TUTSAKLIK VE ENDİŞE (2)

Yazıma kaldığımız yerden aynı hızla ve şevkle devam ediyorum. Bugün geçmişe takılı kalmaktan, kaygılardan, kızgınlıklardan bahsederken yaşanmışlarla da konuyu örneklendireceğim.

Şimdiki zamanı doyasıya yaşamak ve geleceği planlamak bazılarımız için zordur. Geçmişe takılıp kalmak, potansiyelimizi geliştirmemizi ve hayatta yol almamızı engeller. Geçmiş, mutlu veya mutsuz olsun, kendimizle her zaman buluştuğumuz alandır ve içindeyken güvende hissettiğimiz bir baloncuktur. Peki, geçmişte yaşamanın riski nedir? Ondan kopamamak. Bu yüzden kişiliğimizin bir bölümünü kendimizden koparıp geçmişimizdeki edinimlerimizde tutar ve potansiyelimizi geliştiremeyecek hale geliriz. Sıklıkla geçmişe takılıp kalmak, bazı şeylerin yerli yerine oturmadığının ya da güçlü bir travmanın zamanında hazmedilemediğinin göstergesidir. Bunlar bizi geçmişe çeker ve ilerlemekten alıkoyar.

Bazen kişiler, geçmişin yüklerini taşımaktan ve onları zihninde tekrar tekrar yaşamaktan yorulduğunu hissettikleri bir anda, onlardan kurtulup yeni bir başlangıç yapmak isterler. Ancak hem içsel hem de dışsal yeterli desteği alamadıkları zaman yeniden geçmişin yolunu tutarlar. Bu geriye dönüşse daha yıpratıcı ve üzücü olur. Bunun için, istediğiniz kendinizi yenilemek hatta özgürleştirmek ise öncelikle kararlı bir atmak için ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlamalısınız. Nasıl mı olacak tüm bunlar? Hadi görelim!

Bir danışanımla ‘regresyon seanslarımız’ vardı. Seanslarımız başlamadan önce sohbet ediyor, seansa hazırlıyordum kendisini. Bu ön sohbetlerimizin hepsinde geçmişte yaşadığı bir olayı bıkmadan usanmadan defaatle anlatıyordu. Her anlatımında gözlerindeki öfke, sesindeki nefret onu adeta yalnız bırakmıyordu. Hem anlattıklarının hem de öfke ve nefretin kapanına sıkışmış gibiydi. Ona yaşadığı bu olayın ne kadar zaman önce gerçekleştiğini sorduğumda aldığım cevap; ‘On beş yıldı’. Tam on beş yıllık bir öfkeyi, nefreti içinde taşıyordu. Dile kolay değil on beş yıl! Düşünün vücudunuzda hatta tam olarak elinizin üzerinde, her an gördüğünüz o yerde, on beş yıldır iyileşmeyen bir yara var. Siz her an o yaraya bakarak yaşıyorsunuz, her nefes alışınızda sizinle. Bu ne büyük ruhsal ve fiziksel bir travmadır! Neredeyse her şeyden herkesten çok güvendiği kuzeniyle ortak bir işe girişmişler. Başlangıçta her şey çok güzel ilerlerken, bir anda işler tersine dönmüş, alınan krediler ödenemez hale gelmiş. Kredileri danışanım çekmiş ve kuzen ortadan kaybolunca da ödenemeyen tüm kredi borcu onun üzerine kalmış. Hem işinden hem parasından hem de çok güvendiği dostundan olmuş. Bu denli güvendiği her şeyini emanet ettiği kuzeninin onu ortada bırakmasını, üzmesini bir türlü anlayamadığından ve kabullenemediğinden içindeki öfkeyi, nefreti büyüttükçe büyütmüş. Bu sorunu çözemezse hayatına sağlıklı devam edemeyeceğini bildiğim için bu konuya odaklandım ve ona şunları söyledim: “Konuşmak seni rahatlatıyor, öfkeni seninle taşıyacak birini arıyorsun. Bu yaklaşımını son derece normal buluyorum ve seni çok iyi anlıyorum. Bunu şimdilik bir tarafa bırakalım. Bu konuyla ilgili sana birkaç soru soracağım. Sorularımı dikkatlice değerlendir ve gerçek cevapları vermeye çalış. “* Bu konuyu sürekli hatırından tutma ve anlatma sebebin bu şekilde konuşmanın seni rahatlatması mı? *Her gün bu konuyu düşünmen ve bu konu hakkında konuşman geçmişte neyi değiştiriyor? * Geçmişi sürekli yanında taşıman kuzenin parayı sana getirmesini sağladı mı? * Bu olayı başkalarına anlatarak kuzeninin nasıl bir insan olduğunu onlara mı göstermek istiyorsun? *Sevdiğim, güvendiğim kuzenim bile bana bunları yaptı başkaları ne yapmaz diye kendine mi göstermek istiyorsun ya da konuyu anlattıklarına ‘size nasıl güvenirim?’ sorunu mu sormak istiyorsun? *Bir gün her şeyin özellikle de her güzel şeyin biteceğini mi sürekli kendine hatırlatıyorsun?”  Böyle daha bir sürü soru sordum ona.  Bir soruyu cevapladı, ardından yeni bir tane ve yeni bir tane olarak devam ettik…  Tüm soruları cevapladığında sorunun köküne ulaştık ve regresyon çalışmasıyla (geçmiş yaşam şifası) o kökü tamamen kuruttuk. Kök saldığı toprağı da iyice temizledik, içindeki tüm olumsuzluğu şifalandırdık. Bugünün ardından iki ay kadar zaman geçmişti, onu aradım, bana kuzeni hakkında neler anlatacak diye merak ediyordum. Onu yoklamak için, kuzeni hakkında sorular soracak ve tepkilerini ölçecektim. Ben soru sormaya yeltendiğim sırada hemen durumun farkına vardı, önce kocaman bir kahkaha attı arından da ‘artık kimse kuzenimle geçmişte yaşadığım olayı anlatmamı sağlayamaz’ dedi. Geçmişin yükünü bıraktığını, şu anda gerçekten nefes aldığını anlattı ve ekledi: “Ben her gün içimdeki kızgınlık ve kin ile nefes alıyormuşum, ama hepsi geride kaldı artık kimse beni o günlerin içinde yaşamak üzere geriye götüremez.  Yıllardır sırtımda kambur varmış ve şimdi o kamburu sırtımdan söküp attım. Beni bekleyen çok güzel bir hayatın varlığının farkına vardım. Dünya varmış!” Sesindeki her bir titreşim söylediklerini destekliyordu. İçim rahat bir şekilde telefonu kapattım.

Evet, hep söylediğimiz gibi, geçmişi konuşmak, anmak başlangıçta bizi rahatlatıyor ancak bu süreklilik haline dönüştüğünde bizi o olumsuz enerjinin içine çekiyor ve orada sıkışıp kalıyoruz. Geçmişten çıkamayınca da anımızı yani hayatımızı kaçırıyoruz. Böceklerle ve dikenlerle dolu bir bahçeye dikeceğin yeni bir çiçek nasıl büyüyüp kök salamazsa, kabullenip geride bırakamadığın geçmişin dikenleri de senin mutlu olup huzurla yaşamanı engeller.

Birkaç küçük tavsiye sıralayacağım. Ne zaman geçmişin hayaletleri kapınızı çalacak olsa bunları yapın ve kendinizi iyileştirin. * Fiziki anlamda şimdiki zamanda olun. Şimdiki zamanı yaşamak, fiziki olarak anda hissetmektir. Spor yapmak, yürümek, rahatlama egzersizleri yapmak, nefes teknikleri öğrenmek ve algılarımız açmak gibi aktiviteler bedenimizi yeniden sahiplenmeyi ve tam şu anda varlığımızın bilincine varmayı sağlar. *Üretin. Sanatsal üretim ana odaklanmayı gerektirir.  Kabiliyetim yok demeyin, üretim aynı zamanda insanın özgüvenini yeniden kazanması için de yararlı bir yöntem, çünkü bize yenilikten ne üretebileceğimizi keşfettirir. *Korkularınızı listeleyin. Korkularımızı, hatta en nafile endişelerimizi bile listelemek, geleceğe dair daha net ve daha az kaygılı bir görüş benimsememizi sağlar. Böylece hazırlıklı olunur ve sadece bu sebep nedeniyle gelecekle yüzleşmemenin üstesinden gelinir. * Kendinizi geçmişten azat edin. Zihninize geçmişin sizi andan kopardığını kabul ettirin. Kendinizi sevin ve kendinizi mutlu edin. Bunun için geçmiş olduğu yerde kalsın ve sizde olmanız gereken yerde yani anda kalın.

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

4 yorum “TUTSAKLIK VE ENDİŞE (2)

  1. Yine çok güzel terapi niteliğinde bir yazı sizi yürektek kutluyorum Nurgül hanımcığım

  2. Maalesef zaman zaman insanın geçmişte unutamadığı olaylar vardır.Gerçekten çalışmak bir işle meşgul olmak bu olaylardan bizleri uzaklaştırabiliyor.
    Kalemine sağlık
    Sevgiyle kalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir