ÜSLUBUMUN MİMARI SEVGİMDİR

Bugün kalbim sizlerle ‘üslup’ üzerine konuşmak istedi. Önce üslubun ne anlama geldiğine bakalım ardından detaylara doğru yol alalım. Sözlük anlamı “tarz, yol, usül”dür. Terimsel olarak üslup; dilsel araç ve olanaklardan yararlanarak düşünce, duygu, hayal ve eylemlerin özgün, kişisel bir yaklaşımla ifade ediliş biçimi, anlatılış tarzıdır.

İnsan ilişkilerinin temelini iletişim oluşturur. Ve her insan ne işle uğraşırsa uğraşsın, nerede yaşarsa yaşasın, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeye ihtiyaç duyar. Dolayısıyla her insanın kendini ifade etmek üzere iletişim becerilerine sahip olması gerekir. Tabii ki herkes iletişim konusunda uzman olmayabilir ancak birçok beceri gibi iletişim becerileri de geliştirilebilir. Hepimizin temel ihtiyaçlarının ilk sıralarında gelen iletişimin en önemli öğelerinden biri de üslup olsa gerek. Üslup iletişimin en önemli öğelerinden birinin olması yanı sıra karşımızdaki kişide bıraktığımız izlenimde de son derece önemli bir rol oynar. Başka bir deyişle kullandığımız üslup, yani konuşma tarzımız bizi tanıtan en önemli özelliklerden biridir. Kimsenin üslubu bir başkasınınkine benzemez. Bir bakıma parmak izi gibi bir şeydir üslup.

Bu açıklamaların adından sorumuz geliyor. ‘Nasıl bir üsluba sahipsiniz?’ Bu sorunun cevabına dair etraflıca düşünün. Tarafsızca üslubunuza dair düşüncelerinizi, değerlendirmelerinizi bir not kağıdına yazın. Ardından yazımı okumaya devam edin ve yazının sonunda not kağıdınıza geri dönün ve çıkarımlarınızı yeniden okuyun. Bakalım neler olacak.

Kelimeler manaya giydirilmiş elbiselerdir. Elbiseyi değerli kılan içindekiler, içindekileri değerli kılan da elbiselerdir. Her ikisini güzel ve anlamlı gösteren ise usul ve üsluptur. Mana kelimenin dışına sızar. Çoğu zaman kelimenin seslerinde görünür, dile gelir, canlı bir hale bürünür. Güzel bir sözün sesi usulüne, üslubuna uygun değilse mana asıl bağlamından uzaklaşıp başka başka manalara gelebilir. Bu sebepledir ki kelimede, cümlede, herhangi bir düşünceyi ifade etmede usul ve üslûp mühim bir önem arz eder.

Üsluplu insan, şahsiyetli insandır. Bunun tersi de doğrudur. Üslupsuz insan… diye devam eden cümlenin sonunu getirmek biraz sakil kaçabilir, o takdirde iddiamızı şöyle hafifleterek söyleyelim: Üslupsuz insan şahsiyetini kemale erdirememiş insan demektir. Üsluplu insanın meziyet ve şahsiyeti, kendine ait bir duruş ve tarzı vardır. Kimliği, düşüncesi, karakteri bellidir. Zamana, mekana ve kişiye göre şahsiyeti değişmez. Durduğu yer de bellidir, duracağı yer de. Her gelen trene binmez, önüne çıkan her istasyonda durmaz. Değişken değildir, sabiteleri vardır. Esen rüzgârlara göre yön değiştiren rüzgar güllerinden hiç hoşlanmaz. Nerde, nasıl ve ne zaman konuşacağını iyi bilir. Yanılır, dili sürçer ama bile isteye yanıltmaz, aldatmaz, kandırmaz. Kırılır belki ama asla kırmaz, kırmak istemez. Hata yapar ama hatasında ısrar etmez, affeder, af diler. Maksadı yıkmak değil, yapmaktır. Yanlışa yanlış, doğruya doğru derken insaf, vicdan ve merhamet duygularını bir tarafa bırakmaz. Dostlarından bir vefasızlık örneği görse bile onları kırmaz; üslup ile geri çekilir. Üslup ile yani vakarla, yani hikmetle, yani ahlakla, edeple. Demek oluyor ki sükutunda bir üslubu vardır. Hatta sükut üslubu bazen kelam üslubundan daha kıymetli olabilir.

Yürüyeceğiniz yolu düşünceleriniz ve kalbiniz belirler ama yolda nasıl yürüdüğünüz üslubunuzun eseridir. Ruhunuzun samimiyeti, gözlerinizin ta içinden gelen o güzel gülümseme sizin kalbinizin nasıl bir üsluba sahip olduğunun en mühim göstergesidir. Demek ki üslup sadece seste ya da sözcüklerde değil insanın duruşunda, ruhaniyetinde de varlığını göstermektedir. Hadi şimdi gündelik yaşamlarda karşımıza çıkan birkaç duruma değinelim.

Yolda bir telaş, bir koşuşturma halinde olan bir kişi yanlışlıkla bir başkasına çarpabilir. Asında bu çarpışma yalnızca telaşın yol açtığı bir durumdur, kasten bir karar verme eğilimi yoktur. Ancak bunun böyle olduğu anlamak, anlamlandırmak ve tolere etmek kişilerin elindedir. Pek tabii ki tam tersi davranışta yine kişilerin elindedir. Bu örnekte durumu nazik bir üslupla tolere etmek en yerinde davranış şeklidir. Bir münazara durumda tarafların birbirilerinin düşüncelerini sakince dinlemek kalpleri incitmeden düşünceleri dile getirmek en güzel üsluptur.

Konuşurken kullanılan kelimelerin zenginliği kişinin güzel bir üsluba sahip olduğunu göstermez. O zaman derdik ki ne kadar çok farklı kelime bilinirse üslup o kadar güzel olur. Örneğin kişi beş dil biliyor, demek ki bir sürü kelime bilgisi var, işte bunun için üslubu çok iyidir derdik. Oysa durum böyle değil. Sayılı kelimeleriniz vardır cebiniz ama onları öyle güzel dillendirirsiniz ki gönüllerle taht kuran bir üslupta dile gelmiş olur o sayılı kelimeler.

Bazen birileri kendilerince örnek kişilerin yanlış üsluplarını kendi ruhlarının üzerine yerleştirir ve doğru mu yanlış mı diye sorgulamadan sanki o kişiymişçesine davranırlar. Sanırlar ki o kişi en doğru, en iyi ve en özel olandır. Oysa gerçek bu mudur?

Karşınızdaki kişinin düşüncelerini onaylamayabilirsiniz. Ama sert ve acımazsızca bir üslupla onu yermeni niye? Bu karda mı uzaksınız sevgiden? İşte yollar yine sevgide birleşti. İnanın kişinin ruhunun güzelliği, sözlerinin naifliği sahip olduğu sevgiden kaynaklanmaktadır. Sevgi varsa o ruhta üslubu da bu sevgiyi yaşatacak ve hissettirecek nitelikte olur.

“Bir kalbi kaybetme ile kazanma arasında inceyi üslubunuz belirler.”

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir