İYİLİĞİN GİZLİLİĞİ NE KADAR?

Yaşam döngüsü içinde bütün canlılar birbirlerinin yardımına ihtiyaç duyarlar. Bu zincirleme olarak devam eder. Günün birinde herkesin, birisinin kişisel iyiliğine veya toplumsal bir desteğe ihtiyacı olabilir. Hep duyarız, okuruz, “Dünyayı iyilik kurtaracak!” diye.

 Peki, iyilik deyince ne anlıyoruz? Dünyada yaşayan bütün canlılara, ihtiyaçlarını veya sorunlarını gidermeleri için karşılıksız yardım etmektir iyilik. İyilikte ırk, din, dil, sınıf ayrımı olmaz. Karşılık beklemeden iyilik yapmak insani bir davranıştır. Şimdi bazılarınız şunu diyecek: “Karşılık beklemeden o kadar çok iyilik yapıyorum ama çok suiistimal ediliyor, acaba yanlış kişilere mi iyilik yaptım ya da yapıyorum?” Bu konuyla ilgili yazımı zamanı gelince yazacağımı belirterek kaldığım yerden devam edeyim.

İki yıl önce internette bir konuyu araştırırken karşıma çok güzel bir söz çıktı, böyle sözleri bir kenara yazar zamanı gelince kullanırım, “İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız ondan hiç söz etmeyin.” Evet, iyilik anlatılmaya başlayınca artık iyilik olmaktan çıkar ve kendini anlatmaya dönüşür, bir yandan da karşılık bekleme amacı içerir.

Meseleyi yukarıda bahsettiğim gibi toplumsal ve bireysel iyilikler olarak ele almak daha açıklayıcı olacak. Çünkü yapılan iyiliğin duyurulması açısından ikisi arasında çok ince bir çizgi var. Toplumsal iyilikleri sözlü, yazılı ya da görsel olarak çevremize anlatmak, her türlü iletişim kanalıyla duyurmak çok doğaldır. Çünkü burada amaç diğer insanlara örnek olmak ve iyiliği genişletmek, büyütmektir. Bir kar topu gibi düşünün, çoğalması için birlikte çabalamak gerekir. Genellikle sivil toplum kuruluşları veya kendi çabamızla kurduğumuz sosyal yardım toplulukları aracılığıyla yapılan yardımların büyüklüğü toplumdan destek alınmasına bağlıdır. Örneğin bir ülkenin halkına yiyecek, bir okuldaki öğrencilere kitap, kıyafet, hastanede yatan hastalara ilaç veya hastaneye bir cihaz alınması söz konusu olduğunda yapılan iyiliği duyurmak bir gereklilik hâlini alır. Bunu yapmanın hiçbir sakıncası yoktur. Aksine doğru ve sorumlu bir davranış biçimidir.

Bir de bireysel olarak yapılan iyilikler var. Bu tür iyilikleri sosyal medyada çarşaf çarşaf duyurmak şimdilerde moda oldu. Bana göre bu, iyiliğin amacının dışına çıkmaktır, gösteriş sevdasıdır. Oysa yapılan iyiliğin, yapana ün ve sevap kazandırması gibi çıkara dayalı bir amaç yerine iyilik görenin mutluluğunu hedeflemesi gerekir. Çünkü iyi bir insan olmanın yolu iyilik yapmaktır ki o da kimseye haber vermeden, duyurulmadan olur. Eskilerin söylediği bir söz vardır, sağ elin verdiği sol el bilmez, diye. Düşünün kendi sol eliniz bile bilmeyecek, nerede kaldı başka biri… Dolayısıyla doğru davranış biçimi, yapılan iyilik ve yardımların sadece Allah ile kul arasında kalmasıdır. Böylece iyiliğin amacını sadece onu yapanın kendisi ve Allah bilir.

Yalnız bir ince çizgiye daha dikkatinizi çekmek isterim. Örneğin birisinin maddi ve manevi yönden bir ihtiyacı var fakat sizin şartlarınız o ihtiyacı karşılamaya yeterli değil. Bu durumda gücü yeten kişilere anlatıp onların destek olmasını sağlayabilirsiniz. Yine benzer şekilde maddi ihtiyaç sahibi birine manevi katkınız olabilir; fikir vererek, yol göstererek gerekli kaynağa ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Bu da bir iyilik biçimidir. Maddi veya manevi fark etmeksizin eğer hiçbir beklentiniz olmadan temiz bir kalp ve iyi niyetle iyilik yapmak amacı ile yola çıkmışsanız ihtiyaç sahiplerini Allah karşınıza çıkarıyor.

Yaptığınız iyiliğin büyüklüğü veya küçüklüğü de önemli değildir. Herkes kendi şartlarına göre iyilik yapabilir. Bugün evinizde çorba yapıp aç olan bir insana verirsiniz, yarın derdi olan bir insanı dinleyip ona yol gösterirsiniz, öbür gün bir kimsesiniz gönlünü alır şefkatinizle yüzünü güldürürsünüz, bir başka gün yaralı bir kediyi iyileştirir, kurumaya yüz tutmuş bir çiçeğe su verir canlandırırsınız. Yeter ki niyetiniz iyi olsun, yürekten gelsin.

Bir arkadaşım, iyilik yapmanın insanın kendi mutluluğu için de gerekli olduğunu söylemişti. Ben bu düşünceye hiç katılmam. Çünkü iyiliğinin karşısında dua almayı veya günün birinde kendisine gerekli olacağını düşünen kişinin niyetinin saflığından söz etmek mümkün değildir. Orada yalnızca ego ve menfaat vardır.

Şahit olduğum bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir gün bir kafede otururken, yan masadaki iki kişinin konuşmalarına istemeden kulak misafiri oldum. Bir köy okulundan bahsediyorlardı. Çocukların tablete ihtiyaçları varmış. İkisinden biri, iyilik yapmış ve çocuklara tablet göndermiş. Diğeri arkadaşına diyor ki “Tablet göndermişsin fakat inşallah senin değerini bilirler.” Burada önemli olan çocukların eğitimi için gerekli ihtiyacın giderilip giderilmediğidir. Değerbilirlik veya teşekkür beklemek değildir. Hatta kimin gönderdiği de değildir. Sanırım yardımı yapan da böyle düşünüyor ki göndermiş tableti.

Yaptığınız iyilikleri kimseye kanıtlamaya ihtiyacınız yok. Ne yaptığınız ve ne niyetle yaptığınız sizin ile Allah arasındadır. Kimsenin bilmesine gerek yok. Ne kimsenin iyiliklerini sorgulayın ne de kimsenin sizin yaptıklarınızı sorgulamasına, yargılamasına izin verin. Herkesin söylediği gibi dünyada iyiliklerin çoğalması dileğiyle…

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir