KONTROL MEKANİZMANIZA DUR DEYİN! (1)

09.02.21 tarihinde sizlerle paylaştığım ‘Değerimi ve Değerini Biliyorum’ isimli yazımda ilerleyen zamanlarda kontrolcülük konusunu detaylı bir şekilde anlatacağımı ifade etmiştim. Aradan beş aydan fazla bir zaman geçti ve bu zaman zarfında farklı birçok konuya değindik hatta yeri geldi birçok konu da dertleştik. Kontrolcülük konusunu gündeme getirmek için doğru gün bu günmüş… Her şeyin bir vakti vardır, işte bu konunun da vakti geldi! Uzunca bir mevzu kontrolcülük, bunun için iki günlük bir paylaşım yapacağım. Aslına bakarsanız kendimi dizginlemesem belki de günlerce yazabilirim bu konunun üzerine. Hadi başlayalım o zaman!

Kontrolcü, her şeyi en iyi kendisinin bildiğine ve karşısındakine de bu birikimini aktarması gerektiğine inanan kişidir. Kontrolcünün hedef aldığı kişi onun için tamamen, kendi duygu ve düşüncelerinin bir yansıması olur. Kontrolcü doğulmaz, olunur. İnsanı böyle yapan herhangi bir gen, biyolojik ya da fizyolojik bir etken yoktur. Bu eğilim veya başkalarını kontrol etmeye duyulan ihtiyaç kültürle geçer. Bu öncelikle genel çevreden sonra da aileden geçen bir şeydir. Kontrolcülük yaşamın ilk yıllarından beri süregelen hayat deneyimlerinden ötürü ortaya çıkar. Özellikle güvensiz bir aile yaşantısı olan çocuklar daha küçük yaşlarda bu durum hissedilmeye başlanır. Belirsiz olanı sürekli kontrol etmeye çalışarak hayatını sürdürenler yetişkinlik yaşamlarında kontrol bağımlısı adını alır.

Kontrol bağımlılığı nedir? Kontrol bağımlılığı, kişinin kendini güvende hissetme ihtiyacını yoğun olarak hissetmesinin sonucu olarak olayları, durumları, en önemlisi de kendisini sürekli kontrolü altında tutma gayreti göstermesidir. Aslında içinde bulunulan zamanı ve mekânı kestirebilme, çevresini ve kendisini anlamlandırabilme ihtiyacı tüm insanlar için geçerli bir ihtiyaç ancak sağlıklı insanlar kontrol edebildikleri ve edemedikleri şeyleri birbirinden ayırt etme, kontrol edemedikleri ile uğraşmama eğilimi içindedir. Dolayısıyla; kontrol ihtiyacı, kişinin erişebileceği alanın dışına taştığında artık ruhsal mekanizmada yolunda gitmeyen şeyler olduğunu söylemek mümkün oluyor.

Değiştiremeyeceğiniz hiçbir şey için endişelenmeyin ve stres yapmayın…

Kontrol bağımlılığının kaygı ile doğrudan bir ilişkisi olduğunu söylemek mümkün. Gelecek kaygısı ise bunun sadece küçük bir parçası. Kaygılı insanlar geleceğin belirsizliğinden, bugünün değişkenliğinden, geçmişin ulaşılamazlığından rahatsızlık duyuyor.  Çünkü her insanın belirli ölçülerde zamanı, mekânı ve kendini kestirebilmeye ihtiyacı vardır. Tüm bunlar kaygı düzeyini yükselten etkenler arasında yer alıyor. Çünkü insanlarda güvende olduğu duygusunu sekteye uğratıyor. Kendisini güvende hissetmeyen insanlar, eksik olan bu duyguyu tamamlayabilmek için kontrol alanını sürekli olarak genişletmeye çalışıyor.

Neden bir insanın kontrolcülük gibi bir özelliğe sahip olduğunu düşünecek olursak nedenlerden birincisi değer sistemi diğeri ise kişilik özellikleridir. Bu insanlar bir sorunu olduğunu düşünmez. Hatta aksine, davranışlarının takdir görmesi gerektiğine inanırlar. Hatta psikolojik çatışmalarını bile kendi fikirlerini onaylamakta kullanırlar. İnsanları zorlayıp kontrol etmeye çalışmak her zaman aynı düzeyde olmaz. Bazı insanlar daha çok ve bazıları daha az. Her ne kadar seviyeleri farklı olsa da aynı özellikler görülür. Bu özellikler nelerdir? Şimdi bunlardan bazılarına bir göz atalım: “*Güvende hissetme ihtiyacı oldukça yoğundur. Sadece olan problemleri değil, sorun çıkma ihtimali olan durumlar üzerinden de kendini güvene almak çabasına girerler. *Gelecek kaygısını çok derin yaşarlar. “İlişkisi nasıl gidecektir? İşinin geleceği nasıl olacaktır?” gibi gelecekle ilgili bu tarz düşüncelerle zihni meşguldür. * Agresiftirler. *Dogmatiktirler. (Hiçbir koşulda fikirlerini değiştirmeye yönelmezler.) *Çevrelerindeki insanları yönetmeyi severler. Her şey için kurallar koyar ve itaat etmeyen insanlar için cezalar koyarlar. *Onları zorlar veya sorgularsanız güçlü tepkiler verirler. *Başka insanların ihtiyaç veya duyguları için duyarlı değildirler.  *Olayları kendi yararına düzenleme çabası vardır ve bunun sonucunda ilişkilerde sorunlar yaşarlar. *Sevgi gibi güzel duygularını açıklamaya asla taraftar değildirler.” İşte böyle insanlar hiyerarşi sever ve gücü arzularlar. Başka insanların davranışlarını yönetmeyi severler.

Belki sizde farkında olmadığınız bir kontrolcülükle hayatınızı devam ettiriyorsunuz! Gün içinde ya da uzun vadede, neleri kontrol etmeye çalıştığınızı düşünerek başlayalım. Düşünün; gün içerisinde neleri kontrol etmeye çalışıyorsunuz? Kendi düşüncelerinizi, belki de etrafınızdakilerin düşüncelerini, işinizi, çocuklarınızı, iş arkadaşlarınızı, çevrenizdekilerin hareketlerini, yiyip içtiklerinizi, banka hesaplarınızı… Yaptığınız ve düşündüğünüz en ufak şeylerde bile kontrol mekanizmanızdan bir parça nasiplendiğine emin olabilirsiniz. Bunların çoğunu farkında olmadan otomatik bir şekilde kontrol edip hayatınıza devam ediyorsunuz. Zaman zaman farkına varamıyorsunuz bile. Etrafınızdakilere sarf ettiğiniz “Onu böyle yap, şunu şöyle söyle, bunu öyle yapmalısın… “gibi cümleleri ne kadar sık kullandığınız, sizin de kontrol mekanizmanızla ilgili bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor olabilir. Kontrol etmek her koşulda kötü değil tabii ki. Kontrol etmek elbette ki önemlidir ancak aşırıya kaçtığınız zaman çevrenizden aldığınız tepkiler değişecektir. Kontrolcülükte aşırıya kaçabilme ihtimaliyle karşı karşıya kalırsanız neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz?  Zihin ve bedeni başkalaştırarak birbirini alt edebilecek güce sahip olan kontrol bağımlılığı hayatınıza ciddi zararlar verebilir. Hatta kontrolcülük hayatınızın kontrolünü eline alabilir!

Yazımın birinci bölümünde, kontrolcülüğün hatta kontrol bağımlılığının ne olduğunu anlattım.  Sizin bu konuların ne kadar içinde ya da dışında olduğunuzu anlayabilmeniz için de sizlere birtakım sorular yönelttim. ‘Siz neleri kontrol etmeye çalışıyorsunuz?’ diye sordum. Yazımın ikinci bölümünü paylaşacağım güne kadar bu soruyu kendinize sorup en samimi cevaplara ulaşmanızı arzu ederim. İkinci bölümde konuyu örnekleriyle irdeleyip belki de bugüne kadar fark edemediğiniz kontrolcülüğünüzü beraber keşfedebilir ve onu iyileştirmek için yola çıkabiliriz. Sevgiyle kalın, unutmayın: ‘Olması gereken daima olur…’

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir