EN KOLAY ROL KURBAN ROLÜ OYNAMAK-1

Sevgili okuyucularım, internette bir kitap siparişi verirken karşıma çok güzel bir söz çıktı. Belki birçoğunuzun bildiği bu sözle sizi selamlayarak başlamak istedim yazıma: “Sen kadere gülümse ki dünya sana gülümsesin.”

Bugün, pek çok insanın içine düştüğü kurban psikolojisi konusunu yazacağım. Detaylı ele almak istediğim için bugün kurban psikolojisinin nedenleri ve bunu seçen kişilerin özelliklerini anlatıp, detaylı örneklerini ve kurban rolünden çıkılması için yapılması gerekenleri 4 Mart Cuma günü paylaşacağım sizlerle.

Peki, kurban rolü nedir? Benim düşüncelerime, yaşamışlıklarıma ve tecrübelerime göre insanın kendine acıması, kendini suçlaması veya sürekli haklı görmesi, çaresiz ve güçsüz hissetmesidir. Sürekli hayattan, insanlardan şikâyet etmesi ve yaşadığı olumsuz olayların sorumluluğunu almayıp başkalarını suçlamasıdır. Geçmişte yaşadığı olumsuzluklardan dersini alıp kendini değiştirmek yerine birilerini veya bir şeyleri suçlamak ve şikâyet etmek için hep bir neden bulur. Kısır döngü içinde hep şikâyet enerjisindedir; geçmişe dair keşkelerle yaşayıp değişime direnç göstermeye, kurban rolü oynamaya devam ederek kendini acındırır.

Kurban rolü, herkes tarafından haklı görülmek için seçilen en kolay yoldur. Kendisini acındırıp yardıma koşmanızı bekler. Tabii ki insan yardım isteyebilir, yardım edersiniz de. Fakat burada ince bir çizgi var. Bir kere iki kere yardım edersiniz, yol gösterirsiniz. Buna rağmen sürekli kendini acındırır,  kendini değiştirmez, hep başkalarını suçlarsa biri biter biri başlar, gücünü eline alamaz, aynı girdap içinde kalır ve bu durumda siz de bir şey yapamazsınız.

Bu yazı okurken “Tabii söylemesi kolay, bir de gel benim yaşadıklarımı yaşa bakalım, böyle yazar mısın o zaman?” diyenleriniz olacaktır. “Herkesin hayatı farklı,” da diyebilirsiniz. Tabii ki herkesin hayatı, yaşanmışlıkları farklıdır. Hayatımızda acı çektiğimiz, çok üzücü olaylar yaşadığımız dönemler olabilir. Kimimiz kaza geçirmiş, kimimiz işini kaybetmiş, kimimiz iflas etmiş, kimimiz hayalleri gerçekleşmeyip hayata küsmüş olabiliriz. Kimimiz sevdiklerimizi kaybetmiş, kimimiz boşanmış, kimimiz boşanmak isteyip boşanamıyor olabiliriz. Bazen de birçok şeyi üst üste yaşarız.

“Benim kaderim böyle” ya da “Benim şansızlığım, şansım hiç yaver gitmiyor,” der birçok insan. Sonra diğer insanlara bakıp “Ne güzel yaşıyorlar, eğleniyor, gülüyor, geziyorlar, hayat onlara güzel, diye düşünürler. İnsan, işte burada başlıyor kurban rolünü oynamaya, kendini acındırmayı seçerek güçsüzlüğünü göstermeye. Kurban rolünde olan insanların duygu ve düşünceleri sürekli negatiftir. Bu rolden çıkmadıkları için de işleri hep ters gider. Bu sefer de hayattan zevk alamaz, mutlu ve huzurlu olamazlar. Vücutlarında negatif enerji birikimi olur ve bu da bir süre sonra fiziksel hastalıklara yol açabilir.

Aslına bakılırsa bu kurban rolü çocukluk yıllarına dayanıyor. Burada bilinçaltına yerleşmiş olan duygular yatıyor. Örneğin aile veya diğer insanlar tarafından sevilmemiş, değer görmemiş, sürekli suçlanmış, kendini yetersiz görmüş çocuklar, ileri yaşta kurban rolüne bürünüyor. Bilinçaltındaki bu duyguları şifalandırmamak, başkasından haksızlık gördüğünde kendini değiştirmek yerine karşı tarafı suçlamaya yol açıyor. Bazı yetişkin insanlardan şunu duyarız: “Ailem de beni sevmedi” ya da “Ailem de sürekli beni suçladı” veya “Aileme de yaranamadım ne kadar şansız insanım, aileden gülmedim ki şimdi diğer insanlardan güleyim, onlar da aynısını yapıyorlar, benim kaderim böyle. Oysa ben çok iyi insanım.” Aslında bunun iyi insan olmak ile ilgisi yoktur. İnsanın içindeki hangi olumsuz duygu ve düşünceyi değiştirmeyip direnç gösterdiğinin farkına varmasıyla ilgilidir. 

Kurban rolünü seçenlerin bir özelliği de kaderi suçlamaktır. “Böyle geldim böyle gidiyorum” veya “Allah benim kaderimi de öyle yaratmış” derler. Aslında burada çok ince çizgi var. Şems-i Tebrîzî söylediği çok güzel bir sözle kader ile yolcunun yapacağı yolculuk arasındaki farkı anlatıyor: “Kader, yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir.  Güzergâh bellidir. Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse, ne hayatın hâkimisin ne de hayat karşısında çaresiz.” Kurban rolünde olan insan hayatta karşı kendini güçsüz, çaresiz, dışlanmış hisseder. Ama sorumluğunu aldığı zaman, kendi içinde değişmesi gerekenleri değiştirdiği zaman o rolden çıkar.

Tabii birilerine dertlerimizi, sorunlarımızı anlatıp paylaşacağız, destek isteyeceğiz fakat asıl yapmamız gereken çözüme odaklanmaktır. Sürekli geçmişte yaşayıp günlerinizi ahh, vahh, keşke ile suçlamalarla geçirmek size bir şey kazandırmaz. Dahası enerjinizi tüketir, size kendinizi yorgun hissettirir.

(devam edecek)

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir