Değerli okuyucularım, üç gün önceki yazımda kurban psikolojisini anlatmaya başlamış ve detaylı örnekleri ile kurban rolünden çıkılması için neler yapılması gerektiğini bugün yazacağımı belirtmiştim. Hatırlayacaksınız, kurban rolüne bürünmeyi seçenlerin temel özelliğinin sürekli şikâyet etmek, kendine acımak ve çevresindekilere acındırmak ama çözüm için de sorumluluk almaktan ve değişim başlatmaktan kaçınmak olduğunu belirtmiştim. Şimdi örneklerle konuya biraz daha yakından bakalım.
İş yerinde kurban rolünü oynamak konfor alanından çıkmaktan daha kolaydır. Örneğin, “O kadar çalışıyorum bu kadar ücret alıyorum. Bak o kişi benim kadar çalışmadığı hâlde benden ne kadar fazla ücret alıyor, şanslı. Benim hiç şansım yok, eski iş yerinde de öyleydim. Demek ki iş konusunda şansım yok benim. Babam da öyledir,” diyen bir kişinin bu sözleriyle bilinçaltında yaşanan olayı gün yüzüne çıkardığını görüyoruz. Ayrıca o kişinin çocukluktan bir kodlama ile geldiğini de. En kolayına kaçıyor kurban rolü ile kendine acıyor ve kendini acındırıyor ve “Patron bana da bunu yapar,” diye düşünüyor. Hiçbir şey yapmadan istediğinin gerçekleşmesini bekliyor. Hâlbuki burada yapması gereken, “Neden bunu yaşıyorum? diyerek önce kendi sorumluluğunu alıp nedenleri bulmaktır. Sonra da gerekli değişimi sağlayarak nasıl çözüme gideceğini düşünmelidir. Gücü eline alıp değişimi yaptığı zaman zaten istediği ücret gelecek.
Yine örneğin, 40 yıl bir evde emektarlık yaptıktan sonra istediğini almayan bir kişi, hemen ev sahiplerini suçlar. “Benim değerimi ve kıymetimi bilmediler. Gece gündüz onlar için çalıştım, aile hayatımdan fedakârlık yaptım, eşimi ve çocuklarımı mağdur ettim,” der, kendini acındırma ve karşıyı suçlama geçer. Sonra başka yerde aynısı yaşar, “Benim kaderim bu, insanlar kötü, hep böyle insanlar beni buluyor,” diye söylenir. Önce sen kendi sorumluğunu ve alman gereken derslerini al, kendinde olan olumsuzlukları değiştir ondan sonra diğer insanları suçla. Böyle insanlara çözüm için bir şey söylediğinizde de hemen kendilerini savunmaya geçerler çünkü kendileri hep haklıdır.
Halk arasında duyduğumuz bir mecazi söylem vardır, “Gökten para yağarsa bana düşmez, işte ben böyle şansızım,” derler. İşte kendini o kadar kurban rolüne bürümüş ve şansız olduğunu kodlamış ki, şansın nasıl geleceğini göremez olmuş. İnsan önce kendini çok iyi tanımalı sonra suçlama yapmalıdır. Kendini tanımak konusunu da bir başka zamanda ayrıntılı olarak yazacağım.
Bir başka örnek ile devam edelim. Her şey yolunda iken bir anda iflas ettiniz. Buna neden olan faktörleri suçlayıp kurban rolüne girerseniz, bu suçladığınız kişileri ve olayları temcit pilavı gibi sürekli anlatıp durursanız hem kendiniz mutsuz, huzursuz hissedersiniz hem de karşı tarafa o enerjiyi verirsiniz. Yeniden başlangıç yapamazsınız, yeni bir yol alamazsınız. Bu sefer o enerji ile hayatınızda birçok konuda aksilikler sürer gider. Çünkü artık kurban enerjisi olmuştur içiniz.
Bir hafta sonu cafede otururken iki orta yaşlı kadının sohbetine ister istemez kulak misafiri oldum. Yerimde kalkıp masalarına gittim ve dedim ki “Çok güzel bir söz söylüyordunuz onu tekrar alabilir miyim?” Gülümseyerek, “Tabii ki” dediler ve masalarına davet ettiler. Konu konuyu açmıştı. En sonunda bu hoşsohbet iki kadından biri dedi ki “Şikâyet insanın doğasında var.” Çok haklıydı. Tabii ki şikâyet insanın doğasında var fakat sürekli şikâyet hâlinde olan, şansızlığından kaderinden yakınan, kurban rolüne sımsıkı sarılmış, çözüm yolu gösterseniz bile adım atmayıp sonra yine yakınan insan için artık yapabileceğiniz bir şey yoktur. O zaman yaşadığı olayı kabullenmek ve şikâyet etmemek zorundadır. Devamlı şikâyet bir çözüm getirmez.
Tabii ki her insan mutlu ve huzurlu yaşamak ister. Önemli olan olumsuzluk yaşayınca hayatın güzelliklerine gözünüzü kapatmamaktır. Aslına baktığımızda bu kurban rolünün temelinde yine sevgi konusu vardır. İnsan kendini severse kendini ve başkalarını suçlamak yerine gücünü sevgiden alır. Mutlaka bir çıkış yolu bulur. Diyeceksiniz ki, herkes bunu yapamaz. Evet, herkes yapamaz ama en azında yapmaya çalışmak için bir adım atmak gerekir. Ben yapamam, diyerek kolay yolu seçmek yerine destek alıp gereken ne ise yapılmalıdır.
Kurban rolünü oynayan insanlar size kendi negatif enerjilerini verirler. Neşeli ve pozitif olamazlar.
Kurban rolünden çıkmak için hayatınızın kaptanı siz olmalısınız. Peki, kurban rolünden çıkmak için ne yapmak gerekir?
1) Kaderinizi ve başkalarını suçlamak yerine sorumluğunuzu elinize almalısınız.
2) Korkularınıza bakın. Bu korkular mı sizi kurban rolü oynamaya itiyor?
3) Duygu ve düşünceleriniz hayatınızı nasıl şekillendiriyor?
4) Davranış kalıplarınız nedir, onları nasıl kırabilirsiniz?
5) Değişime neden direnç gösteriyorsunuz? Adım atmak konusunda nerede zorlanıyorsunuz?
6) Geçmişten ve keşkelerden kurtulup sürekli temcit pilavı gibi herkese yaşadığınız olayı ve kişileri anlatmak yerine yaşadığınız olaylardan ve kişilerden dersinizi alıp dönüşmeyi tercih etmelisiniz.
7) Kurban rolünü seçmenize neden olan bilinçaltınızdaki yaşanmışlıkları şifalandırmalısınız.
8) Şikâyetinizi haklı çıkaracak diyerek sürekli savunma mekanizmaları geliştirmek yerine özgüveninizi yeniden kazanmayı denemelisiniz.
Özgür irade ve seçim hakkı elimizde. Kurban rolünden çıkıp hayatımızın sorumluluğunu üstlenelim, gücümüzü sevgi ve ışıktan alalım.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.