İyilik ve kötülük sırt sırta duran ancak birbirinden uzaklığı aşikar olan iki eylem. İnsanoğlu yaradılış gereği iki eylemi de bir şekilde ruhunda barındırmaktadır. Arzu edilen odur ki iyilikler hep çoğalsın kötülüklerse yok olup gitsin.
Biliriz ki kötülükler, hatalar yüze vurulmaz. Bir kişi yaptığı kötülük ve yanlıştan ötürü sürekli eleştirilir, yargılanırsa onun bu hastalıkları nasıl şifalandırılır. Onlara yapılacak en hakiki yardım yaptığı fenalığın zararlarını, olumsuzlarını onun kalbini temizleyerek anlatmak, içine düştüğü karanlık kuyudan onun sevgiyle çıkartmaktır. Boş yere denilmemiştir ki, “Yüz karası yüze vurulmaz”. Kişiye hep söylediğimiz gibi ben diliyle yaklaşmalıyız. Ancak o zaman mutlak kazanıma ulaşabiliriz.
Gelelim iyiliklere… Üç aşamada bu konuyu irdeleyeceğiz.
Öncelikle kendilerine yapılan iyilikleri çabucak unutanları, hatta an geldiğinde yok sayanları yani “nankör insanları” mercek altına alalım. Nankör kelimesi “Nan” ve “kör” kelimelerinden oluşur. “Nan” Osmanlıca’da ekmek “kör” de bilindiği üzere görmeyen manasındadır. Dolayısıyla “nankör” kendisine verilen ekmeği hor gören, yapılan iyiliğin değerini bilmeyen demektir. Böyle insanlar kendilerine verilen değerden sebep yapılan iyiliği göremeyecek, anlayamayacak kadar acizdirler. Yaptığınız iyilikleri mecburiyet gibi algılarlar. Bu insanlar iyilik yapanı değersizleştirip aslında kendilerine en ufak bir etkisi dokunmamış kişileri sırf statü hayranlığı yüzünden yüceltmeye de meyillidirler. Düşünün kişinin kendisine değer veriliyor, ancak o bunu fark edip bunun ne büyük bir lütfa şayan olduğunu kavrayamıyor. Yapılan iyiliğin sebebi verilen değerdendir ve o bunu görmüyor, ne büyük bir körlüktür bu. Eğer buysa durum o zaman bu kişileri iyi tanıyıp boşa giden değeri geri çekmek gerekir ve hatta bunu karşınızdakine de sevgi ile ve açıkça ifade etmekte yanlış bir tarafta görmüyorum. Belki o zaman kişinin bir şeylerle yüzleşip uyanışa geçmesine vesile olabilirsiniz.
Yaptıkları iyilikleri bayrak gibi en görünür yerlerde taşıyıp, iyilik yaptığı kişiye bunun ağırlığını her daim hissettiren durmaksızın bunu dile getirenler ve iyilikleriyle karşılarındakini ezenler. Bu insanlar sanırım en tehlikeli olanlar. Kendi ruhlarını negatif enerjiyle heba ettikleri yetmezmiş gibi bir de sizinkine ulaşmaya çalışırlar. Tamam, yapmışsın bir iyilik, kimsenin buna laf söz ettiği yok, ama neden sürekli bununla ezersin karşındakini. İşte; iyilik kimileri için yanılsamadır, ona sahip olduklarını yani iyilik yapabildiklerini zannederler, işte burada yanılsama yüzünü gösterir, aslında onlar iyilikten bir haberdir. İyilik yapmak, yapanın büyüklüğündendir. Neden yaptığın güzelliği yok ediyorsun. Sevgi dolu bir yüreğin olduğu için yapmadın mı iyiliği, bilgeliğinden, ruhunun aydınlığından gelmedi mi bu iyilik? Şimdi ne yaptın? Yakıp yıktın kendinde ki artıları, hepsi eksiye döndü. Böylesi insanları sizler gibi bende çok gördüm. Ruhum yaralanıyor, üzülüyorum ve bunun içindir ki; tıpkı diğer yanlışları, fazlalıkları hayatımdan çıkarttığım gibi böylelerini hayatımdan çıkartmak en doğru olandır diye düşünüyorum. Benim benliğim iyilikten yana; o zaman iyiliği kendinde silah olarak taşıyanlara değil nefer olarak taşıyanlara hayatımda yer vereceğim. Ancak o zaman iyiliğin sevgisini, merhametini, hazzını, zaferini daha çok hissedeceğim.
Geldik üçüncü aşamaya. Burada iyiliğin ya da iyilik yapanın da diyebiliriz nasıl ve kimler tarafından kullanıldığına. Maalesef kendilerini aciz, yardıma muhtaç ya da bir kurbanmış gibi gösteren ve sürekli birilerinin iyiliğine, yardımına ihtiyaç duyan insanlar vardır. Bu insanlar öyle tavırlara sahiptirler ki farkında olmasanız da sürekli onların yanında olmak zorundaymışsınız gibi hissettirirler size. Onların bu şekilde davranmalarının çok çeşitli sebepleri olabilir. Örneğin; kurban rolünden elde ettiği bir takım çıkarlar vardır, kurban rolüne büründüğünde insanlar onunla daha çok ilgileniyor, bu da bu rolü oynayanın hoşuna gidiyor olabilir. Bir başka sebepte sorumluluktan kaçmak için ya da etrafında ki insanlara istediklerini yaptırmak için kurbanmış gibi davranıyor olabilir. Bu insanlara bu rollerinin onları yüceltmediğini aksine özlerini kaybetmekte olduklarını anlatmak çoğu zaman faydasızdır. Çünkü onlar bu rollerle kazanım elde etmeye alışmışlardır. Kazandıkları şeylerde şüphesiz tertemiz kalplerin iyilikleridir.
Her şey bir yana esas olan ve anlaşılması gereken şu ki;“İyilik bir cevherdir, şayet usta ellerde ise ışıldar değer ve tüm devrana yayılır“
Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://sevginin-isigi-sifa.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.