ÇÜRÜK MEYVELER

“İyiliğin Gizliliği Ne Kadar?” başlığıyla 18 Ocak 2022 tarihinde yazdığım yazıda yaptığımız iyiliklerin beklentisiz ve gizli olması gerektiğinden bahsetmiştim. Yine o yazımda, “Şimdi bazılarınız şunu diyecek: Karşılık beklemeden o kadar çok iyilik yapıyorum ama çok suiistimal ediliyor, acaba yanlış kişilere mi iyilik yaptım ya da yapıyorum?” demiş ve bu konuya zamanı gelince değineceğimi yazmıştım. Bugünkü yazımda işte bu sorulara yanıt bulmaya çalışacağız.

Yaptığınız her iyiliğin ve iyi niyetinizin sıkça suiistimal edilmesi hatta bunu beklentisiz yapmış olmanıza rağmen kötü davranış ve sözlere maruz kalmanız size “Yanlış kişilere mi iyilik yapıyorum?” sorusunu sordurabilir. Ama endişelenmeyin, siz yanlış değilsiniz, sizi kullananlar yanlış kişiler; yanlış da demek istemiyorum; ruhunu geliştirmek istemeyen insanlar. Ben artık insanları iyi ve kötü kavramlarıyla değil de ruhunu geliştirmek isteyen ve istemeyen olarak tanımlıyorum. Yazılarımda da onlardan bu şekilde bahsedeceğim.

Her insan iyilik yaptığında ister maddi ister manevi olsun, kendin gücüne, imkânlarına göre yapar. İyilik yapmak vicdan ve merhamete dayanır. Peki, vicdan ve merhametin altında ne var? Sevgi var. Bu sevgi, bütün canlılara var. O zaman iyiliği hiçbir canlıyı ayrıt etmeden yapıyoruz. Bazı insanlar bu iyilikleri kaldıramıyor, size değersizlik duygusu yaşatıyor, bazıları ise suiistimal ediyor iyi niyeti kullanıyor. Bir şey istiyor, yapıyorsunuz. Tekrar istiyor gene yapıyorsunuz, tekrar istiyor gene yapıyorsunuz. Bu artık bir görev hâline gelmiş oluyor.  Kendi menfaatleri için sizden bir şey isterken kendilerini çok uyanık, kurnaz sanıyorlar. Hâlbuki sadece günü kurtarıyorlar. Diyeceksiniz ki “Peki nasıl ayırt edeceğiz böyle insanları?” Hepimizin bildiği bir söz vardır halk arasında, “İyilik yap denize at,” derler. Evet, bu söze çok inanırım burada çok ince bir çizgi var; iyilik yapılır ama kendinizi kullandırmayın.

Bazen öyle bir durum olur ki iyilik yaptığınız insanlardan nankörlük görürsünüz. (Nankörlük ile ilgili yazım zamanı gelince yazacağım.) Bu sizi üzer ve bir başka yakın arkadaşınız veya dostunuz ile paylaşırsınız. Size şu cevabı hemen yapıştırırlar: “Yapmasaydın.” Çoğumuz bunu yaşamıştır. İşte bu durumda siz artık kimseye iyilik yapmak istemiyorsunuz. Çünkü güven bitiyor, “Bu kişiye iyilik yapıyorum ama acaba gerçekten ihtiyacı var mı? Yoksa amacı benim iyi niyetimi kullanmak mı?” soruları zihninizi kurcalayıp duruyor. O zaman ne oluyor? “İnsanlık öldü mü?” dedirten durumları sıkça yaşıyoruz. Zaten paylaşmanın gitgide azaldığı bir dünyada yaşıyoruz, yardımlaşmanın her geçen gün azaldığını görüyoruz.

Yaşadığımız süreçte hayatımıza iyi ve çürük meyveler hep girecek. Tıpkı pazardan ya da marketten aldığımız meyvelerin içinden bir ya da birkaç tane çürük çıkması gibi. Eve gelince fark ettiğimiz o çürük meyveler için söylenip satıcıya kızarız, “Dürüst değilmiş,” diye. Hazmetmemiz zorlaşır. İşte yaşamımızda yaptığımız iyiliklerde de böyle bir ya da birkaç kişi çıkacaktır karşımıza. İyilikleriniz suiistimal edilir, iyi niyetiniz kullanılıp üstüne bir de olumsuz sözler ve davranışlarla karşılaşırsınız. O anda kendinizi suçlamaya başlarsınız, “Keşke yapmasaydım iyiliği, değmeyecek insanmış,” dersiniz. İçinizde bu kızgınlığı yaşar durusunuz.

İşte burada kendinize şu soruyu sorun: İyiliği niçin yaptınız? Bir menfaat beklemeden o kişinin ihtiyacı görülsün diye mi, sorunu çözülsün diye mi, yoksa size iyi bir insan desinler diye mi? Yoksa gerçekten her kim olursa olsun iyilik yapmak taraftarı mısınız? Kendinize ne kadar dürüst olursanız ve kendinizi tanırsanız kesinlikle o kadar az üzüntü yaşar ve sınırlarını çizmiş olursunuz.

Şimdi gelelim suiistimal edenleri ayrıt etmeye. Konuyu gene örnekle açıklayacağım. Pazar veya marketten aldığınız meyveler çürük çıktı ya da pastaneden aldığınız bir ürün bayat çıktı. İkinci kez gene aynı yerde alıyorsunuz gene aynı sorunu yaşıyorsunuz. Üçüncü kez aynı pazar esnafı, aynı market veya aynı pastaneden alır mısınız? Tabii ki almasınız. İşte birisine merhametiniz ve vicdanınızla koşulsuz iyilik yaptığınızda da böyledir. Bakıyorsunuz ki sürekli sizin iyiliğinizi suiistimal ediyorlar. Tabiidir ki bir daha o kişiye iyilik yapmazsınız. Örneğin iş yerinden evinize servis ile geliyorsunuz. İş arkadaşlarınızdan biri servis şoförüne, “Şu yoldan gidersen orada 5 dakika dur, bir şey alacağım,” diyor. Adam duruyor. Bu, bir oluyor, iki oluyor, sonra üç ve dört oluyor. Artık bu, kullanma ve yapılan iyiliği suiistimal etmek oluyor. Çünkü servis şoförü yolu uzatıyor, evine geç gidiyor, zaman kaybediyor. Bu davranışı sergileyen insana sorduğunuzda, ”Ne var ki? Benzin ondan mı gidiyor, sanki taş atıp kolu mu yoruluyor? 20 dakika geç gitsin, 15 dakika beklesin, ne var bunda?” diyor. Bir de bunu söylüyor! Kendinizi o servis şoförünün yerine koyun; ne hissedersiniz? İnsan kendini değersiz hissetmeye başlar, yaptığı iyilik görevi hâline gelmiş olur. Ya da bir insan sizi hiç aramıyor sormuyor, hep bir şey istediğinde arıyor, sonra tekrar ortandan kayboluyor, bu böyle kısır döngü gibi gidiyor.

İşte böylece iyiliklerinizi görevin hâline getiren, kullanıldığınız ve suiistimale uğradığınız insanlardan uzak durmaya başlıyorsunuz. Tabii ki iyilik yapılacak. Üstelik sadece tanıdığınız değil hiç tanımadığınız insanlara nerede olursa olsun iyilik yaparsınız, sivil kuruluşlara yardım edersiniz. Zaten sizin kalbinizde yardım etmek, iyilik yapmak varsa Allah karşınıza mutlaka gerçekten ihtiyaç sahibi olan insanları çıkarıyor, bundan hiç şüpheniz olmasın. 

Derler ya bir kere yanılırsın, iki kere yanılırsın ama üçüncünde artık dersini almış olursun. 

Benzer şekilde iş yerinde bir arkadaşınıza işini bitirmesi ve onun da bir an önce evine gitmesi için yardım ediyorsunuz ya da iyilik yapıp iş yükünü hafifletmek için destek oluyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz o iyilik ya da yardım etmek sizin göreviniz hâline gelmiş, bir ya da iki kere yaptınız diye sürekli sizden istemeye başlamış, iyi niyetiniz suiistimal edilmiş. Burada da sözüm o yardımı isteyenlere. İyilik ve yardım eden insanları kullanmadan ve suiistimal etmeden yardım istenecek. Burada iyiliğin şartlı olduğundan bahsetmiyorum. Sadece altını çizerek söylüyorum, kimseyi kullanmadan yardım isteyin. Buradaki ince çizgiyi çok iyi ayırt etmek gerekiyor. “Nasıl olsa o vicdanlı, o merhametli, o yapar,” dediğinizde işte o sürekli kullanmaya girer.

Zaten gerçekten kalbinde hiçbir beklenti olmadan bütün canlılara iyilik ve yardım yapmak isteyen, o anda o işin ya da sorunun çözülmesi niyetini taşıyan kişiler kendilerini çok iyi belli ederler. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz.

Unutmayın ki hayatımıza çürük meyveler girer ama sizler derslerinizi alırsanız bu çürük meyveler azalır ve yerine olgunlaşmış meyveler girer. Önemli olan sizin değişmeniz ve derslerinizi almanız, farkındalığınızın ve ışığınızın artmasıdır.

Yaptığınız iyiliklerin karşısında nankörlük mü gördünüz? Hiç üzülmeyin. Çünkü her zaman söylerim kaybeden siz olmazsınız, aksine kazanan yine siz olursunuz. İyi niyetle yapılan her şeyin ödülü vardır. En önemli ödül ise vicdan rahatlığıdır.

Yazımı, çok beğendiğim bir akrep hikâyesi ile noktalamak istiyorum.

Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışırken bir akrep görür ve onu kurtarmaya karar verir. Parmağını uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlarındaki başka biri adama, sürekli onu sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der:

“Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?”

Siz de birkaç çürük meyve var diye iyilikten vazgeçmeyin. Hiçbir beklenti olmadan iyiliklerin çoğalmasını dilerim.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

2 yorum “ÇÜRÜK MEYVELER

  1. Her canlı ne yaoarsa kendi için yaoar.
    Meyvenin çürüğü sinegin lavrasi.. oysa ağaç kendi içinden çüruktür. O muhteşem gölgelik meyveli dallarına rağman… bazı insanlarda başkalarinin zayıflıklarindab beslenir. Kimi bile isteye kimi safça yaninda yakıninfa olur ki bu iyi niyetindedir.. bazı şeyleri yaşama yansitmak kolay değildir. Hani özünü bilmek deriz yaaa… umarim hayatlarimizda bir biri diğerinden kusur aramayan sadece huzur arayan insanlar olur. Yüzün güne güneşe dönük olsun. Yüreğindeki bütün guzellik ve iyilikleri yaşa..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir