleyen zamanda daha detaylı yazacağım. Ama şunu söylemek isterim, bir insana bir şey verdiğinizde onun da size karşılığını vermesi gerektiğini düşünüyorsanız beklentiye girmişsiniz demektir.
Bu konuyu açmışken yaşadığım bir olayı anlatayım. Yıllar önce bir arkadaşım ilk defa yemeğe çağırdı. Ortak bir arkadaşımız da o yemeğe davetliydi. O ortak arkadaşımıza, giderken götüreceğim hediyeden söz ettim. Arkadaşım şaşırdı, “O bizden bir şey beklemiyor ki. Kendi istediği için yemeğe çağırdı.” dedi. “Tabii ki.” dedim, “Beklemiyor ama bir nezaket kuralıdır bu. İnsan ilk kez gittiği yere ya da davet edilmiş ise gönlünden geçen bir şey alır, götürür. O beklediği için almıyoruz.”
Aynı şekilde bir seyahatten hediye getirdiğiniz kişinin seyahate gittiğinde size hediye getireceğini düşünmeniz veya bir önceki yemeği siz ısmarladınız diye sıranın onda olduğu kanısıyla yemeğe gitmeniz, sırf daha önce siz yardım ettiniz diye size yardım etmeye mecbur olduğu fikrini taşımanız, davranışlarınızı beklentilerinizin yönlendirdiğini gösterir. Ama bir teşekkür etmek, nezakettir, saygıdır.
Size değer verilmiş hediye getirilmiş ya da örneğin doğum gününüzde telefonla aranmışsınız, hediye gönderilmiş buna teşekkür edip, “Allah bereket versin.” ya da “Allah yerini doldursun.” gibi temennilerde bulunmak inceliktir. Aslında bu gibi olumlu sözler karşı tarafa söylendiği zaman evrene de bereket ve bolluk enerjisi gönderilmiş oluyor. Farkında olunsun ya da olunmasın bu enerji yayılmış oluyor. Öyleyse diyebiliriz ki nezaket göstermek evrene olumlu enerji yaymaktır.
Benzer biçimde, ölmüş birinin yakınına başsağlığı dilemek veya cenazeye gitmek bir nezaket kuralıdır. O kişiden bir beklentiniz mi var ya da işte, “Geldi.” desinler diye mi gittiniz, bu bir görev savmak mıydı sizin için? Bir örnek de telefon aramalarına cevap vermeyen insanlardan vereyim. Aradınız cevap vermedi, o anda işi olabilir durumu elverişli olmayabilir ama sonra dönmesi ya da mesaj yazması nezakettir. Dönmeyince bu sefer merak edip tekrar arıyorsunuz ya da mesaj çekiyorsunuz. O insan size çok sonradan, unuttum ya da işim var, diye cevap veriyorsa ve bu birkaç kere tekrar etmişse artık siz de anlıyorsunuz ki karşınızdaki nazik biri değil.
Sabah koşa koşa işinize giderken yolda, trafikte size yol veren, size bir kapı tutan ya da bir markette ödeme için beklerken sırasını veren insanlara teşekkür etmeyip hemen o anda işiniz görülmesine mi bakarsınız? Yanıtınız “Hayır.” ise siz nazik bir insansınız.
Hasta olduğunuzu, doktora gittiğinizi bildiği hâlde arayıp sormayan ama kendi işi düştüğünde arayan ve sizden bir şey isteyen birinin bu davranışında nezaket yoktur. Üstelik siz hastayken aramadığını hatırlatırsanız sizi beklenti içinde olmakla suçlarlar. Böyle davrananlara ben şunu söylüyorum: “Bu size yapıldığında hoşlanır mısınız?” Susup kalıyorlar çünkü hem kendilerine yapılmasını istemiyorlar hem de başkalarına yapıyorlar.
Nezaket, bencillik yapmamak, kurnazlık yapmamak, anlayışsız olmamak, küçük menfaatlerin peşinden koşmamak demektir.
Sevgili okuyucularım, nezaket tıpkı kelime anlamında olduğu gibi inceliklerde, ayrıntılarda gizli bir konu ve yazacak daha çok şey var. Bu nedenle, 9 Aralık Cuma günü kaldığım yerden devam edeceğim.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.