GÜVENMEK, İNANMAK, SADAKAT

Güvenmek, inanmak, sadık olmak, bu güzel hissiyatların tam zıt olanları ise güvenmemek, inanmamak, sadık olmamak. Bizler hangilerini, nasıl ve hangi durumlara karşılık yaşıyoruz? Bugün bu duyguları irdeleyeceğiz. Onlara sahip miyiz ya da değil miyiz?

Güvenmek, inanmak ve tam zıtları güvenmemek, inanmamak. Birlikte kullanıldığın hiç de yadsınmayacak bu ikili kelime grubunun sözlük anlamları birbirinden farklı olsa da hem olumlularının hem de olumsuzlarının kişide oluşturduğu yankılar büyük benzerlikler gösterir. Güven ve inanç hayattaki duruşumuzda ve ilişkilerimizin tamamında etkin rol oynar. Öncelik her daim olduğu gibi kişinin kendisindedir. Kişi kendine, karalarına güvenecek, hata yapmaktan, düşmekten korkmayacak ve her koşulda yeniden ayağa kalkacağına inanacak. Şayet bunu başarırsa kişi mutlak gücü kendinde toplamış demektir. Şimdi gelelim insanlara güvenmek ve inanmak konusuna.

Güven her ilişkinin mihenk taşıdır. Ne var ki, güven duygusu kolay kazanılmaz ve eyleme dönüşmesi çoğu kez uzun zaman alır. Tarafların güven yolunda birbirlerine karşı atacakları adımlar bir taraftan da riskler içerir. Ama biliriz ki risk her zaman ve her şeyin içinde vardır. O zaman yapılacak şey kendimizi koruma altına alarak insanlarla ilişkiler kurmaktır. Zamana, paylaşımların derecesine, karşılıklı verilen emeklere göre güven duygusu ve tabii ki beraberindeki inanmak olgusu zamanla gelişecek ve ilişki sağlıklı bir zemine oturacaktır. Diğer taraftan güvenin kaybedilmesi ise çok kolaydır ve bu bir anda olabilir. Herhangi bir kişiden yana kaybedilen güven duygusu çoğu insanda kaygılara, mutsuzluğa sebep olabilir. Güveni zedelenen kişiler bu deneyimlerini şu anda ve gelecek ile özdeşleştirip tüm insanların güvenilmez olduğu yargısına vararak gelecekteki olası zarardan kendini korumak için neredeyse insanların tümünü güvenilmez etiketiyle damgalarlar. Öncelikle bilinmesi gereken ve esas olan şey gelecek ilişkilerin geçmişle aynı özelliklere sahip olmayacağıdır. Her insan aynı değildir ve her ilişki aynı niteliğe sahip olmayacaktır. Geçmişte yaşanılan olumsuzlukları kabul etmek ve duygularınızdan kaçmadan yüzleşmek yeni ilişkilerin sağlıklı ilerleyebilmesi adına oldukça önemlidir. Her daim size tavsiye ettiğim gibi; mutlaka güveninizin ve inançlarınızın sarsıldığı durumlarda da kendinize, iç dünyanıza dönün. Yaşadığınız durumun eksiklerini belirleyeceğiniz gibi artılarını da belirleyin. Evet, güveninizin kırılması, inancınızın sarsılması çok üzücü bir durumdur ama bu durumdan mutlaka çıkartacağınız dersler olacaktır ve bu dersler sizin artılarınız yani kazanımlarınızdır. Bu muhakemeyi bir daha benzer bir duruma düşmemek adına yapmanız çok mühim.

Verilen sözlerin tutulmaması…Sadakatsizlik…Sözde sevgiler… İşte tüm bunlar güveni, inancı yerle yeksan eder, ruhları bitap düşürür.

 Verdiğin sözü yerine getir, yerine getiremeyeceğim sözler verme.

Kimileri yürekten, tüm bilinciyle söz verir ve her ne olursa olsun o sözü yerine getirir. Oldu ki sözünü yerine getiremezse bunun için mutlaka söyleyecek anlamlı sözleri ve yerine getiremediği söz için de mahcubiyeti vardır. Ama kimileri ise söz vermeyi alışkanlık haline getirmiş, diline sanki sıradan bir ifadeymişçesine yerleştirmiştir. Verdiği sözü neredeyse söyler söylemez unutuverir. Bilmez ki verdiği o söz karşısındaki için ne değerlidir. İşte böyle verilir o sözler; çok sevinçlidir gözü göremez kendi duygusundan başka bir şeyi o anda sadece vermek için bir şeylere söz verir, birileri ondan bir şeyler ister aslında onu yapamayacağını bildiği halde sırf karşısındaki kırılmasın diye tamam der, söz verir, kendi menfaati söz konusudur bunun için yine yapmayacağı bir şeyi yapacağına dair söz verir, ya da bir şeyler olur ve sadece o anı kurtarmak için sözler verilir.  Kıssadan hisse, birkaç örneğe göz gezdirelim.

Bir tanıdığıma sahip olmayı çok istediği bir şeye sahip olabilmesinin karşısındaki kişiyle uzlaşmaktan geçtiğini anlatmış ona buna dair çeşitli telkinlerde bulunmuştum. İstediği o şeye sahip olma konusunda karşısındakinin kendisine söz verdiğini anlatmıştı -aslında bu sözün yerine getirilmesi de çeşitli koşulların oluşmasına bağlıydı- ve sonra bir şekilde uzlaşı gerçekleşmeyince istediğine sahip olamamıştı ve bu sonuçtan dolayı karşısındakine ağır ithamlarda bulunmuştu. Nasıl olurda verilen söz tutulmazdı, güveninin sarsıldığını, kendisine kabul edilemez bir sadakatsizlik yapıldığını defaatle söylemişti. Ancak gariptir ki bu yakınmaları yapan kişinin konu başka bir kişinin yaşadıkları olduğunda hiçbir şekilde aynı tepkileri vermediğini gördüm. Başkalarının durumları üzerine konuşurken, verilen sözlerin yerine getirilmemesinin mümkün olabileceğini, şartlara göre her şeyin değişkenlik gösterebileceğini, her söz tutulacak şeklinde bir kaide olmadığını, ifadelerini rahatlıkla kullanabiliyordu. Hatta bu düşüncelerini kendisine verilen vaatlerin yerine getirilmemesinden güveni yara alan ve üzüntü yaşayan kişinin yüzüne de söyledi. Pervasızca, umursamazca… Hani verilen sözler tutulmasa da olurdu, hani güven, sadakat önemsizdi? Önemsiz miydi gerçekten? Oysa kendi durumu için veryansın ederken bunların sarsıldığını üstüne basa basa söylemişti. O zaman soru şu. Güven, inanç, sadakat sadece sana mı dair? 

Burada yine bir es veriyoruz. Anlatacak, sizinle paylaşacak daha çok şey var, yazımın devamını gelecek hafta sizlerle buluşturacağım. Her zaman olduğu gibi düşüncelerinizi, yorumlarınızı benimle paylaşmanızı sabırsızlıkla bekliyorum. Her birinizin beğenisi, yorumu benim için eşsiz birer hazine…  

Her şey gönlünüzce olsun!
Sevgi ve ışıkla kalın!..
Nurgül AYABAKAN
nurgul.ayabakan@gmail.com
Telif Hakkı©2021 Sevginin Işığı “Şifa”. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
 

6 yorum “GÜVENMEK, İNANMAK, SADAKAT

  1. Ne güzel anlatmıssın canım.Tutamayacağın sözler verilmemeli .Söz verdiysen de mutlaka tutulmalı.Güven sevgi ve saygı ancak bu sekilde tesis edilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir